Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    64036.976$

Küçük Napolyon’un Evinde Yangın Var

11 Temmuz 2023, Salı 00:00

İnsanlık tarihinde derin izler bırakan sömürgecilik, Batı uygarlığının bir ürünü olarak ortaya çıkar. Rönesans dönemiyle başlayan Avrupalılık bilinci, özellikle sanayi devrinin başlamasıyla birlikte yeni coğrafyaların keşfine zemin hazırlar.

Avrupa kıtasında birbirleriyle sürekli savaş hâlindeki devletler büyümek, zenginleşmek ve daha güçlü olmak için yeni kaynaklar bulmak amacıyla önce Amerika kıtası ile uzak doğuya yönelirler

Osmanlı İmparatorluğu’nun güç kaybetmeye başladığı dönemde ise, yeni topraklar arayışında olan bu Avrupa devletleri Afrika ile ilgilenmeye başlarlar. Böylece, Amerika, Hindistan, Uzakdoğu’da olduğu gibi Afrika’nın pek çok yerinde büyük ekonomik çıkarların söz konusu olduğu bir paylaşım mücadelesi başlar

Fransa’nın sömürgecilik serüveni ise, geride pek çok Hıristiyanlaştırılmış ve Fransızca konuşan toplumlar ve ülkeler bıraktı. Dünyada üretilen altının yüzde 79’una elmasın yüzde 76’sına sahip Afrika ise sömürgeciliğin merkezi oldu.

Fransız sömürge imparatorluğu 19 ve 20’nci yüzyılda İngiltere’nin ardından dünyanın ikinci büyük sömürge imparatorluğu haline geldi. Uluslararası ilişkiler uzmanlarının yorumlarına göre Fransa, sömürgeciliği en sistematik uygulayan ülkelerden.

1958’de Afrika sömürgelerine bağımsızlık vererek çekilen Fransa, hala kendisine bağlı olarak gördüğü bu ülkeleri kültürel, ekonomik ve siyasal olarak kontrol ediyor. Bu kontrolünü de giderek artırma peşinde.

Fransa, 1524’te başlattığı sömürgecilik faaliyetleriyle Afrika’nın batısında ve kuzeyinde 20’den fazla ülkede hakimiyet kurdu. Afrika’nın yüzde 35’i, 300 yıl boyunca Fransa’nın kontrolünde kaldı.

İnsanlık tarihin en büyük soykırımlarından kabul edilen, 800 bin kişinin öldüğü 1994 Ruanda soykırımında da Fransa’nın rolü olduğu ortaya çıktı.

Fransa, Cezayir ve Ruanda başta olmak üzere Senegal, Nijer, Kamerun, Moritanya gibi birçok Afrika ülkesindeki iç çatışma ve soykırımdan sorumlu tutuluyor. Tarihi vesikalara yansıdığı şekliyle, 8 Mayıs 1945 tarihi Cezayir’de Fransa’nın soykırım başlangıcının tarihi. 5 milyondan fazla Müslüman Cezayirli bu soykırımda hayatını kaybetti.

Fransa’nın daha evvelden sömürgesi olan Benin, Burkina Faso, Gine, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Ekvator Ginesi ve Gabon, Fransa’ya hala sömürge vergisi ödüyor.

Bu ülkelerin geçmişine bakıldığında, Fransa’ya vergi ödemeyen liderlerin ya bir darbeye ya da suikaste kurban gittikleri görülür. Son 50 yılda 26 Afrika ülkesinde toplam 67 askeri darbe meydana geldi. Bu darbelerin meydana geldiği ülkelerin 16’sı eski Fransız sömürgesi. Darbe olan Afrika ülkelerinin yüzde 61’i eski Fransız sömürgesi.

Rüzgârı eken sömürgeci anlayış fırtına biçiyor …

Sömürgelerde sürekli darbe yapan, iç karışıklık çıkartan Fransa'da, sokak eylemleri son yıllarda giderek artıyor.

Fransa içinde eski sömürgelerden gelen kalabalık bir nüfus bulunuyor. Ülkede sadece 5 milyon Cezayirli olduğu biliniyor. Sömürgelerden gelen nüfusla birlikte bu sayının 11 milyonu bulduğu tahmin ediliyor.

'Sarı Yelekliler' hareketinden sonra ülke bir kez daha karışırken, hem protestoların şiddeti, hem de hükümetin aldığı önlemler büyüyor. Geçenlerde, Paris’in banliyölerinden Nanterre'de, trafik polisinin ihtarı sonrası vurulan 17 yaşındaki gencin ölümü ile başlayan olaylarda birçok yerleşim biriminde sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, çok sayıda eylemci de gözaltına alındı. Çıkan olaylarda dükkanlar yağmalanırken, birçok kamu binası, evler ve araçlar da ateşe verildi.

Ülke genelinde şimdiye kadar en az 1000 binayla 5 bin araç ateşe verildi ve yaklaşık 3 bin 200 kişi gözaltına alındı.

Sömürgelerden gelip ülkeye yerleşen artık göçmen değil de Fransa vatandaşı olsa bile o insanların 2. sınıf kabul edilmesi ve bu vatandaşlara hala sömürge gözüyle bakılması ön plana çıkan sorun olarak görünüyor.

Mevzuatta bir şey yokmuş gibi gözükse de göçmenlerden oluşan vatandaşlardan kendisini üstün gören Fransız halkı ile göçmenler arasındaki ayrışmanın sosyal patlamaya neden olduğunu artık kibirli Fransızlar kabul etmek zorundalar.

Tabiki de bu olayları tek bir nedene bağlamak yanlış olur. Fransa’da yaşanan sosyal bunalımların yanı sıra sömürgelerden gelen ve banliyölerde kendi haline bırakılmış insanların içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar da etkili.

Polisin, giremediği; ambulansların girmek istemediği banliyölerin olduğu biliniyor. Banliyöler adeta özerk hale gelmiş durumda.

Bazı uluslararası ilişkiler uzmanlarına göre bu isyanlarda Amerika’nın “parmağı” var.

ABD, Avrupa ile birlikte Asya-Pasifik üzerinden Çin’i çevrelemeye çalışıyor. ABD için asıl tehdit Rusya'dan ziyade Çin ve bu ülkenin kurduğu ekonomik yapılanma.

Fransa ise ABD'nin Asya-Pasifik stratejisini karşı Çin ile yakın temasta. ABD yönetimi, hem ekonomik getirisi, hem de Avrupa’yı kendisine daha da bağımlı hale getirdiği için Ukrayna'daki savaşın uzamasından yana.

Fransa'nın, batıda ABD'nin Rusya ve Çin politikalarına karşı çıkan tek devlet konumunda olması, Amerikan çıkarlarına ters düşüyor.

Fransa, Fransızlara ait olabilir ama dünyaca ünlü mağazaların bulunduğu (Champs-Élysées) Şanzelize caddesinin kaldırım taşlarının parasını Fransızlar mı ödedi yoksa yüzlerce yıldır sömürdükleri yiyecek ekmeği zor bulan Afrikalılar mı?

Sonuç olarak Napolyon gibi davranmaya çalışan Macron ve kibirli Fransızlar, banliyölerin ruhuna dokunamadığı ve kalbine giremediği sürece bu olaylar artarak devam edecek gibi duruyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.