Konya
19 Mart, 2024, Salı
logo altı
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.18
  • ALTIN
    2240.4
  • BIST
    8708.76
  • BTC
    63897.26$

FAKİR BAYKURT VE ANNESİ

01 Şubat 2021, Pazartesi 09:22

O günler şimdi herkesin bildiği çayın yeni yeni içilmeye başladığı yıllarmış. Evlerinin önüne açılan kahveden gelen, hoş kokulara dayanamayan Fakir Baykurt bir gün; ”Çay isterim, ille de çay” diye tutturmuş, anası oğluna kıyamamış, elinden tutup kahvenin önüne götürmüş, Kahveci Topal Hüseyin’i çağırmış:

”Hüseyin bir bardak çay getir!” Çay gelmiş, çayın nasıl içileceğini bilmeyen Fakir Baykurt, sıcak çaydan hızla bir yudum içmiş ama ağzı yanınca bardağı yere atmış. Çay döküldü ama toprak kaba olduğundan bardak kırılmadı, diyor. ”Anam şimdi vuracak? Şurama mı vuracak? Burama mı vuracak?” diye korkarken anası kahveciyi yeniden çağırmış:

”Hüseyin bir çay daha ver!”

Fakir Baykurt’a ikinci çay gelmiş. Çayı üfleyerek içmiş. Yıllarca anasına sormuş durmuş: ”Anacığım o gün çayı döktüm bir tokat vurmadın; neden vurmadın?”

Bu sorunun yanıtını anası yıllar sonra oğlunun öğretmenlik yaptığı köy okulunda vermiş. Oğlunun sınıfını görmek isteyen Elif Baykurt o gün sınıfa girer, oğlunun ders verişini izler.

Beş sınıfı birden okutan Fakir Baykurt anasının ders izlemeye geldiği günü şöyle anlatıyor:

“Sınıfta estim, gürledim!”

Ders bitince öğrenciler dışarıya çıkıyorlardı, bende anama sordum.

“Anacığım, beğendin mi öğretmenliğimi?”

Anam: “Eh, işte fena değil!” diyor…

“Nasıl fena değil, müfettişler geliyor; iyi veriyor, pekiyi veriyor. Sen de fena değil diyorsun, nasıl olur böyle?”

Anam: “Yıllarca sordun, durdun. Şimdi söylüyorum, aç kulağını dinle! Ben sana çay döktüğün gün kızsaydım, içindeki aslan küserdi. Dövseydim, o aslan ölürdü! Böyle öğretmen falan olamazdın. İşte, sen de benim yaptığımı yap ve sakin ol. Dayak atıp bu çocukların içlerindeki aslanı sakın öldürme!…”

Eee Fakir Baykurt öğretmen olmak kolay değil derler. Orası öyle ama asıl zor olan öğretmen olmak değil, öğreten olmaktır. Anan sana olan zorluğu kurduğu cümlelerle anlatmış zaten. A-B-C yi cümle kurmayı kitap okumayı, hesap yapmayı öğretmek elbet zordur. İlim irfan sahibi olup başkalarının da olmasına ön ayak olmak elbet kutsal bir meslektir. Ama bunu yaparken ki izlediğin yoldur asıl önemli olan. Öfkeyle, kızgınlıkla, dayakla öğretmek en kolayı ve en acısıdır. Zor olan bunları öğretmek değil bunları doğru yolla öğretebilmektir. Kızmadan, bağırmadan, bir fiske bile vurmasan severek, sayarak, sabır göstererek öğretmektir. İnsanoğlu sabrı kolay bulmaz am çok kolay kaybeder. Sabırsızlık damarlarında dolaşan kandan daha hızlı yayılır tüm vücuduna. Oflamadan, öflemeden, öfkelenmeden sabırla beklemek ayrı bir imtihandır. Hele bir de bunu yapan öğreten biri ise daha zordur. Söyleyeceksin anlamayacak, göstereceksin anlamayacak, tekrar edeceksin yanlış anlayacak, soracaksın unutacak ve bunlar olurken sen ilk kez öğretir gibi sabırla baştan başlayacaksın. Evet haklısın düşünürken bile yoruluyor insan. Öğretmen olmak zaten zor birde böyle öğreten olmak çok çok zor. Ama bu mesleği de kutsal yapan bunlar değil mi zaten. Basit bir öğretmen olup kutsal meslek yapıyorum demek bencillik olmaz mı. Öğreten olmadan öğretmenim demek boş yere tokmak dövmek olmaz mı?

Anası Fakir Baykurt’a vermesi gereken dersi bir cümle ile yıllar sonra vermiş. Bizde onun o tek cümlesi ile çıktık yola şimdiki öğretmenlerimize aktardık. İnşallah Elif ana kadar olamasak da bir etki yaratmayı becerebiliriz. Herkes gibi bizde öğretmen olanları değil öğreten olanları görmek isteriz. Mesleğini hakkı ile yapan, kutsal olduğunu dille söyleyen değil de gönülle hissedenlerden eğitim almanın tadına varırız bizler ve geleceğimiz olan evlatlarımız…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.