Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63328.248$

Nereye Göçelim

14 Eylül 2023, Perşembe 00:00

Göçler konusunda araştırma yapan bilim adamlarına göre hiçbir kavim keyfi olarak bulunduğu yerden bir başka yere hareket etmiyor. Nitekim insan topluluklarının yaşadıkları yerleri terk edip buralardan geri dönmemek üzere ayrılmaları hem toplum psikolojisi hem de ekonomik, siyasi, askeri buhranlara neden oldu.

Bu nedenle tarih boyunca toplumlar zorlayıcı nedenlerden dolayı göç etme ihtiyacı hissederken nedensiz bir şekilde yerlerinden oynamadılar.

Kendilerine daha uygun yurtlar bulmak amacıyla harekete geçen Türkler, bazen ekonomik açıdan daha fazla imkâna sahip bir başka Türk toplumuna saldırarak onları başka yerlere göçe mecbur bırakarak yeni göç dalgaları oluşturdular.

Bunun yanında siyasi olaylar da bu göçlerin başlıca nedenleri arasında yer aldı. Tarih boyunca bir başka devletin esareti altında yaşamayı kabul etmeyen ve bağımsızlıklarına düşkün olan Türk toplulukları kendi bağımsız devletlerini kurmak için de zaman zaman göç etmeye ihtiyaç duydular.

Kavimler göçü, başta Hunlar olmak üzere Asya’daki bir takım göçebe topluluğun batıya doğru göç etmelerinin bir sonucu olarak ortaya çıktı ve bu göç hareketi “domino taşı etkisi” yaparak Asya ve Avrupa’daki diğer kavimleri de etkiledi.

Dünya tarihinin en önemli olaylarından biri sayılan “Kavimler Göçü” gerek siyasi gerekse de etnik açıdan günümüz Avrupa’sının temellerini attı.

Kavimler Göçü sonucunda, Doğu Avrupa’da bulunan Germen kabileleri Orta ve Batı Avrupa’ya yerleşirken, Slav kavimleri Doğu Avrupa’ya, Turanî olarak adlandırabileceğimiz Türk, Moğol, Fin, Macar gibi Asya kökenli kavimler ise Balkanlar ile Doğu ve Kuzey Avrupa’ya yöneldiler.

Kavimler göçünün Türk tarihi açısından yol açtığı en önemli sonuç ise hiç şüphe yok ki, Avrupa Hun Devletinin kurulması olmuş, bu devlet kısa bir süre ayakta kalsa da özellikle Atilla zamanındaki seferlerle Türk ve Avrupa tarihine önemli izler bırakmıştır.

İnsanlar, göç ederken esas olarak yaşam koşullarını iyileştirmeyi amaçlamakta; bazen bu amaç ekonomik olarak daha iyi şartlara ulaşma şeklinde kendini göstermekte bazen de savaş ya da çatışma ortamından kaçma şeklinde olmuştur.

Ortadoğu ve Akdeniz coğrafyasında yaşanan trajediler insanları yığınlar halinde uzun ve acımasız yolculuklara çıkardı.

Savaştan, kötü yaşam koşullarından kaçan insanlar öncelikle en yakın sınırların ardına geçmeye çalıştılar. Daha sonra ölümü göze alıp denizleri, sınırları aşıp insanca bir yaşam umuduyla Avrupa’ya “medeniyetin beşiğine” doğru yolculuklara başladılar.

Lastik botlara binip, çocuklarına ve sırt çantalarına sıkı sıkı sarılarak, nerede biteceği belli olmayan bir göçün yolunu tuttular.

21. yüz yılın daha ilk dönemlerinden itibaren gelişen medyanın etkisi ile bu insanlık dramına daha yakından tanık olduk. Her şey gözlerimizin önünde yaşandı ve biz olan biteni izledik.

Literatürde göçle birlikte belki en çok anılan ekonomik zorluklar ve savaş/ çatışma durumları olsa da iklim değişikliğinin yol açtığı göç hareketleri kendisine sıklıkla yer bulur hale geldi.

Dünyamız, insanoğlunun plansız ve acımasız yıkımı, toplumların her geçen gün artarak önlenemeyen bir hale gelen tüketim hastalığı ve kişilerin sonu gelmeyen para hırsı sebebiyle çok ağır hasar alıyor.

Bu hasar sonucunda en net etki doğaya endüstriyel ve bireysel sebeplerle salınan karbonun sebep olduğu iklim sorunları. Dünyamız küresel ısınma denen bir sürecin içerisinde her geçen gün artan atmosfer ısısı ile büyük bir yıkıma doğru hızla ilerliyor. Son yıllarda yaşanan sıcaklık artışlarının 1880’li yıllardan beri yaşanan en yüksek sıcaklıklara sebep olduğu biliniyor.

Avrupa Birliği (AB) Copernicus İklim Değişikliği Servisi, geçtiğimiz Temmuz ayının şimdiye kadar küresel bazda “en sıcak ay” olarak kayıtlara geçtiğini açıkladı

2023 Temmuz ayındaki ortalama sıcaklıkların “gelmiş geçmiş” en yüksek seviyede olduğu teyit edildi.

Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), "uzak bir gelecek tehdidinden ziyade bugün günlük hava durumunda etkileri hissedilen iklim değişikliğinin insanları göçe zorladığını" belirtti.

Genellikle iç karışıklık, savaş, kriz ve yoksulluk gibi sebeplerle gündeme gelen mültecilik kavramına, “iklim mültecileri” de eklendi

İklim değişikliği kaynaklı göç hareketinin ise 2030 yılından itibaren görülmeye başlanacağı ve bu durumun ise 2050 yılına kadar şiddetle artacağı bekleniyor. İklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar dünya üzerindeki 6 bölgede, 216 milyon insanın ülkeleri içinde yer değiştirmek zorunda kalacağı öngörülüyor.

Uzmanlara göre iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerin başında gelen Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini gösterecektir.

İnsanlığın daha önce görmediği hiç aşina olmadığı iklimleri yaşamaya kendimizi alıştırmalıyız artık.

Göç yolları üzerindeki Türkiye, bu durumdan nasıl etkilenir?

Türkiye’nin iklim krizinden daha fazla etkileneceğini söyleyebiliriz. Çünkü Doğu Akdeniz’e daha yakınız.

İklim değişikliklerinden daha fazla etkilenen, bir anlamda Güneydoğu Avrupa ve Akdeniz içerisindeki en kırılgan, en duyarlı bölge Türkiye olacağı uzmanlar tarafından değerlendiriliyor.

Kuzey yarım kürenin kuzeyi ile Avrupa’nın batı bölgeleri ise bu iklim krizinden en az etkilenecek olan bölgeler olarak karşımıza çıkıyor.

Acaba nereye göçsek? diye yavaş yavaş düşünmek gerekiyor.

Kalın sağlıcakla

Yorumlar

  • yorum avatar
    Namık Ceyhan
    14-09-2023 11:51

    Muzaffer hocam elinize emeğinize sağlık. Özellikle iklim mültecilerine dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim. Geleceğin anahtarı iklim değişikliğine uyumda saklıdır. Teşekkürler selamlar

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.