Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63850.246$

Hoşgörü üzerine!..

27 Ocak 2015, Salı 00:00

Dünya’nın en şanslı toplumlarından birisiyiz biz…

Şanlı bir geçmişe ve güçlü bir bugüne sahip ve hepsinden önemlisi dünyanın en hoşgörülü dini olan İslamiyet’in hüküm sürdüğü bir coğrafyanın evladıyız.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de gençliğe hitabesinde dediği gibi, “Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcut’

Bu bizim kanımızda genimizde olan bir şey…

Son birkaç aydır hayatımda köklü bir değişikliğe gittim.

Kim ne derse desin, her insanın içerisinde bir ‘arayış’ mutlaka vardır, dillendirdiği veya dillendiremediği…

Benimde öyle zorlu ve sıkıntılı bir sürecim oldu ve bu süreç içerisinde arayışımın ne olduğunu ve bütün sorularımın cevabının yazılı oldu bir kitap buldum…

Yıllarca gözümün önünde duran, çok büyük hürmet gösterdiğim, hatta Arapçasını çok iyi olmasa da rahatlıkla okuyabildiğim bir kitap…

Evet bizim en kutsalımızdan birisi Kur’an-ı Kerim…

Türkçe mealini okuyorum kutsal kitabımızın,

Alemlerin rabbi Allah (c.c.), dünyada iyi denildiğinde akla gelecek ilk isim olan sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’e ilk emrinde demiş ‘OKU’ diye…

İnanın bana doğru bildiğimiz o kadar yanlışlar, kulaktan dolma o kadar hurafeler varmış ki…

Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’inde her şeyi açık ve net bir şekilde söylemiş bizim anlamamız için…

Kur’an’ın Türkçe mealini okuyamaya başladıktan sonra hayatımda, dünyaya bakış açımda öyle değişiklikler oldu ki, içsel huzuru yakaladım bile diyebilirim…

Kur’an-ı Kerim’de yazanlar, bizden istenilenler başlı başına üzerine destanlar yazılacak çok özel ve güzel bir o kadarda önemli…

Ama bugün ben yüce yaratıcının hoşgörüsüne karşın bizim tutum ve davranışlarımızdan bahsetmek istiyorum…

Allah (c.c.) Fussilet Suresi 34. Ayetinde şöyle buyuruyor, ‘İyilik ve kötülük eşit değildir. Kötülüğü en güzel şekilde karşıla. O zaman seninle arasında düşmanlık olan kişi, samimi bir dost gibi olur”

Peki biz ne yapıyoruz, bırak kötülüğü, karşımızdaki kişi bilmeyerek bir yanlış yaptığında bile ölümüne düşman olabiliyoruz…

Sonra iş lafa geldi mi, ‘Bizim dinimiz hoşgörü dini…’

Yıllardır süre gelmiş bir kavramdır ‘sözde değil de, özde Müslüman’

Söyleyin bana kaçımız özümüzde ‘hoşgörü’yü bu kadar benimseyebiliyoruz…

Yaratıcı kitabında net ve açık söylemiş, bir ima yok, bir açık kapı yok, farklı bir yere çekilebilecek bir durum yok, ne ve açık…

Ki; Rasülullah (sav)’ın hayatı da bize bir örnek değil midir?

Rasülullah efendimizde bir hadisinde "Yapılan işler niyetlere göre değerlendirilir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah'a ve Rasülü'ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah'a ve Rasûlü'ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir" demiş.

Duymaktan en çok nefret ettiğim sözlerden bir tanesidir ‘İslami Terör Örgütü’

İslami terör ne demektir yaa…

Hoşgörünün temeli olan bir din ve bu dinin ismiyle kurulmuş bir terör örgütü…

Böyle bir saçmalık olabilir mi?

Olabiliyor işte…

Sonrada dünyaya İslam’ın hoşgörüsünü anlatamıyor ve insanlarda İslamofobi oluşturuyoruz…

Paris’te geçtiğimiz günlerde Peygamberimize (sav) yapılan korkunç hakaretin karşılığında ismini bile zikretmek istemediğim o dergiye bir saldırı düzenlendi ve orada insanlar öldürüldü.

Hz. Muhammed’e (sav) hakaret karşılıksız kalacak değil ya, düşüncesinde olanlardan değilim…

Evet Peygamberimize bir hakaret var ve bu hakarete karşı tüm İslam ülkeleri birlik olup bir boykot ile o ülkenin bir yaptırım uygulaması sağlanabilirdi.

Ki, nitekim de oldu…

Bugün Papa çıkıp, ‘Düşünceyi ifade etmenin de sınırları vardır. Özellikle bir insanın inancına hakaret edilmesi ya da alay edilmesi durumunda. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız’ diye bir açıklama yaptı…

Bu daha önce yapılabilir miydi? Kesinlikle yapılabilirdi.

Müslüman devlet başkanları ortak bir açıklama ile bir baskı uygular ve böyle bir açıklama çok daha öncesinden yapılabilirdi.

Ki, Fransa’nın da hem İslami Devlet Başkanlarının ve kendi dini liderleri Papa’nın açıklamasına kayıtsız kalabileceğini sanmıyorum.

Çok merak ettiğim bir konu daha var…

İnternet sitelerinde dolaşan videolar var. Bir topluluk içerisinde dinimizi savunan bir genç, yada Müslüman topluluklara dinimizi anlatan bir adam… Ama sadece bu kadar..

Bugün Türk televizyon kanallarında bir atheist çıkıp kendi inanışını neden inandığını yada inanmadığını anlatıyorken, bir Hıristiyan çıkıp kendi dinini anlatabiliyorken, hatta birkaç sene evvel bir kanal ‘cadı’ olduğunu iddia eden ve satanizmi anlatan bir şahsı çıkartıp düşüncelerini yayınlıyor da, neden bizim çok güçlü yabancı dili olup, yabancı ülkelerin televizyonlarında onların dilinde bizim dinimizi, dinimizin hoşgörüsünü göstererek konuşmuyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.