Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63093.133$

PEYGAMBERLİK MİRASINA KARŞI ALGIMIZI DEĞİŞTİRMEK…

18 Mart 2024, Pazartesi 00:01

       ALGIMIZI DEĞİŞTİRMEK...

       Geçen haftaki yazımda, ele almış olduğum konunun devamı şeklinde bu haftaki meseleyi ele alacağımı ifade etmiştim. Daha doğrusu, değer yargılarına yaklaşırken bakış ufkumuzu veya algılarımızı doğru istikamette kullanıp kullanmadığımız üzerinde bir çerçeve çizmek istiyorum.

       Ne var ki, hemen her konuda başımıza gelen ‘küçük bir ayrıntıyı görememek veya o küçük ayrıntıyı kaçırmak’, bizi tam aksi yollara sevk ediyor. Böylece Peygamberler mirasını değerlendirirken çok ciddi hatalar, günahlar ve kusurları -farkında olmadan- çok rahat işliyoruz.  

       İşin doğrusu, Kur’an bizatihî Yahudileri lanetlerken, asıl maksadı kim veya kimlerdi? Yahudi, İsrail ve de Siyon yıldızı gibi kavramlar, iç dünyamızda en berbat çağrışımların öznesi haline gelmişken; bunları yerli yerine oturtmak nasıl bir zihin algısıyla mümkün hale gelirdi? Sorusu çok önem arz ediyordu… 

       Her nasılsa, aklımıza yerleşen ve sorgulamayı hiç düşünmediğimiz, ‘Yahudi ırkından olanlar… Ana-babası Yahudi olanlar…Yahudi kanını taşıyanlar…’ gibi kavramlar zihin dünyalarımızda olumsuz algılara dönüşmüşken; Kur’an, Yahudi ırkından olan herkesi, Benî İsrail soyundan gelen herkesi ‘lanetlik Yahudiler’ olarak görmemize asla, o semavi beyanıyla izin vermiyordu… 

       Ne acı bir tablo ki, bütün algılarımız Kur’an’ın o ezeli beyanlarının zıddı şeklinde tecelli ediyordu. Ortada, kendi nefsimizi aradan sıyırarak, ‘lânetlik Yahudiler’ algısını Kur’an’ın beyanları karşısında, ‘eski kulaktan dolma’ bilgilerle amel ediyorduk.

     

       ALGIMIZI DEĞİŞTİRMEK...

       Peki, kim bu lanetlik Yahudiler? Her şeyden önce, İsrail, bir peygamberin ünvanıydı. Dolayısıyla Hz. Yusuf’un babası, Hz. Yakub’un diğer adıydı. İsrail kelime anlamı olarak, ‘Allah için gayret eden, Allah’a sımsıkı bağlanan’ gibi anlamlar taşıyordu.

       İsrail, yani Yakub Aleyhisselam ki, Hz. İbrahim’in torunu, Hz. İshak’ın oğlu, Hz. İsmail’in yeğeni, Hz. Yusuf’un babasıydı. Benî İsrail terimi ise, esasen Hz. Yakub’un soyundan gelenleri temsil ediyordu…   

       Dolayısıyla, bu büyük peygamberler gibi daha nice ismi bizatihi kuranda geçen nice peygamberler, Yahudi ırkındaydı. Damarlarında Yahudi kanı vardı. Acaba “Lanetlik Yahudiler” ifadesini ırk olarak, soy olarak, kan bağı olarak Yahudileri tarif için kullandığımızda, bu güzide peygamberleri, ‘lânetliler’ arasına koyduğumuzun farkında mıydık?..

       Halbuki, Yahudiler ırk olarak kötü olsa, ‘kanları bozuk’ olsa, ‘genetik olarak’ kötülüğe meyilleri olsalar, içlerinde bu kadar çok peygamber, bu kadar Hz. Meryem gibi tertemiz isimler niye niçin çıksın ki?..   

      Bugün bizim öfkemizin, lânetimizin odak noktası haline gelen, zira İsrail devletinin simgesi ve bayrağı olan, iki ters üçgenden müteşekkil olan Siyon yıldızı, hakikatte Hz. Süleyman’ın o meşhur mühründen ilham alınarak hazırlanmış değil miydi?..

 

        ALGIMIZI DEĞİŞTİRMEK...

        Sonuç olarak, ciddi bir zihin ve algı karışıklığı ortadaydı. Irk olarak, soy olarak Yahudileri   mahkum ederken, aynı ırktan gelen bu kadar peygamberi, bu kadar sahabiyi, bu kadar güzide insanı lekelediğimizin şuurunda maalesef değildik…

        Biz, Kur’an’ın adaleti emrettiği, “Birisinin hatasıyla başkası mes’ul olmaz” hakikatinin farkında değiliz. Allah’ımız en büyük adalet sahibidir. Hiç, kimi kavimleri doğuştan kötü, kimisini doğuştan temiz kılmamıştır…

        Böyle uydurduğumuz bir mantık, hiç şüphesiz hastalıklı bir düşünceydi. Zira topyekün insanları ırklarından ve bağlı oldukları milletlere bağlı olarak değerlendirip; hepsini ortak düşman telakki etmek, büyük bir zulümdür. 

        Bir an kendimize karşı dürüst olduğumuzda, şunu fark ederiz. Biz Müslümanlar olarak ne zaman acaba konforumuza kıyabildik, ne zaman hayatın gerektirdiği şartları, hakkıyla yerine getirebildik? Adil kader, bunca zamandır o zalimler eliyle bizi tokatlıyorsa, alacağımız böyle kaderi bir ders de olmalıydı…

        Halbuki hiçbir şey, hiçbir olay, Allah’ın adaletinin, rahmetinin, hikmet ve kudretinin dışında gerçekleşmiyordu. O yüzden, her bir olayda ilahi adaletin, ilahi hikmetin hissesini aramak gerekmiyor muydu?..

          Ve kader, adalet ediyor. Onların zalim eliyle, bizleri tokatlıyor. Bizler, masum değiliz. Biz çok iyiyiz de ‘Yahudiler’ denilen birileri yüzünden bu hale düştük değil... Biz nefislerimiz yüzünden bu hallere düştük.

           Aslında biz Müslümanlar topyekün, Hz. Yunus’un o eşsiz istiğfarına konuk olalım:    

        “SENDEN BAŞKA İLAH YOKTUR. RABBİM, SENİ TENZİH EDERİM, BEN ZALİMLERDEN OLDUM.” DİYEBİLELİM…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.