Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    64033.721$

Ekmeğimi Ellemeyin

12 Nisan 2022, Salı 08:30

Bazı ülkelerin beslenmesinde öyle ürünler vardır ki vazgeçilmezdir. Asyalılar için pirinç böyle bir üründür. Onlar için pirinçsiz yaşam, katlanılamaz, kabul edilemezdir. Kimi ülkeler için patates, bazı ülkeler için mısır temel gıda maddelerinden birisidir. Bazı ülke halkları için nohut vazgeçilmezdir. Temel gıda maddesi olan o ürün olmayınca, o ülkenin “köşe taşları” adeta yerinden oynar.

Bin yıllardır bereketin simgesi olan buğday, Anadolu topraklarında bir bitkiden çok daha fazlasıdır. Türkiye’de ise “gıdadan daha fazlasıdır”, berekettir, nimettir. Bu topraklarda buğday demek gelenek demektir; dolayısıyla kültürümüzün de ayrılmaz bir parçasıdır. Dünya nüfusunun gıda güvencesi açısından temel kaynaklardan biri olan buğday, sadece Anadolu insanı için değil, dünya üzerinde yaşayan her birey için bu anlamda yaşamsal öneme sahiptir.

Buğdayın hikayesi, biraz “insanın hikayesi” dir. İnsan buğdaydan çok önceleri yeryüzünde yaşamaya başlasa da, insanın buğdayı keşfetmesinden sonra hikayeleri örtüşmeye, aynılaşmaya başlamıştır. İnsanın buğdaya, buğdayın insana bağlılığı artmış ve değişim birbirine paralel ilerlemiştir.

“Altın tahıl” olan buğday, insan beslenmesinde kullanılan kültür bitkileri arasında dünyada ekiliş ve üretim bakımından ilk sırada yer alır. Dünyada pek çok insanın gıda ihtiyacının karşılanması açısından büyük öneme sahiptir.

Günümüzde insanların tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve dünyanın küreselleşmesi, sürekli olarak yeni ürünlerin gelişimine yol açmıştır. Buna rağmen buğday ve dolayısıyla un, geçmişten bu yana kullanılan bir gıda olarak gözden düşmemiştir.

“Tahıl ambarı” olarak bilinen Anadolu toprakları bugün 23 yabani buğday türüne ve 400’den fazla kültüre alınmış buğday çeşidine ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye yalnız buğday üretimi açısından değil genetik kaynaklar açısından da dünyada önemli bir yere sahiptir. Yukarı Mezopotamya olarak da bilinen ve Bereketli Hilal’in bir parçası olan Güneydoğu Anadolu bölgesi, buğdayın yeryüzünde ilk kez evcilleştirilip, dünyaya yayıldığı coğrafya olarak uygarlık tarihinde yerini almıştır.

Buğdayın tarihi, Türkiye’nin tarihidir.

Türkiye'de temel besin ekmek ve ekmek ürünleridir. Günlük enerjinin %43 tahıl ve tahıl ürünlerinden sağlanmaktadır. Dünyada 2000’li yıllarda günlük enerjinin %48’i tahıl ve tahıl ürünlerinden karşılandığı ve 2050 yılında bu değerin %41 olacağı uzmanlar tarafından değerlendirilmektedir.  Tahıllar arasında buğdayın payı ise % 20 dir.

TUİK verilerine göre 2021 buğday üretimi bir önceki yıla göre %13,9 oranında azalarak yaklaşık 17,7 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2019'da 19 milyon, 2020'de 20.5 milyon ton buğday üretilmiştir.

Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 Buğday Bültenine göre; Ülkemizde 2020 yılı buğday ekilişi 69,2 milyon dekar, toplam üretim 20,5 milyon tondur. Ekiliş alanlarının 56,6 milyon dekarında 16,5 milyon ton ekmeklik buğday, 12,6 milyon dekarında 4 milyon ton makarnalık buğday üretilmiştir. 2019/2020 pazarlama yılı yurt içi buğday kullanımı 20 milyon ton olup yeterlilik ise %89,5’tur.

2018, 2019 ve 2020’de buğday üretimde yaşanan düşüşün temel sebepleri arasında kuraklık ve maliyet artışları bulunmaktadır. Üreticilerin farklı tarımsal ürünlere yönelmesi sonrası düşüş gösteren buğday üretimi izlenecek farklı politikalar ile artabilecek potansiyele sahiptir. Özellikle çiftçilerin diğer tarımsal ürünlerin daha fazla gelir getirmesi nedeniyle topraklarına farklı ürünler ekmesi buğdayda ekili alanların azalmasına sebep olmuştur.

Dünya buğday ihracatında önemli üretici ülkeler olan Rusya, AB, ABD ve Ukrayna ilk sıralarda yer alırken Kanada, Avusturalya ve Türkiye de önemli buğday ihracatı yapan ülkeler arasındadır. Türkiye USDA’nın verilerine göre, 2020/21 üretim sezonunda 6,6 milyon tonluk buğday ihracatı ile dünya sıralamasında 9. sırada yer almaktadır. 2021/22 üretim sezonunda dünya buğday ihracatının temel ihracatçı ülkelerdeki yükselişe bağlı olarak %1,4 artarak 202 milyon ton olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir.

 Rusya; buğday, ayçiçeği gibi ürünlerde ekili alanlarını % 30 - 50 arasında büyütürken, buğday ticaretini hızlandırmak için limanlarına da dev yatırımlar yaparak tahıl altyapısını geliştirmiştir. 2000’lerin başında yılda yaklaşık 30 milyon ton olan buğday üretimi %150 artarak 80 milyon tona dayanmıştır. Tüm bunlar Rusya’yı 20 yılda tahıl ithalatçısından dünyanın en büyük buğday ihracatçılarından biri haline getirmiştir.

Sağlık Bakanlığı Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması Raporu’na göre; Ülkemizde beyaz ekmek tüketimi daha fazla olmasına rağmen, tanenin tamamını içeren tam tahılların besleyicilik ve fitokimyasal bileşenler açısından oldukça zengin ve sağlık açısından daha faydalı olduğu belirtilmektedir. Tam buğday unundan yapılan ekmeğinin normal tüketilmesi durumunda, tip 2 diyabet ve kalp rahatsızlıklarını önemli ölçüde azalttığı, uzun vadede kilo yönetimini sağladığı bildirilmektedir.

Yetişkin bir insan günde ortalama 200 gr ekmek tüketerek alması gereken günlük enerjinin %20-24’ünü, demirin %8-32’ini, proteinin %26-28’ini, kalsiyumun %6-38’i, B1 vitamininin %18-42’sini, B2 vitamininin %8-20’sini karşıladığı uzmanlar tarafından değerlendirilmektedir.

Gelecek kuşakların gıda güvenliği, başta buğday olmak üzere dünya üzerindeki tahıl çeşitliliğinin korunmasına ve geliştirilmesine bağlı

Buğday ürününden elde edilen un, bulgur, makarna, nişasta insan beslenmesinde; buğday bitkisinin sapları ise kâğıt-karton sanayinde ve hayvan beslenmesinde kullanılmaktadır. Bu nedenle gerek Dünya’ da ve gerekse ülkemizde özellikle buğday üretiminde herhangi bir nedenle azalma olduğunda gerek ekmek fiyatları veya gerekse undan yapılan gıda maddelerinin fiyatları yükselerek doğrudan herkesi etkilemektedir.

Her ülke için buğday üretimi açısından yeterli olmak ve stoklarında yeterince buğday ürünü bulundurmak stratejik bir önem arz etmektedir.

Buğday sadece ülkemizin değil birçok ülkenin temel besin kaynağı durumunda, stratejik bir üründür. Yapılan çalışmalar önümüzdeki on yıllarda bu durumun çok fazla değişmeyeceğini göstermektedir. Artan nüfus ve ihtiyaçlar üretimi artırmayı zorunlu kılmaktadır. Sınırlı imkanlarla üretimi artırma çabaları “ülkeler arası çatışmaları” kaçınılmaz kılacaktır. Bazı bilim adamlarının belirttiği “dünya giderek belirsizleşen ve büyüyen bir gıda kriziyle karşı karşıya” düşüncesi yabana atılmayacak bir görüştür.

Tüm insanların olduğu gibi ülkelerin de kırmızı çizgisi ekmektir.

Başkasının ekmeği karın doyurmayacağı için, “Ekmeği elletmemek”, hayatın vazgeçilmez bir kuralıdır.

Yorumlar

  • yorum avatar
    Namık CEYHAN
    12-04-2022 08:50

    Muzaffer hocam elinize emeğinize sağlık. Buğdayın önemini ve gelecekteki gıda güvenliğini çok güzel anlatmışsınız. Günümüzde gıda ve tabii ki tarımın önemi giderek artıyor ama biz maalesef bu konuda yeterli adımları atmıyoruz. Tarımı hor gören geleceği zor görür görür. Selam ve saygılarımla

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.