Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.9
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63025.689$

EĞİTİME BAKIŞTA ÖN YARGILAR(3)

07 Kasım 2018, Çarşamba 09:20

Şimdi bunlar niçin yapıldı? Bunları yapmaktaki gerçek amaç neydi? Belli bir düşünceyi benimsetmek değil mi? Peki siz bir düşünceyi benimsetmek için toplumun değer verdiği, yaklaşık bin yılın bir birikimi olan kültürel değerleri yasaklayarak mı bu işi halledeceksiniz? Ya da bugüne kadar topluma yönelik açılan kültürel savaşlarla, bugün içinden çıkılmaz hale gelen yaşadığımız bunalımların temel kaynağının ne olduğu konusunda hiç gerçekçi bir düşünce serdettiniz mi?  

Bugüne kadar bizde toplumsal değerlerimizi koruma, benimseme, değer verme, nesillere aktarma konusunda bir milli hususiyet oluşturulamamıştır. Eğitimi çağın gereklerine ulaştırma, insanımızın temel ihtiyaçlarını birey bazında maddi ve manevi şekilde giderebilmeği amaç edinen, birbirine değer veren ve ortak bir düşünce altyapısı geliştiren şuurlu yurttaşlar oluşturma konusunda ne bir birlikteliğimiz oldu, ne de böyle bir yapılanmaya gitme konusunda temel oluşturuldu. Varsa yoksa batı, batılı değerler, batılı yayınlar, batılı argümanlar, batıdan verilen örnekler, getirilen yaklaşımlar hep batıya özgü normlar olarak bizlere sunuldu. Mesela ben dahi yukarıdaki verdiğim bir örnekte iki batılı toplum olan Almanya ve İsveç’ten örnek getirmiştim dikkat ettiyseniz….  

Demek ki insanlar belli bir kalıba göre yaşamaya başlarlarsa o zaman yaşadıklarını gerçek olarak algılama yoluna gidiyor ve olaya hep böyle bakıyorlar.

Gazeteci Mehmet Barlas bir yazısında ideolojik eğitim ön yargıları pekiştiriyor, diyerek:

“Kendi eğitim ve kültür düzeylerini toplum ortalamasının üzerinde görenlerin yurt ve dünya gerçeklerine önyargılı yaklaşmaları, resmi ideolojinin eğitim sistemi üzerindeki etkisinin bir kanıtı değilmidir?
Gerçek olaylara dayalı değil toplum mühendisleri tarafından projelendirilmiş sanal gerçeklere dayalı bir tarih anlayışı….Yurttaki ve Dünyadaki değişimi görmezden gelen bir siyaset modeli.

Çoğulculuğu rejimin tehdidi olarak gören, laikliği inanç özgürlüğünün güvencesi olarak değil inançların devlet güdümünde olması şeklinde anlayan bir yaklaşım...
Halka karşı bürokratik oligarşiyi öne süren, kuvvetler ayrılığı denilince kara, deniz ve hava kuvvetlerini algılayan bir bakış açısı…

Kendilerini "Beyaz" ya da "Aydın" olarak sunan kesimlerin demokrasi ile uzlaşmaları neden bu kadar zor ve yavaş gerçekleşiyor?
"Peter Principle"in yazarı eğitimci Laurence Johnston Peter'in (1919-90) bir gözlemi vardır.
Şöyle der Peter:
- Eğitim ondan yararlananların daha üst derecede önyargılara sahip kılındığı bir metottur. Önyargısız
yaşam mümkün mü?
Amerika'da siyah derililere eşit medeni ve siyasi hakların tanınması sürecindeki tartışmalarda da bu "Önyargılılık" sık sık gündeme gelmişti.
O dönemin önemli bir siyasetçisinin şu sözleri hâlâ kitaplardadır:
- Bir sabah uyandığımızda herkesi aynı renkten ve aynı ırktan olarak bulsak bile akşama kadar farklılıklara karşı başka bir önyargı üretebiliriz.
Kendi demokrasi tarihimizdeki sözde seçkinlerin önyargılarını bir hatırlayalım...
Demokrat Parti'yi iktidar yapan seçmenler "Hasolar, Memolar" olarak görülmemiş miydiler?”  tespitinde bulunuyor…

Özetlersek: Kendi aklımca diyorum ki:” İnsanları belli bir kalıba sokmayı amaç edinen, toplu    mun sahip olduğu tüm değer yargılarına gerekli gördüğünde savaş açan, ve inandığını tüm herkese mutlak kabul diye sunan bu bağlamda otoriter bir tutum ve tavır takınan bir anlayışın hükümran olarak toplumun en üst düzeyinde yer alarak, diğer kimlik ve inanışları adeta bir alt düzeyde telakki edip   ya da önünü kesip,  ipotek koymaya çalışması, sizce bir toplumun ilerleyip kalkınma hamleleri oluşturmasına ya da  kendi kendisiyle inkar savaşına girip her şeyi ve bu arada tüm değer yargılarını yok sayarak sadece  yönünü batıya endeksleyip ileri gitmesine vesile olur mu ? Olmaz mı ?  Ve gerçekçi bir manada çözümler üretilmesine, toplumsal sorunların çözümlenmesine katkısı bulunur mu? Bulunmaz mı? Bir düşünün bakalım...

Düşünürken, içinizden 28 Şubat uygulamalarını da değerlendirme imkânı bulmuş olursunuz.

“Bir milletin geçmişini öğrenmek istiyorsanız tarihine, geleceğini öğrenmek istiyorsanız gençliğine bakınız” sözünü hatırımızdan çıkartmadan, ülkemizde herkese sahip çıkmak adına var kuvvetle çalışmaya devam diyorum…Dersimize çalışmaya…Birbirimizi anlamaya…. Aydınıyla ve Halkıyla.Ve siyasetçisiyle…..Herkes birbirini kucaklamaya mecbur…Çünkü bu ülke hepimizin…

Allah(c.c.) insanı “ahseni takvim “yani en güzel bir kıvamda yarattım diyor.Eşrefi mahlukat olan insan tasavvufi manasıyla “merdüm’i dide’i ekvan!dır.Yani alemlerin,kainatın,varlık aleminin göz bebeği.

Bir renklilik tayfı vardır yaşayan alemde. Gökleri ve Yeri yaratan rabbimiz dilleri ırkları renkleri de insanoğlu cinsinden farklı farklı yaratmış ki; birbirinizle tanışasınız, anlayasınız diye. Bu yaratma O’nun varlığının Yüce işaretidir. Şekil olarak birbirine benzer insanlar ama aslında her insan bir tanedir. Benzersizdir. Kainattta ki insanlar aslında bir çiçek demeti gibi rengârenktir.

Kişiliği düşünce tarzı ve davranışları ile çeşitli meziyet ve kabiliyetlerini harmanlayarak bir kültür ve medeniyeti ortaya çıkaran insanoğlu; kendi ruhaniyetindeki estetik sanat ve  güzellikleri çeşitli biçimlerde dekore ederek bunları çeşitli ortamlarda çeşitli vesilelerle yansıtıp iyilik ve asri olmayı bir aşk’a tabi olmayı seçkincilik haline getirir.Bu ise ondaki ermişliği ve göz kamaştırıcılığı ortaya koyan hasletlerdir.

Bu vesileyle diyoruz ki;izzeti nefs ve hamiyyet   sahibi olmaya aday olan insan içindeki en güzeli açığa çıkarıyorsa bu toplumun da ailenin de insanlığında hayrına demektir.Farklılıklar zenginlik ise; biz onları tornadan geçmişçesine tek tipliliğe itmek yerine hakkın yanında yer alması için yaratılış gayesine uygun bir manevi atmosfere uğramasını tebliğ etmek gerekir.Sadakat ve insan olmanın yaratılış hikmetine riayet aşk eri olarak insanı bir kültür dinamiğine ulaştırır.Ruhen dingin olan her insan ise manen mesut ve bahtiyardır.

Duygu vicdan düşünce öz güven derunilik tavır inanç ve zevk babında ortak payda aroması oluşturulan toplumlarda ahenk ve paydaşlık vardır.

Öyleyse tek tiplilik zorlaması değil insana yakışan bir eğitim ve anlayışla onu kapsamak ve aidiyet bağı oluşturabilmek geleceğimizin sigortasıdır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.