Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63850.246$

Toprak Gibi Olmak

13 Haziran 2016, Pazartesi 09:13

Yüce dinimiz İslâm, tevazu konusuna çok önem vermiştir. Bizlere en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) tevazu içinde bir hayat yaşadığı gibi ümmetine de tevazu ehli olmalarını her vesile ile tavsiye etmiştir.

 Bir gün huzuruna bir adam getirilir, lâkin gelen kişi korkudan titremeye başlar. Bunu gören Resul-i Ekrem(s.a.v.): ‘’Sakin ol, ben bir melik değil, Kureyş’ten, kuru et yiyen bir kadının oğluyum’’buyurmuştur.(1) 

Tevazu, Müslümanın en önemli özelliklerinden olup, Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle insanı yücelere çıkaran bir haslettir. Tevazunun zıddı kibirdir ki Allah Tealâ’nın gazabını celbeden en kötü hasletlerdendir. Zira Şeytan’ın Allah’ın rahmetinden kovulması tevazuyu terk ederek böbürlenmesindendir.

Hz. Mevlâna’da bu mevzuda “Ey kötü huylarının zindanında hapsolan kişi! Âdem’in tevazu kulluğu ile şeytanın ululanmasını, kendini üstün görmesini müşahede et, ayırt et de Âdem’in kul oluşunu seç.”(2) derken, tevazu sahiplerinin Hz. Adem (a.s.)’in izinden, gurur ve kibir sahiplerinin ise şeytanın peşinden gittiğini haber verir. Kibrin panzehiri tevazudur. Bu sebeple Sadi “Yücelik istiyorsan yücelik taslama” demiştir.

Tevazuyu hayatlarının en önemli düsturlarından biri olarak gören Allah dostları, bu konuda bizlere güzel örnekler sunmuşlardır.

 Bayezid-i Bistami hazretleri bir bayram sabahı hamamdan çıktıktan sonra giderken, bir evden kafasına bir leğen sıcak kül dökülmüştü. Saçı başı kirlendiği hâlde hiç kızgınlık alâmeti göstermemiş, aksine ellerini duaya kaldırmış bir hâlde şükretmekteydi. Kendisine bu durumu soranlara ise: “Bu nefis ateşe lâyık iken az bir külle kurtulunca şükretmesi gerekmez mi?” demiştir.

Hasan Basri hazretleri de tevazu ehli olmayı “Karşılaştığın her Müslümanın senden üstün olduğunu kabul etmendir” şeklinde tarif etmiştir.

 Mesnevi’nin ifadesi ile Allah Tealâ insanı topraktan yaratmıştır ve onun kendi arzusu ile türâbi yani toprak gibi mütevazi olmasını dilemektedir.

Cenâb-ı Hakk, yüce kitabımızda“Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.”(3) buyururken ve insanın istemese de sonunda toprağa döndürüleceği bildirilmiştir. Nitekim kendini yüce gören nice kibirli burunlar zelil ve hakir olarak toprağa gömülmüştür.

Cenâb-ı Hakk, büyüklük taslayanları (kibirlileri) sevmediğini(4) her zorbanın kalbini mühürlendiğini(5) ve Kendisine kulluk etmeği büyüklüklerine yediremeyenleri (kibirlenenleri) alçalmış olarak cehenneme gireceklerini(6) ayetleriyle kullarına bildirmiştir.

Hz. Mevlâna’ya göre tevazu insanın kendi hatalarını görmesi demektir. Ancak kendi hatalarını görenler maneviyat sahasında ilerleyebilirler. Tevazunun engin deryasından kaçarak kendini beğenenler hem kendilerine hem de çevrelerine çok büyük zarar verirler. Bu kibre bir de hırs eklenirse hadiste buyurulduğu üzere aç bir kurdun bir koyun sürüsüne verdiği zarardan çok daha fazlasına sebep olurlar. Mesnevi’de şöyle buyrulur:

• İblis hastalığına tutulmuş kişi, her ne kadar bazen kendini hor ve mütevazi görür, öyle gösterirse de sen dibinde pislik bulunan bir derenin suyunun saf görünüşüne aldanma... (3217)

• Ey alçak gönüllülük, tevazu perdesi altında benlik hastalığını gizleyen kişi, birisi denemek kastı ile seni kızdıracak, coşturacak, karıştıracak olursa, içinde pislik bulunan su bulanır da pisliğin rengi meydana çıkar.

• Ey genç, ey toy kişi, her ne kadar, senin varlığının ırmağı, kendini sana, saf duru ve lekesiz gibi gösterirse de aldanma. Onun dibinde pislik vardır; bulanmak için fırsat beklemektedir. (3219)

Rasûlü Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurur:                                                                                                          - Ucub yani bir insanın kendisini beğenip, diğerlerini beğenmemesi, yetmiş senelik ibadetini ifna ve imha eder.(7) 

Musa (a.s.) Cenâb-ı Hakk,’a münacaat etti:                                                                                                      - Ya Rabbi! Mahlûkatın içinde en çok öfkelendiğin kimdir? Cenâb-ı Hakk buyurdu:                                - Ya Musa! en çok öfkelendiğim kimse, kalbi kibirli, dili haşin, imanı zayıf, eli cimri olandır.

Hazreti Ömer (r.a.) Alçak gönüllülüğü; karşılaştığın her Müslümana selâm vermek, mecliste en değersiz yere oturmağa razı olmak, kendisinden iyi insan ve takva sahibi diye bahsedilmesinden hoşlanmamaktır demiştir.

Şunu iyi bilmelidir ki, kibir, kendini büyük görme imansızların, firavunların ahlâkındandır. Tevazu, mahviyet ise peygamberlerin, salihlerin ahlâkındandır.

Yazımı Sevgili Peygamberimizin tavsiye ettiği bir dua ile bitirmek istiyorum: ‘’Allahım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana lâyık ibadet etmek için bana yardım eyle!. ”(8) “..Allah’ım! Bizi nimetine şükredenlerden eyle”.(9) Amin.

Gönülden Muhabbetlerimle.

Dipnotlar:                                                                                                                                                   

1- Gazalî, İhyâu Ulûmi'd-din, Kahire, 1954, II, 483, 484.                                                                           

2- Mesnevi 4: 3343.                                                                                                                                    

3- Taha, 55.                                                                                                                                                                        

4- Nahl, 23.                                                                                                                                                

5- Mü’min, 35.  

6- Mü’min, 60.                                                                                                                                                

7- Camiü's sağîr.                                                                                                                                               

8-Ebû Dâvûd, Vitir 26.                                                                                                                                  

9-Ebû Dâvûd, “Salât”, 182.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.