Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.9
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63025.689$

Nereye Sürükleniyoruz, Bir B Planımız Var mı? (2)

07 Nisan 2020, Salı 09:04

Yıllardır, modernitenin getirdiği söylenilen hız ve yoğunluk çağının zorlamasıyla, zamanın yetmediğinden yakınan kitleler olarak bizler için tam da kendimizi dinleyeceğimiz, yıllardır ihmal ettiğimiz metafiziğimizi kendi zihni ve kalbi donanımlarımızı onarmak için derin düşünmeye ve iç muhasebe yapmaya, ihmal ettiğimiz aile efradı ya da çocuklarımızla meşgul olma, onların dünyalarına ulaşma, hikayelerini dinleme, sorunlarının çözümüne katkı verme, yıllarca göz ardı ettiğimiz yakınlarımızın hukuklarını gözetme gibi çağdaş insanın en çok gereksinim duyduğu ortam, bu salgın nedeniyle bize hazır tepsi içinde verildi. Bunu değerlendirmek, külfeti nimete, korku ve dehşeti ruhsal dinginliğe, iyi insan iyi yurttaş olmaya, dini söylem ile şerri hayra dönüştürmeye çalışmalı değil miyiz? 

Ancak, yaşanılan küresel çaptaki felaket karşısında bu kadar serin, emin ve bilinçli davranabilmemiz için insanın ya ölümü doğmak kadar doğal karşılayacağımız bir olgu olduğunu kabullenmeyi ya da ahiret ile bu dünya yaşamından birini diğerine tercih etmeyecek bir aklıselim, hissi selim ve kalbi selim imanı gerektirecektir.

Soruna ilişkin dilime düşenler:

Küresel güçler, dünya çapındaki tröstler, devasa sermaye sahipleri, dünya insanlığını adeta rant periferilerinin etrafında oynatıyorlar.

ABD ile Çin’in güç yarışında kaybeden Çin, kazanan ABD oldu.

Dünyanın egemenleri dünya nimetlerinin kendilerine ayrılan payı büyütmek için insanlığı yeni bir maceraya sürükleyip yaşlı nüfusun doğal değil de politik ayıklanmayla eritilmesini istiyor.

Derin dünya devleti, virüsün etkisini olduğundan yüksek göstererek olayı köpürtüyor, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)nü de buna alet ediyor. Gelecekte bulacakları ya da bulmuş oldukları aşıya ihtiyacı zorunlu hale getirmek istiyorlar.

İnsanlık tarihte ve günümüzde görülmemiş bir yaşam tarzına sürüklenilmek isteniliyor.

İnsan birbirini yok edecek teknik ve ölümcül silah buluşları yerine yaşatacak araçlar bulsun.

Bilim eşya ve olayları, açıklar, felsefe çözümler, din ise anlamlandırır. Bilim ve aklı yok saymayan bir anlamlandırmaya gereksinim vardır.

Soruna ilişkin dilimden düşenler: 

Tanrı felaketleri başlatmada ve sonlandırmada ihmal etmez imhal (mühlet verir) eder.

Bu bela günümüz insanının başına haddini aşması nedeniyle gelmiştir denilebilir mi?

Karada, denizde ve havadaki felaketlere neden olan bozgunculukların geneli insanın yapıp etmelerindendir.

Daha öncesine değinmeyelim. 10 yıldır yedi sekiz milyon (Suriyeliler başta olmak üzere) muhacir, göçmen, mülteci, sığınmacı, yurtlarından sürgün olarak güvenli barınacak, korunacak konutları, beslenecekleri gıdaları, çocuklarına eğitim verecek okulları olmaksızın yaşamak denilirse şimdilik hayattalar. Yaz sıcaklarında, tozun toprağın, susuzlukla, yoğun kışta çamurun, balçığın içinde, çadırda soğukla yaşam mücadelesi verirken işi tıkırında olan -hamiyetli olan bir kısmı hariç tutulursa- insanların geneli, gelirine gelir katanlar, yatlar-katlar, yazlıklar ve kışlıklar alıp lüks arabalarını yıpranmadan değiştirenler, gezmek, eğlenmek ve hızlı hazlar almak için dünyayı gezenler, sadece eğlenmek için yaşayanlar,  bu trajik durumla ilgilenmiyor, duymuyor, fark etmiyor. Mültecileri çocukların yetersiz beslenmeleri yüzünden, ölmeleri, umut ettikleri ülkelere ulaşmak için yollarda insanların telef olmaları, denizde boğulmaları hiç yaşanmamış gibi algılanmakta ya da “eğitimsizlerse, normal bir yaşam standardını elde etmemişlerse ölmelerinde bir beis yok” denilmek isteniliyor. Bu durum böyle devam edebilir mi? Tabiat boşluk kabul etmez diye felsefi bir söz vardır. Boşluğu bırakan mülteciler mi yoksa mukim (yerleşik) ler mi? Virüs salgını birincil planda biz yerleşik insanları rahatsız ettiğine göre, boşluk bırakan mültecileri görmezden gelen kesim biziz. Eğer boşluk bırakan mülteciler olsaydı mukimlerin yaşam tarzı kısmen de olsa mültecilere doğru kayardı. 

Salgın tabii bir sorundur. Tabii sorunların çözümünün de tabiatta aranması, Tanrısal bir yasadır ki dini söylem ile “sünnetullah” adı verilir.

Tabi sorunun çözümünü ruhsal yöntemlerle çözmeye çalışmak Tanrısal buyruğu hiçe saymaktır. Yaygın hastalık Tanrı’nın ayet (işaret) i olduğu gibi sağaltım (şifa) ını aramak da başka bir ayetidir. 

Gençliğimize de yaşlılarımıza da sahip çıkmalıyız. Bunlar birbirinin hasmı değil, mütemmim cüzleri (tamlayan) dir. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.