Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63774.583$

Ortadoğu’da Doku Uyuşmazlığı Nasıl Çözülecek?

09 Kasım 2023, Perşembe 00:01

Bundan tam yüz altı yıl önce, yani 1917 yılında, yüzyıllar boyunca farklı kültür ve medeniyetlerin barış içinde bir arada var oldukları Filistin, Osmanlı’nın kontrolünden çıkarak İngiliz mandası altına girdi. Daha sonra Siyonistlere devredilen Filistin, bu tarihten itibaren günümüze kadar tarihi tecrübenin tam tersine medeniyetler çatışmasının beşiği haline dönüştü.

Müslümanların Filistin üzerindeki hakimiyetlerini büyük ölçüde kaybettikleri bu yüz yıllık dönemde bölgedeki çatışma giderek derinleşti ve bölgedeki huzursuzluğun temel sebebi oldu.

Osmanlı idaresinin özellikle Filistin’deki Hristiyan ve Yahudi halklara karşı gösterdiği hoşgörülü ve anlayışlı tavrın gölgesinde tam dört asır boyunca kardeşçe bir arada yaşayan bu üç medeniyet arasındaki ilişkilerin bugün geldiği nokta oldukça vahim.

Yüzyıllar boyunca medeniyetler ittifakının bir sembolü olan Filistin, bugün medeniyetler çatışmasının beşiği haline geldi

….

1400’lü yılların son çeyreğinde, İspanya’da bir milyona yakın Yahudi, tarihin gördüğü en barbar mahkemelerinde (Engizisyon) yargılanarak sürgün edildi, hapse atıldı, din değiştirmeye zorlandı veya idam edildi.

Bu süreçte Yahudilere yöneltilen en büyük suçlama Katolikliği Yahudileştirme ve Hristiyanları çarmıha germek adetleri olduğu iddiasıydı.

Yahudilerin, İspanya'da kökünü kazımaya karar veren Kastilya Kraliçesi I. Isabel, kocasıyla beraber insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen şu fermanı çıkarttı

1 Mayıs'tan itibaren temmuz ayının sonuna kadar 3 ay içerisinde Yahudilerin krallığımız topraklarından bir başka memlekete gitmeleri gerekmektedir. Bu emrimize itaat etmeyen, belirtilen süre içerisinde ülkemizi terk etmeyen Yahudiler, bulundukları yerde idam edilecekler ya da Hıristiyanlaştırılacaklardır…”

Binlerce Müslüman ve Yahudi İspanyol zulmünden Osmanlı Devletine sığınmıştı.

Beyazit, Osmanlı'ya sığınan Yahudilere dair şu fermanı çıkartmıştı:

Türkiye Padişah'ı Beyazıt, İspanya Yahudilerine yapılan kötülüğü ve bir sığınak aradıklarını öğrenerek onlara merhamet edip, bütün ülkeye münadiler göndererek, Yahudilere eziyet etmeyi ve onları kovmayı kesinlikle yasaklamıştır. Onlara yumuşak davranmayı ve iyilik yapmayı emretmiştir. Kim ki göçmenlere kötü muamelede bulunursa veya onlara en ufak bir ceza verirse cezası idam olacaktır.”

Fermanın orijinal nüshasına dair elde bir kanıt olmasa da Yahudilere karşı herhangi bir taşkınlık veya kötü muamelenin kayıtlarda görülmemesi mültecilerin devlet himayesi altında olduğu düşüncesini güçlendirmekte.

1492 yılının 4 Ağustos'unda ilk Yahudi kafilesi İstanbul'a ulaştığından Türk ve Yahudi halkı arasında derin bir dostluk bağı oluştu. Endülüs trajedisinden önce de İstanbul'daki Musevi halkı bilhassa Fatih Sultan Mehmet ile yakın bağlar geliştirmişti.

Almanya'nın, 1 Eylül 1939'da Polonya'yı işgal etmesiyle başlayan II. Dünya Savaşı’nın zihinlere kazınan en acı yanlarından biri de toplama ve imha kamplarında özellikle Yahudilere karşı işlenen katliamlardı. Naziler, toplu katliam işlemek için çeşitli ülkelerde imha kampları kurdu.

Polonya’daki Auschwitz-Birkenau Kampı, bu kampların en büyüğüydü. Kampa gönderilen 1,3 milyon kişiden 1,1 milyonu katledildi.

İnsanlık tarihinin en büyük dramlarından biri olarak kayıtlara geçen Nazi kamplarında insanlar üzerinde deneyler yapıldı. Ölenlerin cesetleri, krematoryumlarda yakıldı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında 6 milyondan fazla Yahudi katledildi. Bu katliamlar, daha sonra Birleşmiş Milletler tarafından Yahudi Soykırımı (Holokost) olarak kabul edildi.

Soykırıma uğramış bir millet bunun aynısını başka bir millete nasıl reva görebilir?

İsrail işgali altında bulunan Batı Şeria ve Gazze’de , "Filistinliler hergün 'Holikost'u yaşıyor", "Yahudi Soykırım'ı Avrupa’da gerçekleşti ama bedelini Filistin halkı ödüyor.

Bu ahlaki değerlerden yoksun ve ironik bir durum

Neturei Karta olarak bilinen Uluslararası Siyonizm Karşıtı Yahudiler Örgütünden Haham Yisroel Dovid Weiss, tam 12’den vuran bir açıklama yaparak;

“İsrail devletinin ideolojisi olan siyonizm, kendini bir Yahudi devleti olarak göstermeye çalışıyor fakat siyonizm bir ideolojidir, din olan Yahudilikle hiçbir alakası yoktur.”

Yahudilik ve siyonizm birbirinden yeryüzü ve gökyüzü kadar ayrıdır, birbiriyle çelişir. Yahudilik Yüce Tanrı'ya boyun eğmektir. Siyonizm ise bir ulus olmayı içeren her şeye sahip olmaya yarayan aşırı milliyetçiliğin ismidir."

Tevrat'taki "öldürmeyeceksin ve çalmayacaksın" emirlerini anımsatarak, "Bizde öldürmek ve çalmak açıkça yasaktır. (İsrail devleti) Onlar ise devletlerini Araplardan çalarak kuruyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa’da, Amerika’da ve İsrail’de son günlerde Netehyahu hükümetine ve siyonizme karşı halklardan yükselen sesler, artık değişimin bir işareti olarak görülebilir. 

Sonuç olarak; Orta doğu’da sorunlara bir tanı koymak gerekirse; bir doku uyuşmazlığı olduğu ortada.

En büyük amacı Filistin topraklarını insansızlaştırmak için çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden katleden, Avrupa’nın göz yummasıyla iyice şımaran siyonizmi bu bölgeden söküp attığınızda bölge rahatlayacak, dünya rahatlayacak.

Yüz altı yıl öncesi gibi yine farklı kültür ve medeniyetlerin barış içinde bir arada yaşayacak.

Bedene zarar veren, dünya insanlarının vicdanına hançer gibi  saplanan  bu doku uyuşmazlığına neden olan siyonizmi bir an önce söküp atmak, dünya halklarının öncelikli hedefi olması gerek.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.