Konya
28 Nisan, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63934.351$

SAYIN MUSTAFA AKIŞ’I GERÇEKTEN SEVİYORUM VE SAYIYORUM…

22 Şubat 2023, Çarşamba 00:00

Günümüze TÜRKİYE gibi başlayıp TÜRKİYE gibi noktalarken bir yandan halimize şükrediyoruz diğer yandan deprem bölgesi ile empati yapıyoruz.

Balık hafızalı bir millet olarak inşallah bu kez daha ciddi ve deprem gerçeğini içimizde hissederek yarınlarımızı sürdürebiliriz.

Türkiye deprem gerçeği çok acı bir şekilde yaşarken son artçılar hem bölgeyi hem de Konya’yı yine fena salladı.

Gece pek çok insanın hem uykusu hem de abdesti kaçtı.

İşte ölüm böyle bir şey.

Tabii anlayana.

Tabii dersini alabilene.

Tabi ki dersini çıkartabiline.

Yalnız Yüce Rabbim insanoğlunu öyle bir yaratmış ki dünya malı, dünya hırsı günümüzde her zaman her şeyin önüne geçmiş durumda.

Bu saatten sonra da geri vites mümkün değil.

Her ne kadar ağzımız ile “SAHİBİ ALLAH” desek de gerçeğinde ne kadar çok mal, mülk, para sahibi olabilirsek o kadar iyi olacağız diye yırtınmaya ve yırtmaya devam.

………………

İşte tam da bu noktada okurlarımızdan “KİTABIN ORTASI” rumuzlu okurumuz şöyle diyordu;

“Asıl fay hatları karakterlerimiz hacı abi.

Fitnemiz, kolay zengin olma hırsı, makam için taklalar, vs vs.

Ha bu arada Meram Tıp Fakültesi yeni binası fay hattını tam ortalamış.

Ayarlardan olmaz.

Yukarıdaki şehrin siluetini mahveden ucube evler rant uğruna yapılmayıp hadnete ile bir bütün düşünülse idi, yani dağa doğru kaydırılsa idi, otopark sorunu da olmazdı, yeni yol da kilitlenmezdi.

Öngörü mü?

Rant şehrin hakkından daha önemli.”

……………..

Burası ile ilgili bir şey daha yazacağımda ortalığın biraz daha sakinleşmesini bekliyorum

Neyse biz tekrar yazımıza dönelim.

Bu dönemde de sürekli hareket halinde olmaya devam ediyoruz.

Böylesine ders almamız gereken günlerde bile bir yandan deprem bölgesi için hayır yardım için çırpınan bir insanın diğer yandan hala arsa, dükkan, parsel hesabı yapmanızı anlayamıyorum.

Bunları seyrediyorum… Seyrediyorum.  

Sonra yalnız kalınca da kendi kendime diyorum ki;

“Yanlış düşünen ve yanlış yapan sensin Uğur Özteke.

Doğru yapan sen olsaydın bugün güçlü olan.

Yani makam ve para olarak güçlü olan sen olurdun.

Olamadığına göre böyle düşünüp böyle yaşayan insanlar doğru yapıyor.

Onun için bu insanlara kızmamalısın.

Bu insanlara kırılmamalısın.”

………………..

Şehirde görünmeden bölge için çırpınan çok insanımız var.

Evini dahası Hatıp’tan Sille’ye yazlık olarak kullandığı villalarını depremzedelere açan iş adamlarımız var.

Oraya gidip gelen Devlet ve millet olarak yapılması gerekenleri bizzat yaşayarak şahitlik eden yürekler var.

Ve işte tam da bu noktada dostlarını hatırlayanlar var.

MUSTAFA AKIŞ

BENİM İÇİN ÇOK

FARKLI BİR

SİYASETÇİDİR…

İnsan olarak da gazeteci olarak da gerçekten bazen GICIK bir tip olduğumu kabul ediyorum.

Beni sevenler ve tanıyanlar ise bu durumda bizim GICIK değil ama ZOR bir insan olduğumu söylüyorlar.

GICIK olabilirim.

ZOR olabilirim ama sonunda bizde insanız değil mi?

Hataları, günahları ile şehirle yoğrulan bir insanız.

Siyasette yıllarca siyasetin en zirvesinden en dibine, en mahreminden en illegaline girip çıkan bir gazeteci olarak siyasetçilere çok zor ısınırım.

Hele hele güvenmek konusunda çok ZORUM.

Bunu da siyasetçilerden yediğimiz kazıklara, iki yüzlülüklere, sahteciliğe hatta bu konudaki uzmanlıklarına bağlarım.

Bunun tersi olarak da sevdiğime, saydığıma, inandığıma bir bağlanırım ki bunlardan kazık yesem de onlara kızmam kendime kızarım.

Mesela yerelde herkesin tanıyıp bildiği isimlerde bir Ahmet Öksüz Mustafa Özkafa, bir Tahir Akyürek Belediye Başkanı olarak hep sevip saygı duyduğum isimler olmuştur.

Böyle çok siyasetçi sayabilirim.

Son dönemlerde AK Parti iktidarlarında da sayabileceğim isimler var.

Ama bugün iki satır ile sadece Sayın Akış’tan söz edeceğim.

Önceki gün Sayın Mustafa Akış aradı.

Sadece hal hatır sormak için arıyordu.

Deprem bölgesinden gelmişti.

Acıyı, gözyaşını, binlerce hayatını kaybeden insanımızı ve on binlerce enkazdan çıkartılan yaralı insanlarımızı görüp gelmişti.

Gece yatarken trilyonluk makam sahibi olan insanların gün ağardığında yok olduklarını ya da mal mülk denilen servetin nasıl kayıp gidip kum, taş olduğunu gözlemlemişti.

O dev insanların sıcak bir çorbaya nasıl muhtaç olduklarını ağlayarak seyretmişti.

Hep anlatırım.

Arada bir yazarak ima ederim ama bizi ancak yaşayan anlayabiliyordu.

99 Marmara depreminde üç ay bölgede en acı şekilde yaşamış bir gazeteci olarak o deprem benim için yeni bir dönüm noktası idi.

İşte Sayın Akış’ta bizi ararken durumu özetledikten sonra:

”Şimdi oturdum dostlarımı arıyorum.

Hallerini hatırlarını soruyorum.” Diyordu.

…………..

Allah sizden razı olsun Mustafa abicim.

Sizi tanıdıktan sonra her yerde, her ortamda arkanızdan konuşuyorum “Siz benim içinde, şehir içinde, ülke içinde adamın kralısınız.

Sizi seviyorum.

Size saygım çok büyük”

HASAN ALIM

ABİMİZİN GÜZEL YÜREĞİ

Bugün yazımıza tıpkı Türkiye gibi bir yanımız yaslı bir yanımız ümit dolu başladığına göre yazımıza ümit ve güzellikler ile devam edelim.

Bu acılı dönemde baş başa sohbet edip dünü bugünü ve yarını dertleştiğimiz güzel insanlardan birisi de iş adamı Sayın Hasan Alım idi.

(Bu kareyi de Hasan abinin haberi yokken bir iş görüşmesi yaparken çekmek istedim.

Ama son anda fark etti yine)

Sektöründe marka olan ama güler yüzlü, samimi, mütevazi yapısını hiç bozmayan Sayın Alım’ın o yüreği benim için hep farklı bir yerde olmuştur.

Duruşu ile ağzından çıkan ile yaşamını bir tutan Hasan abimiz depremi yüreğinde yaşayıp bölge için çırpınırken diğer yandan da sektördeki hedefini büyütmeye devam ediyordu.

Bizim de yerel bir gazeteci olarak böyle güzel insanlara hep moral verip yanlarında durmamız bir görevdir diye düşünüyorum.  

YUNUS DEREBAĞ’DAN

SAĞLIĞA BU DÖNEMDE

ÖNEMLİ KATKI

Deprem felaketinin acılarının devlet ve milletle organize olarak sarılmasında iş dünyamız güzel insanlarımız çok çok farklı ama kalıcı ciddi dokunuşlarda bulunuyorlar.

İşte böylesine ciddi, ağır yaralı bir dönemde güler yüzlü, yardımsever dostlarını hiçbir zaman satmayan ihmal etmeyen iş dünyasının ve spor camiasının beyefendi ismi Yunus Derebağ sağlık sektörüne ciddi bir nakdi yardımda bulunmuş.

Ve şehrimizde sağlığın 1 numarası Sayın Koç’un ekibi de kendisine teşekkür ziyaretinde bulunmuşlar.

OĞUZ OĞUZ ABİMİZ

HEM NALINA HEM MIHINA

Sıkı okurlarımızdan OĞUZ OĞUZ BEY acımasız bir şekilde kalemi eline aldı mı doğru da olsa doğrayıp gider.  

Orada bizde nasibimizi alırız.

Allah ne verdi ise tabii.

Bakın OĞUZ OĞUZ Bey ne diyordu; 

“Abi hakikaten gülerek okuyorum yazılarınızı.

Bazı günler makarna bulgur, langur lungur, bazı günler sanatsal bir eser niteliğinde oluyor, yani louvre müzesinde sergilense sırıtmayacak kıvamda duygu ve ders dolu oluyor, anlayana.

Ortayı tam bulamasanız da idare ediyoruz.

Bizdeki olay tamamen Konyalının görgüsüzlüğü.

9000 bin TL'ye 2 adam çalıştırmak isteyen denyolar, 9 milyonu bir eve verirken vicdanları titremiyor bile. Hatta her geline, oğlana, damada aynı projeden birer/beşer ev olmalı ki kavga etmesinler.

Ondan sonra utanmadan devlet arsa üretsin de dar gelirli halka/ çalışanlarımıza (kölelerimize ! ) ev yapsın ayağına yatıyorlar.

Aslında amaç bize bir şey olmasın, kimse yakamıza, paçamıza yapışmasın.

Ha zengin böyle de dar gelirli farklı mı, onlar daha da fena.

Kimse durumuna, hakkına, nasibine razı değil.

Cin olmadan adam çarpma peşinde…

Cafcaflı hayatlar cazip geliyor millete.

Bekarlar bile ayrı eve taşınıyor.

Maalesef serbest piyasa ekonomisine müdahalelerden kaynaklanıyor bu durum.

ABD'nin kurucusu ve hamisi olduğu kapitalizmi kabul eden toplumlarda rüşvete/ranta dayalı müdahaleler sisteme zarar veriyor.

Genelde halkı cahil demokratik toplumlarda oluyor bu bozulma.

Bir insan nasıl bir zihniyetle 100 tane 150 tane daireye yönelebiliyor.

Ahlâksızlık almış başını gitmiş.

Ondan sonra yardım tırları ile reklâmla vicdan rahatlatma başlıyor.

Bugün dünyanın en zengini diyelim ki, örnek, Elon Musk, ya da Türkiye'nin en zengini diyelim Koç, gelse ülkemizin tüm evlerini satın alsa, kiraları da 50 bin TL 'ye çekse olur mu olur?.

Bu mümkündür.

Ama ne olur insanlar üflerim senin evine der, göçebe hayata geçer.

Evler elinde patlar mı, patlar.

Bu işler derin işler.

Her şey bir süre sonra gerçek değerine yaklaşır, bina para etmez, arsa payına düşer.

Bu yüzden bir an önce 500 m2, 700 m2 yatay yapılaşmaya geçmek lâzım.

Kaç nesil kayboldu, kapitalizme, sanayileşmeye, ranta, siyasete kurban verildi. Bari bundan sonrasını kurtaralım...”

……………

OĞUZ OĞUZ abim bugün yine size şapka çıkartıyorum.

Teşekkürler.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Beklemek acı verir, unutmak acı verir. Ama ne karar vereceğini bilememek, acıların en büyüğüdür.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Acılardan, gözyaşlarından ders çıkartmayı becerebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.

Yorumlar

  • yorum avatar
    meczubun biri
    22-02-2023 15:41

    vay arkadaş nasıl bir zamana dek geldim ben böyle yav.

  • yorum avatar
    kenan usta
    22-02-2023 10:00

    abi maşallahın var tabi boşa ağartmadın o sakalı saçı.teferruatla uğraşma bencede zaten şu anda konya adına tek merci senin sevdiğin muhterem.bencede tek tek buradan her birini zikretmek yerine tek onu geçsen sana yeter.başvekilinde bundan rahatsız amma nedecen oda değirmeni döndürme peşinde şimdi zıtlaşsa başına gelmeyen kalmaz.bakan beyimiz zaten siyaseti öğrenemeden gidecek allem ben deprem sonrası ilahların istediği kurbanın o olacağı kanatindeyim.nede olsa bu oyunda daima harcanacak biri bulunur.abi seni tebrik ediyor siyasi okumalarına saygıyla eğiliyorum.

  • yorum avatar
    Oguz Oguz
    22-02-2023 09:34

    Sn abim sizin kimi sevip kimi sevmediginiz bizi pek bağlamıyorda,egitim, deprem, guvenlik, toplumdaki bu yüzsüzlük, yobazlık, geri kalma, ve yozlaşma, hırsızlık, ve siyasetteki rüşvet, kaçakçılık, yolsuzluk, carkının çözümü en yakınımızdan başlayarak yardımlaşmak ve eğitimden geçiyor. Toplumun bir kısmının eğitilip, diger kısmın eğitilmememesi yönetenlerin işine geliyor. Bir süre sonra zayıf olan yönetilenler, kendilerini istedikleri gibi yönetecek grupları başa geçiriyorlar. Yönetilenler zayıf olunca, verilen hizmetin kaliteside düşüyor. Güçlenen yöneticlier grubu ile zayıf yonetilenler arasinda sistemin devamı için bir birlerine muhtaç acaip politik bir bağ oluşuyor. Kamu iktisadi kuruluşlarinda Kardeşler, kızlar, gelinler yonetim kurulu uyesi, enişteler yardim kuruluşlarında Genel Md oluveriyor. Universiteler aile şirketlerine dönüveriyor. Egitimli azınlığın başına gardiyan gibi dikiliyorlar. Yetmiyor bi 15 milyonda Suriye'liyi Afgan'lıyı getirip ulkeye dolduruyorlar.

  • yorum avatar
    Fevzi ÇAKMAK
    22-02-2023 08:21

    "Ha bu arada Meram Tıp Fakültesi yeni binası fay hattını tam ortalamış".

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.