Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63850.246$

Osmanlı?nın Mayasını Ehlûllahlar Tutmuş

31 Temmuz 2017, Pazartesi 08:04

Mâ’lumdur ki, Anadolu’ya askerden önce alp’ler ve erenler gelmiş, Ana­dolu’nun mayasını tevhid ve takva ile çalmışlar, Allah aşkı ve Peygamber muhabbeti ile hamurunu yoğurmuşlar, erenler, evliyalar ocağında pişirmişler, cihat ve gaza yolunda yemişler, Anadolu’yu anaları gibi aziz bilmişler, anala­rının namusu gibi üstün ve ulvi tutmuşlardır.

Anadolu’nun hangi köşesine varsak Horasan Erenlerinin izi ve emaresi vardır. Yunus’un sesi çınlar, Mev­lâna’nın semazenleri dolaşır. Hacı Bayram Velinin müritleri kaynaşır, Hacı Bektaş-ı Velinin canları oynaşır. Köylerimizde analarımız hamuru koyulta­bilmek, kıvama getirebilmek, özleştirebilmek için habire yumruk vururdu.

Ahmed Yesevi müritleri bu cennet vatanın mayasını öyle çalmışlar ki, iç ve dış düşmanlar, bölüp parçalamak için tepemize vurdukça koyulaşıyoruz, güçleni­yoruz, özleşiyoruz, birbirimize sarılıyoruz ve devlet-i ebed müddet sırrını daha iyi anlıyoruz. 

Osmanlı’nın Hamurunu Evliyalar Yoğurmuş:

Osmanlı başarısının sırlarından biri de; “zül ecniha” oluşlarıdır. Yani iki kanatlı uçmuşlardır. Çünkü tek kanatla uçulmaz. Onlar madde ile mânâ den­gesini çok iyi kurmuşlar, maddî gücün yanında mânevî gücün önem ve ehemmiyetini en iyi şekilde anlamışlar, cesâret bulmuşlar, cennet ummuşlar, bu savlet ve satvetle vurmuşlar, Devlet-i Âliyye’yi kurmuşlar, İslâm’ın adını dünyaya duyurmuşlar, İ’lay-ı Kelimetullah sırrına ermişler.

 Bu sebepledir ki; Osmanlı sultanları dünyayı titretmişler fakat kendileri de bir velinin önünde titremişler, onların mânevî güçleri ve mehabetleri karşısında tevâzu kanatla­rını indirmişler, Allah dostlarının dostluğunu dünya cihangirliğine tercih et­mişler ve hepsi maddî güçten ziyade mânevî gücün saltanatına teslim olmuş­lardır.

Şeyh Edebali, Ebül Vefa el-Bağdadî’ye nisbet etmiş ve onun Vefaiyye tarîkatını benimsemiştir. Osmanlının ilk tarîkatı budur. Osman Gazinin hem kayınpederi hem de şeyhi olan bu büyük zat, Devlet-i Âliyye’nin mayasını çalan zattır.  Ertuğrul Gâzi, oğlu Osman Gaziye ölürken; “oğlu beni kır edebaliyi kırma, bana karşı gel ama ona sakın karşı gelme…” diye vasiyet etmiştir. 

ll. Murad’ın, Hacıbayram-ı Velisi vardı ve şöyle diyordu:

Çeşmi tenvir et bu mevcuddat-ı feyz -îsara bak

Sun'-ı sırrullah-ı â'zamdır bütün emmâre bak

Hayret-ender-hayrete müstağrâk ol esrâra bak

Hâb-ı gafletten uyanıp ziynet-i eşcâra bak

Kudret-i Hakk'a nazar kıl revnak-ı ezhâra bak   

Yıldırım’ın, Emir Sultanı ve Somuncu Babası vardır. Onlara rağbet ve iltifatı o derece ki, âdet ve teamülden olmamakla beraber bu Osmanlı Sultanı öz kızını Emir Sultana eş olarak vermiştir.

Fâtih’in  Akşemseddin ve Şeyh Vefa’sı vardır ve şöyle diyordu:

İmtisal-i câhidû fillâh olubdur niyyetim

Din-i İslâmın mücerred gayretidir gayretim

Fazl-ı Hakk u himmet-i  cünd-i ricâlullah ile

Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdir niyetim

Enbiyâ vü evliyâya istinâdım var benim

Lütf ı Hak'dandır hemân ümid-i feth ü nusretim    

Yavuz’un, İbni Kemal’i ve Hasan Can’ı vardır. Dünya haritasına bakıp “bana bile yetmez” diyen bu büyük Sultan, bu mâneviyat sultanları karşısında munisleşir, sükunet ve suhulete erer ve şöyle kükrermiş:

Padişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş

Bir veliye bende olmak cümleden evla imiş   

Kanûnî’nin, Ebussud’u ve Yahya Efendisi vardır. Dünyalara sığmayan bu cihangir pâdişah, bunları görünce başka bir aleme intikal eder ve bir uzlet köşesine râzı olacak kadar mütevâzı olur ve şöyle dermiş:

Ko bu ayş u işreti çünki fenâdır âkıbet

Yâr-ı bâkî ister isen olmaya tâat gibi

Ger huzur etmek dilersen ey Muhibbî fâriğ ol;

Olmaya vahdet makamı kûşe-i uzlet gibi.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.