Konya
02 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.52
  • EURO
    34.85
  • ALTIN
    2412.0
  • BIST
    10045.74
  • BTC
    57005.63$

Siyasi Gerginlikten Uzlaşmaya ve Ekonomik Durgunluktan Refah Toplumuna

01 Nisan 2017, Cumartesi 09:19

Önümüzde seçim olmasa da kritik bir referandum var. Yerli ve milli devlet öğesine vurgu yapanların “evet”, Cumhurbaşkanlığı sistemini gelecekleri için uygun bulmayan kesimlerin de “hayır”ın etrafında odaklanacakları belli bir durum. Evet mi çıkar, hayır mı çıkar o önceden bilinemez.

Toplumsal alanda başarılı olmanın bazı şartları olmalıdır. Ülkemizde de özellikle dört yıldır devam eden siyasi gerginliğin uzlaşmaya, ekonomik durguluktan da refah toplumuna dönüşmesi dileklerimle bu referandumun akabinde ülkemizin siyasi düzeyinin yükselmesine katkı yapacağına inandığım bazı düşüncelerimi 15 maddede özetledim.

1.Başarının yolu öncelikle her insanın, yaratıcısı tarafından sui generis (nev’i şahsına münhasır (kendisi bir tür) tek nüsha olarak yaratıldığını ve kendine özgü ontolojik yapısı dolayısıyla başkalarından farklı istek ve eğilimlerinin olduğu dikkate alınarak ilişki kurulması gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

2.İnsanın zamanı en az üç boyutuyla yaşadığı, ne sadece geçmişe, ne hale ne de geleceğe yönlendirmekle etkilenemeyeceği de dikkate alınmalıdır. Geçmişimizdeki başarıları sürekli dillendirmek cezbedici olmaz, yeri gelir elbette geçmişe de atıf yapılır ama başarı öyküleri genelde geleceğe yönlendirilmelidir.

Artık etki gücü yüksek olan öyküler ne geçmişteki ne de haldekine değil geleceğe ilişkin olanlardır. Çünkü insan elde ettiğini tüketmektedir. Yalnız, geleceğe ilişkin etkili olan efsaneler/öyküler de ancak başkalarının geleceğe ilişkin öyküleri dinlenerek yazılanlar ve dillendirilenlerdir. 

3.Yeni Türkiye’nin fiziki yapılanması insanımızın metafizik donanımı ile taçlandırılmalıdır. Eskiden beri iki temel bilgi türü vardır. İlki; tabiatın matematik dille yazılmış lisanını öğrenerek doğanın tehditlerine karşı önlemler alarak tahribatı minimize etmeye yarayan ve tabiatın nimetlerini maksimum düzeye çıkaran bilgi. Ülkemiz insanı fiziksel aydınlanmasını neredeyse tamamladı. Çünkü sineğin kanadından bile yağ çıkarmak deyiminin içini dolduran pek çok fiziksel başarıya imza attı.

Ancak ahlaki erdemi ve bilgelik duygusunu özümseyemeyip içselleştiremedi. Bunlar, “Yapamadıklarınızı niçin buyuruyorsunuz”, Kendinize yapılmasını istemediğinizi siz de başkasına yapmayınız”, Kendi hukukunuzu korumak istiyorsanız, siz de başkalarının hukukunu tanıyın, tanımlamayın”, türünden ilke ve buyruklardır. İslamın 5 şartının Tanrı’nın buyruğu olduğunu algılıyoruz ama kul hakkının ne olduğunu ve bunun da Tanrı buyruğu olduğunu algılayamıyoruz. 

4.Günümüz insanlığına gereksinim duyduğu yeni bir medeniyet sunma iddiamız varsa bunun gerekli şartları olacaktır elbette. Toplumlar ancak farklı ırklar, dinler ve inançlardan olan toplumlara analık yapabildikleri oranda medeniyet kurabilirler. Medeniyet kuranlar da ya Arapça umm, yani analık etmekten müştak ümmet toplumları ya da imparatorlukları oluştururlar. İslam’ın kutlu insan anlayışıyla medeniyet coğrafyamızda bir çağdaş yüksek insani hayat tarzını hedefleyen toplumsal yapıyı öngörmek durumundayız.

Hıristiyan toplumun içinde Yahudi ve Müslüman’a hayat hakkı tanınmayan, hatta katolik toplumun içinde Protestan ve Ortodoks mezhep mensuplarına göz açtırılmayan dönemlerde Osmanlıda Hıristiyan, Yahudi, Katolik, Ortodoks ve Protestanlar nasıl yaşadılarsa günümüzde de Batının başaramadığı bu insani düzeyi İslam’ın “mazlumun dinine bakılmaksızın korunacağı” ilkesinden yola çıkan medeniyet iklimimizde başka din ve mezhep mensupları herhangi bir baskıya maruz kalmamaktadırlar. Bazı batı ülkelerinde mabetlere kamalıhaç resimleri çizilmektedir ki artık batının batı medeniyet değerlerinden vazgeçip ırkçı ve dinci bağnazlıklar sergileyenler prim yapmaktadırlar.    

5.Batıdaki belli mihraklar tarafından köpürtülen İslamofobia (Müslüman karşıtlığı) ateşini söndürmek için insaf ehli batılı kişileri barış ve dostluk köprüsü için etkin hale getirmek, gerekmektedir. Topyekun yargılamalar, bize muhabbet duyan insaflı batılıları bizden uzaklaştırıp onların kucağına atar.

Onlar nasıl ki bizim içimizden taraftar edinebiliyorlarsa biz de Batı değerlerini savunanlarla irtibatı koparmamamız gerekmektedir. Niceleyici edatlarını da “tümel” değil de “tikel”, “bütün” değil de “bazı” şeklinde kullanmalıyız. Müfrit Türk ve İslam karşıtı batılıları insaflı olanlarından ayırt etmeliyiz.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.