Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63813.081$

Suda Ayak İzi Bırakmadan Yürümek Mümkün mü?

06 Ekim 2023, Cuma 00:00
Su, insan yaşamında hayati bir önem taşıyor. Sadece yaşam için gerekli bir nesne değil aslında yaşamın kendisidir su. Yeryüzünde ilk yaşamın başladığı yerdir ve bizi çevreleyen tabiat ana ve canlıların yaşamı için ikamesi olmayan çok değerli bir elementtir.
Suyun bolluğu halinde değeri tam anlaşılamaz iken yokluğu halinde ölümle eş anlamlıdır.
En küçük canlı organizmadan, en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik hayatı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutan sudur.
İnsanlar besin almadan günlerce hatta haftalarca yaşayabiliyor iken su olmadan sadece birkaç gün yaşayabiliyor. Bu nedenle su başta insanlar olmak üzere tüm canlılarda büyük önem sağlıyor.
Önemli bir besin maddesi olan su, insanoğlunun hiçbir şekilde üretemediği bir doğal kaynak. Yaşadığımız gezegenin %70’i sudan oluşuyor. Bu su oranının yalnızca %2.5-3’ü içilebilir tatlı su kaynağı olarak biliniyor. Ulaşılabilen tatlı su kaynaklarımız ise %1’ine tekabül ediyor.
Doğa yeniden su üretemez. Geri dönüşen su milyonlarca yıl önceki suyun aynısıdır.
Hal böyle olunca hem küresel olarak hem de ulusal olarak su kullanımı ve tüketimine dikkat etme hassasiyetinin önemine dikkat çekmemiz gerekiyor. Su krizi tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir konu.
Dünya genelinde artan nüfus, sabit kalan su kaynağı, ufukta ciddi bir su krizine neden olabileceği öngörülüyor.
Günümüzde seksen yıl önce tükettiğimiz suyun neredeyse dört katını tüketir hale geldiğimiz bu zamanda gereğinden fazla su tüketimi yapıyor, sessiz kalıyor ve çözüm bulmakta gecikiyoruz
Son yılların en mühim hadisesi olan sürdürülebilirlik. Su tüketimi ve suyun geleceği açısından sürdürülebilirlik oldukça önemlidir. Dünyada ve ülkemizde su kullanımının en fazla olduğu alan ise tarım ve tekstil sektörüdür.
“Su Ayak İzi” kavramı, daha iyi su yönetimini desteklemek için Arjen Hoekstra tarafından ilk kez 2002 yılında ortaya koyulmuştur ve “Twente Üniversitesi” ile “Su Ayak İzi Ağı (Water Footprint Network-WFN)” tarafından geliştirilmiştir.
Su ayak izi, en kısa ve basit şekilde; “bir mal veya hizmet üretmek için kullanılan tatlı su miktarı” olarak tanımlanabilir. Kullanılan bu su miktarı içerisinde hem doğrudan su kullanımı hem de üretim sırasında kullanılan dolaylı su tüketimi de hesaba katılır.
Yeni bir kavram olan su ayak izi ile su varlıklarının ülkelerin ekonomisi içerisinde oynadığı rolün anlaşılmasını sağlaması açısından önemlidir.
Şöyle bir düşündüğümüzde, etrafımızda gördüğümüz her şey ve her ürün, yoğun su kullanımı gerektiren bir üretim aşamasından geçmektedir. Örneğin, son yıllarda elimizden düşürmediğimiz pet şişe suyunun aslında ekonomimize maliyeti yaklaşık 5,5 litre sudur ve hayret verici taraf ise bu miktarın 5 litresi sadece pet şişenin üretimi içindir.
Bazı rakamlar vermek gerekirse, ortalama kişi başına düşen yıllık su ayak izi; Dünya genelinde 1.243 metreküp, Avrupa Birliği’nde 1.750 metreküp ve ülkemizde ise 1.519 metreküptür. Türkiye’de üretimin su ayak izi içerisinde tarım sektörünün oranı ise %89 civarındadır
Kahvenin yolculuğu ise aşağıdaki adımlardan oluşuyor:
Kahve bitkisinin yetiştirilmesi
Hasadın yapılması
Rafine edilmesi
Nakliyesi
Kahve çekirdeklerinin paketlenmesi
Kahvenin satılması
Kahvenin fincana doldurulması
Kahvenin masamıza gelmesi için gereken su miktarı tam 140 litre.
(WWF-Türkiye’nin paylaştığı rakamlara göre kahvenizi kâğıt bardakta, süt ve şekerle içmek isterseniz, bu miktar 208 litreye çıkıyor.)
Tercihinizi çaydan yana kullanırsanız yaklaşık 30 litre suyu gözden çıkarmanız gerekiyor. Bir adet sade pizza 1260 litre, bir kg sığır eti 16 bin litre, 100 gramlık çikolataysa 1700 litre su anlamına geliyor.
Tabii ki iş sadece gıdayla sınırlı değil. Giydiğimiz gömlekten kullandığımız bilgisayara, üzerine yazdığımız kağıttan ısınmak için tükettiğimiz enerjiye kadar her şey suda ayak izi bırakıyor.
Türkiye’de suyun yüzde 11’i sanayide, yüzde 15’i evlerde ve yüzde 74’ü tarımda kullanılıyor. Bu nedenle üretim ve tarımdaki verimlilik projelerine de özel önem vermek gerekiyor.
Anadolu coğrafyası çeşitli ve zengin su kaynaklarına sahip olmasıyla insanlık tarihinde birçok insan topluluğuna ev sahipliği yaptı. Günümüzde ise durum pek iç açıcı görünmüyor. Nüfusun artışı, sanayinin ve ulaşım ağının gelişmesi doğrudan ve dolaylı su tüketim miktarını artırıyor.
Doğal su kaynaklarının yanlış ve bilinçsizce kullanılması ülkemizi günden güne kuraklığa sürüklüyor. Artık su zengini bir ülke değiliz ve kaynaklarımız giderek azalıyor. Eğer şimdi hiçbir şey yapmazsak 2030 yılında su sıkıntısı çeken bir ülke olacağımız tahmin ediliyor.
Üretim, tüketim ve daha önemlisi yaşam için vazgeçilmez olan suyun varlığı, sürdürülebilir kalkınmanın da ayrılmaz bir şartı. Geleceğe ümitle bakmak için tüm tercihlerimizi suyun verimli kullanımına göre düzenlemeliyiz.
Yeryüzündeki suyun miktarı artmayacak ama mevcut suyu doğru kullanarak, suyla barış içinde geçireceğimiz yılların sayısını artırabilir, gelecek nesillere daha mavi bir dünya bırakabiliriz.
Sonuç olarak suda ayak izini bırakmadan yürümek mümkün mü bilemem ama  “suda ayak izi bırakmayan yaşam tarzını” benimsemek bir tercih değil,bir zorunluluk olması gerekiyor.
Kalın sağlıcakla

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.