Konya
02 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.36
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2395.3
  • BIST
    10208.65
  • BTC
    59086.54$

İNSAN NELERDEN UTANIR?

07 Haziran 2023, Çarşamba 00:00

Dünya çok soğuk, kanımız donuyor. Aslında dünya soğuk değil, insanlar dünyayı soğutuyor. Bu soğukluk hepimizin kendimizden başkasını görmememizden kaynaklanıyor, öfke nöbetleri geçirmemize, gurur ve kibire kapılıp büyüklenmemize neden oluyor, kanımızın donması da iyi niyet, samimiyet ve vicdanımızın körelmesinden doğuyor. Sonucunda da insanlar kendi olmaktan çıkıyor. Hal böyle olunca, insan, bırakın bir başkasını, kendinden utanmayı bile bırakarak hayatını devam ettirmeye çalışıyor.

İnsan üç yerden utanırmış.

“Allah’tan, insanlardan ve kendisinden utanırmış.”

Öyle bir hale geldik ki,Yaratandan, insanlardan ve kendimizden kaçarken, utançlarımızı yok ederken, neleri kaybettiğimizin farkına bile varamıyoruz. Ne Allah korkusu, ne Allah’tan, ne insanlardan, ne de kendinden utanma kaldı. Zaten Allah korkusu ve utanması olmayanın, insanlardan ve kendinden utanması da mümkün değildir.

Allah’tan utanmayı bir yana bıraktık, haksızlık, edepsizlik yapmaktan çekinmez olduk, dünyevileşerek ahiret ve hesap korkusunu unuttuk. İnsanlardan utanmaz olduk, çünkü herkes aynı derece de utanmaz oldu, utanmanın sadece kelimesi kaldı, sanki her şey normalmiş gibi ulu orta edepsizlikleri gözardı edip çoğunluğa ayak uydurduk, karşı çıkmadık, “her koyun kendi bacağından asılır” deyip görmezden geldik. İnsanlığımızı unutup kendimizden utanmadığımızdan, vicdan ve merhameti yok ettiğimiz gibi tabiatı da yok etmeye çalışıyoruz ama tabiat bizden intikamını öyle bir alıyor ki, o da ders olmuyor bize.

Bu çağ öyle bir hal aldı ki, insan kendini, maneviyatını, edebini, insanlığını hatırlatan vicdanını ve utanma duygusunu yok etti. Bunlar, insan olabilmenin, insan kalabilmenin öncelikli unsurlarıydı.

Yoksuluz, yoksunuz ama yine de hiçbir eksiğimiz yok, her şeyimiz tastamam. Sadece hep eksik ve yalnız bıraktığımız kendimize ve insanlığımıza ihtiyacımız var. Kendimizden koptuğumuz gibi yaratılış fıtratımızdan kaçış ve insanlık ailesinden kopuşumuz çok uzun zaman aldı ve hala kendimize gelemedik. Acılara ve acıtmalara dayalı yaşamayı, yaşatmayı seçtik. Oysa “İnsan merhamete, vicdana ve sevgiye ayarlı bir varlıktı.” Dünyaya meyli çok fazla olunca bunların hiçbiri kalmadı.

Bu çağın en belirgin özelliği, dünyaya meyleden insanların kendinden utanmayı bırakmış olmasıdır herhalde. Biz kendimize getirecek, biri veya bir şeylerin olması gerekir. Belki de hiç beklemediğiniz bir anda bir yerde oturup sohbet ederken, hani o kimimize göre deli dediğimiz, kimimize göre de Allah dostu dediğimiz bir meczup gelir, size kendinizden utanmanızı hatırlatır ve size vicdan, merhamet dersi verir ve der ki;

Bugün içinizden bir yetim başı okşayan, bir cenazeyi yolcu eden, bir hastayı ziyarete giden yoksa haydi dağılın. Dedikodu yapıp durmayın. Allah’tan utanmıyorsunuz bari kendinizden utanın!” Bu sözler, insan olan, merhamet ve vicdan duygusu olan her insanı kendine getirir diye düşünüyorum. Bundan daha etkili başka ne olabilir ki?

Eğer böyle bir uyarı da bizi kendimize getirmiyor, vicdan ve merhamet sahibi yapmıyorsa, demek ki hepimiz kendimize gelmediğimiz için çok suçluyuz ama suçumuzu gizlemeye çalışıyor, hatta yok sayıyoruz. Hayat haklarını yok ediyoruz. İnsanları yok ediyoruz, hayvanları ve tabiatı yok ediyoruz.

Evet, zaman öyle ilerliyor, insan olmaktan başka çaremiz kalmadığını anlamamız gerekiyor. Kendimizi yeniden inşa etmek ve kendimize gelmek için örsün üzerine yatırıp, çekiç darbelerini kendi öz cevherimize indirmenin yollarını bulmalı, yaradılış gayemize göre şekillenmeli ve ölmeden fabrika ayarlarımıza dönmemiz gerekir.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.