Konya
28 Nisan, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63604.625$

Siyaset Tarihimizden Demokrasi; Muhalefetlere Göre Yok, İktidarlara Göre Çok

23 Kasım 2022, Çarşamba 00:00

Demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesi olarak kullanılır. Siyaset tarihimizin değişmez tartışmalarındandır. Muhalefetlere göre yoktur, iktidarlara göre çoktur. Seçim sath-ı mahallinde olduğumuz bugünlerde gene gündemdedir. Avrupalı dostlarla! demokrasi kovalayan vardır, altılı masadan demokrasi açıklamaları bekleyenler vardır. Siyaset tarihimizden notlarla demokrasi tartışmalarını paylaşmak istedim  yazının sonunda ne bulup ne umduklarımı ekleyerek. Buyurun efendim 99 yıllık siyaset tarihimizde gezintiye hoşgörünüzle. (Kaynak kitap Cumhuriyet Ansiklopedisi YKY)

1 Kasım 1923 Cumhuriyet ilan edilmiştir ancak Rauf Bey’e göre “sorumsuz kişiler tarafından” ilan edilmiştir. 4 Mart 1925-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulmuştur ve akabinde hükümete geniş yetkiler veren Tahrir-i Sükûn Kanunu kabul edilir, tartışmalar başlar; “Muhalefet susturulmaktadır”    10 Eylül 1930- Atatürk , Cumhuriyet Halk Fırkası ile ilişkisini eleştiren Yunus Nadi’ye cevap verir “Ben o kuruluşun umumi reisiyim, bu teşekküle tarihen bağlıyım, bu bağı çözmem için hiçbir sebep ve lüzum olamaz”…

Liderler kavgası siyasi tarihimizin olmazsa olmazlarındandır. İnönü-Menderes-Bayar üçgenindeki tartışmalar, “İnönü’ye göre olmayan demokrasi”  ve sonunda 1960 İhtilali. Bitmeyen tartışmalarımızdan birisi de Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesidir. 9 Mart 1961 tarihinde Cemal Gürsel “Parlamento değil Millet teklif ederse Cumhurbaşkanlığı’na hazırım” demiştir. 10 Ağustos 1986 Demirel “halk isterse Cumhurbaşkanı olurum”, 1987 DYP Lideri Demirel “Cumhurbaşkanını halk seçsin”, 22 Haziran 1988 Cumhurbaşkanı Demirel Ankara Genç İşadamları Derneği toplantısında  “siyasi sistemdeki tıkanıklıkların çözümü için Başkanlık sistemini “önerir”

Demokrasiyi çok severiz ancak 1966 yılında Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’ı bile “memlekette ihtilal hastaları var” dedirtecek duruma getirmişiz. 1968 yılında Yunan Cunta Hükümeti’ni hiçbir ülkeyle diplomatik ilişki kuramamış olmasına karşın ilk tanıyan ülke olmuşuz efendim. Gerekçemiz bana göre komik “Kıbrıs sorununun çözümüne karşı iyi niyet gösterisi” yapmışız tabii karşılık bulamamışız. Tarih tekerrürden ibarettir ya, yıllar sonra da Evren Yunanistan’ın Nato’ya dönmesine yıllardır reddeden hükümetlerin aksine karşılıksız onay vermişti. 1968 Gençlik olaylarını iktidarın aksine CHP adına söz alan Nihat Erim TBMM’de “bu genç kuşağın patlamasıdır” olarak değerlendirmiş. 1971 Muhtıra yılıdır. Koalisyon için anlaşma görüşmesi yapmayan  Adalet ve Cumhuriyet Halk Partisi tarafsız Başbakan Hükümeti’ne onay verirler. Tarafsız ! Başbakan Nihat Erim CHP’den istifa eder ve ertesi gün Tarafsız Başbakan olarak atanır. Partisinin Nihat Erim hükümetine bakan vermesini eleştiren ve karşı çıkan tek kişi CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit’tir. Başbakan Erim’e göre ise “Anayasa bir çok Avrupa ülkesi Anayasası’ndan daha liberaldir ve Türkiye bu lüksü kaldıramayacaktır”.  24 Mayıs 1977 – Demirel, kendisine faşist sloganı atan CHP’lilere konuşur “Türkiye’de faşizm olsa böyle bağıramazsınız, burnunu sürterler adamın”   1977-Demirel, Devlet  Güvenlik Mahkemeleri istemekte ancak Ecevit’e kabul ettirememektedir. 22 Haziran 1977 tarihinde güvenoyu alamayan azınlık hükümeti Başbakanı  Ecevit’in ilk demeci “kim olay çıkarırsa gözaltına alınacak” olur. 12 Ekim 1979 Demirel “Türkiye’de faşizm var deyip de arkasını aramamanın komünizmi korumak olduğunu” söyleyerek ekledi “nerede bu faşizm  anlayamıyorum hayalet taşlıyoruz” 1986- Özal siyaset yasağına uymayan eski liderleri anarşistlikle suçladı.  Cumhurbaşkanı kim olacak tartışmaları da bitmez bizde. 1989 Ege Belediyeler Birliği “Özal Cumhurbaşkanı seçilirse karşılama yapmayacağını” açıklar. İnönü ve Demirel el sıkmama kararını uygularlar uzun süre. İndireceğiz vaatleri yapılır halkımıza. Resepsiyonlara Cumhuriyet Bayramı’nda bile kısıtlı katılım olur. Öyle ki ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz bile   “Turgut Özal’ın Anayasal konumuna çekileceğini” açıklar. 1990 20 Mayısta Özal’ın Anap yöneticilerine “sizinle ilgilenmek borcum, başarınıza duacıyım” demesi tarafsızlık tartışmalarına neden olur. 16 Ağustos 1992 tarihinde Anap Genel Başkanı Mesut Yılmaz Özal’ı “kendi menfaatlerini partinin önünde tutan dar çevre etkisinde kalmakla” suçlar . Yılmaz-Çiller kavgaları da siyasetin gündeminde kalmıştır uzun süre. Uzlaşı pek olmamıştır maalesef. Koalisyonlar dönemi yaşamıştır ülkem. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Başbakanlık günlerinden beri tek adam suçlamalarına maruzdur daima. Halkın oyuyla seçilmesine karşın, Başkanlık ve Partili Cumhurbaşkanı uygulamaları halkın oylarıyla referandumla gelse de ülkeme, Muhalefete göre “ucube sistemdir”. Yanlış tarafları konuşulmaz, küllen kabul veya küllen reddedilir. Seçim sath-ı mahallinde karşımıza çıkacak gündem güçlendirilmiş parlamenter sistem denilen sistem olacaktır kuşkusuz nasıl olacağını henüz tam olarak bilmesek de. İktidarın bu vaatlere karşı hamlesi olacak mı bilmiyorum. Bildiğim Altılı Masa’nın  son açıklamaları. İşe alımlarda mülakatın kaldırılacağı toplumsal bir soruna çözüm getirebilir ve tartışmaları önleyebilir. Cumhurbaşkanı’nın görev süresi sona erince siyasete dönemeyeceği açıklamasını yadırgadım. Atatürk, Özal; her ikisi de siyasete geri dönme sinyalleri açıklamış Cumhurbaşkanları. Genel Başkanlara, Milletvekillerine süre kısıtlaması getirmiyorsanız kime hangi halka siyaset yasağı getiriyorsunuz ki? Bırakın, göze alıyorsa ve halk desteği varsa herkes siyaseti yapsın. Hazine yardımını niçin genişletiyorsunuz? Masa jesti için mi? Anayasa Mahkemesi 2 Şubat 1971 tarihinde ilgili kanunu iptal ederek partilere Hazine Yardımı yapılamayacağını karara bağlamış oysa. Ben demokrasi adına bazı umutlarımı sormak istiyorum;

  1. Vekillerimizi nasıl seçeceksiniz Ön seçim olacak mı yoksa önümüze konan listelere oy atmakla mı yetineceğiz?  2. Kotalar olacak mı veya nasıl kullanılacak? Mesela kadın kotasından yönetime erkek girecek mi? 3. Milletvekillerimiz başımızın tacı, kendilerine her şeyimiz feda olsun. Ancak asilden fazla yetkiye sahip olunmamalı. Örneğin vekillerimizin özlük haklarında asilden fazla olanlar devam edecek mi? Vatandaş Devletten emekli olduktan sonra devlette çalışırken tüm emekli maaş hakkından feragat ederken vekillerimiz bu haklarını sürdürecekler mi? Sn. Kılıçdaroğlu dahil Meclisimizin çoğu üyesi hem emekli,hem normal vekil maaşı alıyor doğru buluyor musunuz? Sağlıkta Uygulama Tebliği asillere farklı vekillere imtiyaz sağlayacak şekilde farklı uygulanmaya devam edecek mi? ( Bu konu defalarca reddedilmesine karşın yürürlükte. 8 Ocak 1986 Evren; 1988 Evren vetoları; 18 Nisan 1995 Cumhurbaşkanı Demirel onayı) 4. İhaleler hakkında nasıl düzenleme yapacaksınız?  5. Tüm partiler lütfen Belediye Başkanları’nın maaşlarını ve makam aracı, danışman sayılarını açıklasınlar ki yaklaşımlarındaki samimiyeti öğrenelim. Birlik-beraberlik içinde müreffeh günler diliyorum. Allah ülkemizin yardımcısı olsun.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.