Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63387.998$

Karadeniz’de Fırtına Kopuyor

31 Ekim 2022, Pazartesi 01:04

1200 km. uzunluğu, 615 km. genişliği ve 420.000 km2 alanı ile dünyanın en büyük iç denizi olma özelliğini gösteren Karadeniz; Avrupa, Asya ve Ortadoğu arasında önemli bir kavşakta yer alıyor. Güneydoğu Avrupa için stratejik bir konuma sahip. Asya’ya doğru Rusya ve Gürcistan’a kadar uzanıyor ve Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna ile de sınıra sahip.

Karanlık Çağlar’dan günümüze Akdeniz çevresindeki uygarlıkların stratejik bir güdüyle egemenlik kurmak, bu mümkün değilse en azından varlık göstermek istedikleri Karadeniz dört bir yanındaki devasa hinterlant ile Kafkaslar, Türkistan, Rus Stepleri, Balkanlar ile Anadolu’ya erişim sağlayıp, bu devasa havzanın merkez noktasında konumlanıyor.

On beşinci yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu ile Rus Çarlığı arasında bir egemenlik ve çatışma coğrafyası haline gelen Karadeniz, bu niteliğini yirminci yüzyılda da sürdürdü. Bu kez taraflar, bu iki gücün mirasçısı durumundaki Türkiye ile Sovyetler Birliği oldu.

Denizin güneybatı köşesi İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Ege Denizi ile Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na bağlanıyor. Aynı şekilde Kerç Boğazı üzerinden Azak Denizi ile de doğu bağlantısına sahip. Deniz tabanı boyunca uzanan petrol ve gaz boru hatlarının ve fiber optik kabloların yanı sıra her gün insan ve mal taşıyan yüzlerce gemi, Karadeniz yüzerinden geçiyor.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeniden şekillenen Karadeniz, jeopolitik önemi nedeniyle küresel güçlerin ilgi alanına girdi. Doğu ve Batı arasında köprü, Kuzey ve Güney arasında bir kavşak noktası olan Karadeniz, asırlardır Doğu ve Batı medeniyetlerinin odak ve çatışma noktası oldu. 

Karadeniz’in hakimiyeti ve kontrolü, Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Avrasya bölgeleri için jeostratejik önem taşıyor. Güvenlik, enerji, ekonomik ve siyasi rekabetin pekiştiği Karadeniz, tarihte savaş ve çatışmalara da tanıklık etti. Karadeniz, Dünya’nın ticaret merkezlerinden biri olmakla beraberinde, jeopolitik konumuyla enerji koridoru görevini de üstleniyor.

Türkiye, Karadeniz’de sadece bir bölge aktörü olarak yer almayıp, aynı zamanda uluslararası bir aktör olarak da meydana çıkıyor. Soğuk Savaş döneminde bölgedeki tek NATO ülkesi olarak konumlanan Türkiye, konjonktür gereği savunma amaçlı politikalar izledi.

Türkiye, Karadeniz’de 1685 km kıyı şeridine sahip. Dolayısıyla Türkiye, Karadeniz’de en uzun sahil şeridine sahip olmanın getirdiği avantajları da barındırır; Karadeniz sayesinde Doğu ve Kuzey Avrupa’ya ve Kafkaslar ile Orta Asya’ya kolay biçimde açılma imkânına sahip.

Türkiye’nin, Karadeniz’deki rolü son derece kritik. Doğu ve Batı arasında kalan Karadeniz’in anahtarı, jeopolitik konumu nedeniyle Türkiye’nin elinde. Bölge ülkelerinin deniz yoluyla Afrika, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya çıkış kapısını Türk boğazları oluşturuyor.

Karadeniz’e kıyıdaş devletler, Türk boğazları aracılığıyla sıcak sulara açılma imkânı buluyor. Türk boğazları ve Karadeniz, birbirleriyle bütünleşen stratejik geçiş noktaları. Bu noktada Montreux Boğazlar Sözleşmesi ön plana çıkıyor. 

Montreux Boğazlar Sözleşmesi, kıyıdaş devletlerin güvenliği ve refahı bakımından önemli olmakla birlikte, Türkiye’nin bölgede öne çıkan aktör olmasını da sağlıyor.

Karadeniz’de hakimiyet yarışına giren NATO, Avrupa Birliği ve Rusya, süregelen siyasi ve askeri hesaplaşma içerisinde.

1936’da imzalanan Montrö Sözleşmesi, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin varlığını sınırlıyor. Anlaşma, Türkiye’ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol hakkı veriyor, Karadeniz’e sınır olmayan ülkelerin donanmalarına ait gemilerin sayısı, geçiş süresi ve ağırlığına kısıtlamalar getiriyor.

Örneğin, anlaşmaya göre boğazda Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelere ait gemilerin ağırlığının 15 bin tonu geçmemesi gerekiyor. Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelere ait, toplam tonajı 30 bin ton olan dokuz savaş gemisinden fazlasının geçişine izin vermiyor.

Bunların, herhangi bir zamanda ve 21 günü aşmamak kaydıyla Karadeniz’de kalmalarına izin veriliyor. Bu durum ise hem ABD donanması hem de Karadeniz’e kıyıdaş olmayan NATO üyelerinin operasyonlarına kısıtlamalar getiriyor.

ABD’nin Karadeniz’de etkin olabilme düşüncesinin gerçekleştirilmesinde en önemli engellerden birisi Montrö Sözleşmesi. Bu anlaşma değişik senaryolar içinde “eritilmeye ve değiştirilmeye” çalışılmak isteniyor. Çünkü ABD’nin dünyada giremediği tek deniz.

ABD için kısa vadede kendi bayrağı ile Karadeniz’e girememesi durumunda NATO bayrağı altında “yumuşak geçiş” planları da gündemde. Ancak Rusya bundan büyük bir endişe duyuyor.

Öte yandan Rusya için Karadeniz havzası, hayati bir çıkar alanı olarak günden güne artan bir önemi haiz. Boru hatları güzergahı, enerji nakil hatları transferi, askeri filosu, askeri üsleri, bölgesel güvenlik ve ticaret gibi pek çok konu da Rusya için Karadeniz’i stratejik bir bölge haline getiriyor. Rusya bir yandan “Karadeniz hakimiyetini” bir yandan da Karadeniz üzerinden Akdeniz’e çıkış imkânı ve boğazların kontrolünü sağlama fırsatı elde etmeyi hedefliyor. Zira Rusya’nın Kerç boğazı ve Azak denizinde varlığını ve etkinliğini artırması, Karadeniz havzasındaki askeri-politik güç dengesini tamamen değiştirdi

ABD ile Rusya arasındaki Kafkaslar mücadelesi ve Hazar enerji kaynakları Karadeniz'i dünya siyasetinde çok kritik bir noktaya götürüyor.

Karadeniz uğrunda bugün sadece ABD ve Rusya değil birçok küresel ve bölgesel güç ile kıyıdaş ülkeler ve kurumlar stratejik derinliği olan bu deniz için mücadele ediyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.