Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63850.246$

Hayâ  İmanın En Mükemmel Derecesidir

30 Temmuz 2018, Pazartesi 08:05

Hayâ duygusu, insanın yaratılıştan sahip olduğu bir olgudur. Hayâ, çekinmek ve utanmak demektir. Namusu muhafaza etmek ve haysiyetini korumaktır. Utanma ve sıkılma anlamlarına da gelen hayâ, İslâm ahlâkında çok önemli bir yer tutmaktadır. Hayâ, kişiye fazilet yollarını, maddeten ve mânen ilerleme yollarını gösterir.

Cenâb-ı Hakk, kullarının iffetli bir hayat yaşamasını arzu eder. İnsan, iffetli davranışlarıyla nefsinin arzu ve emellerine esir olmaktan kurtulup, özgürlüğünü elde etmiş nerede nasıl davranacağını bilen, hareketlerini kontrol eden ve üstelik faziletli bir hayat yaşamayı tercih etmiştir.

Türkçe’de hayâ, insanı her türlü çirkinlikten uzak durmaya yönelten duygu ve bunu yansıtan tutumu ifade etmektedir. Arapça’da, “yerme”, “kınama” ve “onur kırıcı tutum ve davranış” anlamlarına gelen “âr” kelimesi de Türkçe’deki ağırlıklı olarak “hayâ” ile eş anlamlı olarak kullanılır.(Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, s. 411. Ankara 1970.)

Hayâ, insanın kuvvetli bir imana sahip olduğunu gösterir. “Utanma, çekinme, vazgeçme, tövbe etme” gibi anlamlara gelen hayâ kelimesi; ahlâk terimi olarak, “Nefsin çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terk etmesi” dir. Bu sayede insanlık huzur ve rahata erer.

Hayâ, imanın en mükemmel derecesidir. İnsanlığın zirvesi, hayatın süsü ve ziynetidir. İslâm dini, insanın Allah’tan utanmasına değer verir. Allah’a karşı hayâ, O’nun emir ve yasaklarına uymakla olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Müminleri Hak Tealâ’dan utanmaya davet etmiş, imanın şubelerinden birinin de utanmak olduğunu bildirmiştir.

Hz. Mevlâna konu ile ilgili ne güzel söylemiştir:

“O hayânın en büyük tecellisi Peygamberler ve Velilerdir.

Her türlü kavga ve gürültünün sebebi, menşei hayâsızlıktır.

Hani kerem, hani ayıp örtücülük, nerde hayâ

Yüz binlerce ayıpları örterdi enbiya...”

Bütün fenalıkların menşei hayâsızlıktır.

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde hayâ eksikliğinin kulu nasıl helâke sürüklediğini şöyle beyan etmişlerdir:

“Azîz ve Celîl olan Allah, bir kuldan nefret edince ondan hayâyı çekip alır. Hayâyı ondan çekip alınca da onunla sadece nefret edilen kişiler karşılaşır. Sonra ondan emanet vasfını çekip alır. Ondan emanet vasfını çekip alınca rahmetini de çekip alır. Rahmetini ondan çekip aldığı zaman, İslâm bağını da ondan söküp almış olur. İslâm bağını ondan aldığı zaman, artık onunla azgın şeytandan başkası karşılaşmaz.”(Süyûtî, el-Câmiu’l-Kebîr, 1/31; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 7734.)

İffet ve hayâ hususunda zirveye çıkmış olan ve ‘’kıssaların en güzeli’’ diye kendisinden bahsedilen Hz.Yusuf (a.s.)u genç ve güzel bir kadın tarafından iffetsizliğe davet edildiği zaman; “Allah’a sığınırım, zâlimler iflah olmaz” diyerek oradan hızla uzaklaşmış ve İffetsizliğe düşmekle zindan arasında tercih yapmak zorunda kaldığında ise hiç tereddüt etmeden: “Zindan bana, bunların dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir” deyip Allah’a sığınmış, Allah da onun iffetini muhafaza buyurmuştur.(Yûsuf, 23-25, 33-34.)                                                                                                                                                              

Kur’an-ı Kerim’in 34 yerinde kendisinden övgüyle bahsedilen Hz.Meryem’i müminlere örnek olarak gösteren Cenâb-ı Hakk, ayeti kerimede; şöyle buyurur: “İffetini korumuş olan İmrân kızı Meryem’i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik, o da Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu.”(Tahrîm, 12; Enbiyâ, 91.)

Peygamberimiz, aynı fazilete sahip olmasından dolayı Hz. Osman’a özel bir değer vermiş; kendisini ziyarete gelen Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’i rahat bir vaziyette karşıladığı halde Hz. Osman geldiğinde hemen toparlanmış; bunun sebebi sorulduğunda ise;  

“Meleklerin bile hayâ ettiği kişiden hayâ etmeyeyim mi?”(Ahmed, I, 71.) diyerek cevap vermiştir.

Mâlik bin Dinar Hazretleri’nin şu sözleri ne kadar dikkat çekicidir:

“Allah Teâlâ bir kalbi, kendisinden hayâyı gidermekle cezalandırdığı kadar hiçbir şeyle cezalandırmamıştır.”

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, Cenâb-ı Hakk’a şöyle ilticâ ederdi:

“Allâh’ım! Sen’den hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim!”(Müslim, Zikir, 72.) diye dua ederken sâliha kadının alâmetlerinin, güzelliğinin Allah korkusu, zenginliğinin kanaat, süs ve ziynetinin iffet olmasını işaret buyurmuşlardır.

Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.