Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63827.657$

Esas Olan Devamlı Olandır

18 Haziran 2018, Pazartesi 07:26

Mübârek onbir ayın sultanı olan Ramazan ayını oruçlarımızla ve ibadetlerimizle geçirdikten sonra Cenâb-ı Hakk’ın biz kullarına bahşettiği Ramazan bayramını da idrak etmiş bulunmaktayız. Bu vesile ile tüm İslâm âleminin bayramlarını tebrik ediyorum.

Hz.Aişe (r.a.)'nin anlattığına göre, yanında bir kadınla otururken Rasulüllah girdi ve Hz.Aişe'ye: "Bu kadın kimdir?" diye sordu. Hz.Aişe:

-“Filan kadındır” dedi ve kıldığı namazları uzun uzun anlatmaya başladı. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem Efendimiz: -“Uzatma, gücünüzün yettiğini yapın. Allah'a yemin ederim ki, siz usanmadıkça Allah usanmaz (yani sizin takatinizi kat kat aşacak bir şekilde dahi yapacağınız ibadetleri Allah kabul eder; fakat hiçbir zaman işinizi gücünüzü bırakıp bütün vaktinizi ibadete hasretmenizi istemez.) O'nun en sevdiği ibadet, az da olsa devamlı olan ibadettir..." buyurdu.(Buhari, Savm:52 Müslim, Müsafirin:221, Riyazus-Salihin; C.l Sh.174, H.No:142.)

Evet sayılı günler çabuk geçiyor. Daha dün üç aylar geliyor derken, bugün bayram bitti. Geçen bu üç aylar Recep, Şaban ve Ramazan aylarındaki kazandığımız iyi ve güzel amellerimiz olmuştur.

Yukarıda geçen hadiste de tavsiye edildiği gibi, bunları mütemadiyen devam ettirmemizde biz aciz kullar için fayda vardır. Ramazanda ibadetlere daha fazla sarılıp oruçlarımızı tuttuk, her gün beş vakit namazlarımızla birlikte teravih namazlarını kılmaya çalıştık. Camiye cemaate devam etmeye gayret ederken, dua ve niyazda bulunduk.

Kur’an-ı Kerim okuyup, vaazları ve okunan mukabeleleri huşu içinde dinleyip, nefislerimizi terbiye etmeye çalıştık. Tuttuğumuz oruçlarımızın sevabını gideren her türlü çirkinliklerden kendimizi korumaya çalışırken, fakire, yoksula, kimsesizlere, dul ve yetimlere yardım etmeye gayret edip, ramazanın ruhuna uygun olan birlik, beraberlik ve kardeşlik ortamında olmaya çalıştık.

Nefis taşıyan bizlerde alışkınlık yaptığımız yanlış bir anlayış var. Ramazan ayında kazandığımız iyi ve güzel ameller, bayramdan sonra maalesef hemen terk edilip, ibadetlerde bir gevşeme hasıl olup, tekrar gaflet içerisine düşüp yalan, gıybet, iftira, dedikodu gibi hastalıklar hemen yakamıza yapışıp bir Müslümana yakışmayan çirkin hâl ve davranışlara geri dönüp, ramazanda yıkanan gönüllerimiz, bu çirkin davranışlarla tekrar kirleniyor.                                                                    

Maalesef, dünya hayatının geçiciliğine, oyun ve eğlencesine, çekiciliğe aldananlar, Allah’ı ve ahreti unutanlar kaybedenlerden olmuşlardır. Bu aldanışa düşmeyenlerin sonu ise huzur, mutluluk ve bahtiyarlık olmuştur. Bunun için ibadetlerimizi devamlı hâle getirmemizde bizim için maddi ve manevi pek çok faydalar olduğu bir gerçektir. Kazandığımız ibadetler ve güzel davranışlar, sadece Ramazan ayına mahsus gibi bir hale getirmememiz gerekmektedir.

Allah Teâlâ bizim ibadetimize muhtaç değildir, fakat bizim ibadete ihtiyacımız vardır. İbadetin faydası da bize aittir. Durum böyle iken, Ramazanda nefsini ıslah edip, güzel bir hayat şekli kazanan mü'minler olarak, bu durumumuzu muhafaza ederek, bütün ömrümüz boyunca güzel ameller işlemeli ve Hz. Aişe'nin rivayet ettiği, Sevgili Peygamberimizin şu hadisini hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıyız:

 "Bir gün Rasulüllah Efendimize: “Ey Allah'ın Rasûlü hangi ibadet Allah katında daha sevimli ve makbuldür”? diye soruldu. 0 da: "Az olsa bile, en devamlı olanıdır." buyurdu.(Tecrîd-i Sarih Tercemesi; C.12, Sh.191-192 H.No:2030.)

Bu dünyaya gelmekten maksat yalnız sadece yiyip-içmek ve geçici zevkleri tatmin etmek değildir. İnsan buraya daha yüksek bir gaye ve sonsuz bir hayata hazırlanmak için gelmiştir. Bu sebeple Ahret hayatına iman edildiği, ahret hayatı için gerekli hassasiyet gösterildiği kadar bu hayat önem kazanmaktadır. İbadet, inananlara Allah katında değer kazandırmaktadır. İbadet görevini yerine getirmeyenler bu nimetten mahrum kalmaktadır. Kur'an-ı Kerimde bu konuda şöyle buyurulur: "Ey Muhammed! De ki: İbadetiniz olmasa Rabbim size ne diye değer versin?..." (Furkan/25,77)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) her konuda olduğu gibi, bu konuda da bizler için en güzel örnektir. Enes (r.a.) şöyle anlatır: "Peygamber (s.a.v.)'in eşlerinin evine üç kimse gelip, Peygamberimizin ibadetini sordular. Kendilerine durum anlatılınca, kendi ibadetlerini azımsadılar ve: “Peygamberin yanında biz neyiz? Onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmıştır”, dediler. Bunlardan birisi:

-“Ben, yaşadığım müddetçe, bütün gece namaz kılacağım” dedi. Diğeri:

-“Ömrüm boyunca oruç tutacağım”dedi. Üçüncüsü de:

-“Kadınlardan uzak kalacağım ve hiçbir zaman evlenmeyeceğim” dedi. Sonra Peygamber (s.a.v.) bunların yanına geldi. Onlara:

-"Şöyle şöyle diyenler siz misiniz? Dikkat ediniz! Allah'a yemin ederim ki, Allah'tan en ziyade korkanınız ve O'na karşı gelmekten en ziyade sakınanınız benim. Böyle iken ben bazen oruç tutuyorum, bazen de tutmuyorum. Namaz kılıyorum, uyuyorum ve kadınlarla evleniyorum. Benim sünnetim işte budur. Kim, benim sünnetimden yüz çevirirse, o kimse benden değildir" dedi.(Buharî, Nikâh 1; Müslim Nikâh:5; Riyazu’s-Salihîn; C..l, 5h.l7 Sh.143.)

Bu dünyamızı da ahretimizi de güzelliğe ve mutluluğa kavuşturmak için Yüce Rabbimizin bizlerden istemiş olduğu emir ve yasaklara riayet etmeli ve beraberce yaşadığımız insanlarında haklarını da çiğnememeliyiz. Bu imtihan dünyasının en büyük sırlarından biri, iman edenler için mutlak bir kazançla noktalanmasıdır. Bize verilen hayatı, veriliş gayesine uygun olarak yaşayanlara ne mutlu!  Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.