Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.9
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63025.689$

İnsan ve temsil kabiliyeti (1)

07 Ocak 2016, Perşembe 08:44

Allah’ın en üstün yaratığı olan insandan sözedeceğiz. Kâinatı ve kâinatta olan her şeyi yaratan Allah Teâlâ’dır. Çünkü O’ndan başka yaratıcı yoktur. Allah Teâlâ’nın yaratıkları içerisinde en üstün olanı insandır.

 

Kur’an-ı Kerim’de insanla ilgili olarak şöyle buyuruluyor:  “Andolsun ki, biz insanı en güzel biçimde    yarattık.” (Tîn, 95/4.)   “Biz gerçekten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları çeşitli nakil araçları ile karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları yaratıklarımızın bir çoğundan cidden üstün kıldık.”(İsrâ, 17/70.)

      

Birinci âyet-i kerime; insanın gerek fizik ve gerekse ruh yönünden en güzel bir biçimde yaratıldığını ifade etmektedir. İkinci âyet-i kerime’de ise Allah Teâlâ’nın insanoğluna lutfettiği özelliklerden bir kısmı bildirilmekte ve diğer yaratıklar arasında özel yerine işaret edilmektedir. İnsanın, diğer yaratıkların bir çoğundan üstün olması sebebiyledir ki Allah Teâlâ onu yeryüzünde O’nun iradesini temsil etme görevi ile görevlendirmiştir.(Bakara, 2/30.)  

 

 Yine bu sebebledir ki Allah Teâlâ evrende olan her şeyi onun için, ona hizmet için yaratmış ve emrine vermiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:  “Görmediniz mi ki, Allah, göklerde ve yerde ne varsa hepsini sizin hizmetinize vermiş, gizli ve açık olarak nimetlerini üzerinize yaymıştır. Bununla beraber insanlar içinde kimi de var ki ne bir ilme, ne bir yol göstericiye, ne aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında mücadele ediyor.” (Lokmân, 31/20).

 

 Allah Teâlâ yaratıklarının bir çoğundan üstün kıldığı, başta akıl olmak üzere sayılamıyacak nimetler verdiği insanın, O’nun katında büyük bir değeri vardır. İnsandan başka var olan her şeyi O’na hizmet için yarattığı gibi insanı da kendisini tanımak ve yalnız O’na ibadet etmek için var etmiştir. Allah Teâlâ insanoğlunu, yanılmaması, O’ndan başkasına kulluk etme gibi bir hataya düşmemesi ve yeryüzünde karışıklık çıkarmaması için, ilk insan Hz. Adem’den itibaren son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)’ya gelinceye kadar kesin sayılarını ancak kendisinin bildiği pek çok peygamberi göndererek onu uyarmıştır.

 

İslâm, insanı Allah'ın mükerrem ve şerefli bir mahlûku, bugünkü manada insana tanınan hak ve hürriyetleri ise Allah'ın ihsanı ve insanın tabii hakkı olarak kabul ettiğinden, insan haklarını da 15 asır öncesinden kabul ve ilan etmiştir.

 

Aslında İslâm nazarında insan hakları insanın yaratılışıyla, belki yaratılmadan önce başlar. Kur'an-ı Kerim'de belirtildiği şekliyle Cenabı Hak insanı yaratmayı murad ettiğinde bunu meleklerine "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" diye haber verir. Onlar: "Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun, dediler. Allah da onlara sizin bilmeyeceğinizi her halde ben bilirim dedi." (Bakara suresi, 30.)

 

İslâm, insanı Allah'ın mükerrem ve şerefli bir mahlûku, bugünkü manada insana tanınan hak ve hürriyetleri ise Allah'ın ihsanı ve insanın tabii hakkı olarak kabul ettiğinden, insan haklarını da 1400 sene öncesinden kabul ve ilan etmiştir.

 

İnsanlar da, kendilerini yalnızca beşer olarak görmeden, beşeriyet ve âdemiyetten oluşan bir varlık olduklarını unutmadan, şeytanın adımları ardınca gitmezler ve her sürçtüklerinde tövbe ederlerse, meleklerin önlerinde secde ettiği Adem halini alır, unutkan insandan; kâmil mü’min insan olma durumuna ulaşabilirler.

 

Aslında İslâm nazarında insan hakları insanın yaratılışıyla, belki yaratılmadan önce başlar. Kur'an-ı Kerim'de belirtildiği şekliyle Cenabı Hak insanı yaratmayı murad ettiğinde bunu meleklerine "Ben yer yüzünde bir halife yaratacağım" diye haber verir. Onlar: "Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun, dediler. Allah da onlara sizin bilmeyeceğinizi her halde ben bilirim dedi." (Bakara suresi, 30.)

 

Görünen o ki insanlık yıllar öncesinden değil, çağlar öncesinden gelen, hatta onun yaratılışı ile başlayan bir çağrıya kulak vermek mecburiyetinde. İnsanlık tüm yaratılmışları kucaklayan, ona barış içinde yaşama sırrını öğreten, haklara saygılı İslâm'ın evrensel çağrısına muhtaç. Dünya topyekün bir barışa muhtaç.

 

İnsanların hiçbir ayırım gözetilmeksizin eşit olarak kabul edildiği bir anlayışın,İslâm'ın çağrısına muhtaç.

Görünen o ki insanlık yıllar öncesinden değil, çağlar öncesinden gelen, hatta onun yaratılışı ile başlayan bir çağrıya kulak vermek mecburiyetinde.

 

İnsanlık tüm yaratılmışları kucaklayan, ona barış içinde yaşama sırrını öğreten, haklara saygılı İslâm'ın evrensel çağrısına muhtaç.

 

Dünya topyekün bir barışa muhtaç.

İnsanların hiçbir ayırım gözetilmeksizin eşit olarak kabul edildiği bir anlayışın,İslâm'ın çağrısına muhtaç.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.