Konya
02 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.36
  • EURO
    34.64
  • ALTIN
    2381.0
  • BIST
    10182.44
  • BTC
    58395.65$

DUVAR ÖRMEK

25 Ocak 2023, Çarşamba 00:00

Sürekli sömürülen ve sürekli suçlanarak kırılan insan, anlamsız fırtınaların koptuğu yüreğinden kaç yangınlardan yara almadan çıkar? Peki, kaç kere kırılır insan, kaç yaradan sonra kendini bulur, kaç yaradan sonra kabuğundan sıyrılır?  İnsanın kendinden başka kendisi var mıdır?

Maalesef insanın kendinden başka güveneceği yoktur. Değer verdiğin, gülüyor sanırsın ama gülen yüzünde ki maskedir, bunu göremezsin.

Çünkü insanların maskeli yüzlerinin arkasında olup biteni görme gibi bir şansın yok, taaa ki yara alıncaya, melek görüntünün ardındaki şeytanlığı görünceye kadar. Gariptir insanoğlu, başkasına değer verdiği kadar kendine değer vermez, kendini değerli görmez. Oysa öncelik kendinde olmalı, sonra değer bulduğu kadar değer vermeli. Eğer kendine değer vermezse, kendine de değer verilmez ve sömürülerle harcanır gider.

Her şeyi ve kendinizi bir yana bırakarak önceliği bir başkasında görerek değer verirseniz, bir gün gelir farkına varırsınız değersizleştiğinizin, ama iş işten geçmiş olur. Kullanılmışlıkla üzülürsünüz, işte o zaman kendinizi bir kenara çeker etrafınıza duvarlar örmeye başlarsınız.

Kıskanmadan, sadece iyilik olsun diye verirsiniz ama sanki hayatınızı herkesin kendi tarlasıymış gibi kullanmaya ve müdahale hakkı görüp, istediklerini ekip biçmeye çalışırlar. İşte sana söz hakkı tanınmaması senin kırılmana ve duvar örmene neden olur. Bu duvar örmeyi kırgınlığından dolayı, içgüdüsel olarak korunma olarak kabul edersin.

Aslında kimse isteyerek duvar örmüyor. Belli bir duvar ölçüsü koyuyorsunuz ama sevdikleriniz ya da sevdiğini zannettiğiniz insanlar bu duvar örmenin boyutunu kendileri belirliyor. Çünkü tuğlaları kendileri uzatıyorlar. İsteseniz de istemeseniz de uzattıkları tuğlalarla tamamen kopuşunuzu sağlıyorlar.

Duvarın ölçüsü kaçtıkça, sizde kırgınlığınızın artmasıyla insanlara yabancılaşmaya başlıyorsunuz. Tuğlaların alınması gerekirken, sevdiklerinizin üzerine eklediği tuğlaları gördükçe eklenen her tuğla yormuştur sizi.

Duvarın aşılmasını beklersiniz ama seni kendinden bile fazla sevdiğini söyleyen insanlar, duvarı aşmak istemezler. Çünkü egolarınca sen iyi birisin ama sadece onun problemlerini dinlediğin, onun ihtiyaçlarını giderdiğin sürece ortaya konulan sevgidir bu. Derdini anlatır, dinlersin, dinlersin, sonra lafın arasına “eee sende ne var ne yok” diye kısa bir fasıl sorusu sorar, sonra tekrar anlatmaya başlar. Aslında sorması sıradandır, sormuş olmak içindir.

Maalesef, çevreni, karakterine, bakış açısına ve yetişme tarzına göre seçemiyor, sınıflandıramıyorsun. Çünkü herkes mozaiğin farklı bir deseni, farklı yetişme tarzında büyüyen farklı kültürel birikimin ürünüdürler. Dolayısıyla herkesin fikri, dostluk ve arkadaşlık kavramları bir olmayınca, örülen duvarın aşılması ve buna izin verilmesi de zorlaşıyor. Çünkü bu farklılıklar, kişilerin bakış açılarını etkiliyor. Kırıldığınızı söylüyorsunuz, umursanmıyor, gülüp geçiyorlar, sanki basit bir şeymiş gibi. Oysa suçlu olanlar kendileriyken, siz suçluymuş gibi oluyor, suçluluk psikozuna girerek kendinize bile kızmaya, kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Oysa değer verdiğin, önemsediğin insandı. İşte o yüzden üzülüyor, o yüzden yaralanıyorsunuz.

Değer verdiklerin yüzünden yaralanmanız, kısır döngü yaşamanıza ve anlık öfke patlamasına neden oluyor, ya kırıyor ya da kırmamak için gitmek istiyorsunuz ama başaramıyorsunuz. Onlardan uzaklaşsanız da umursamaz tavırla ördüğünüz duvarın arkasında yaşarken, kabullenmeye çalışıyorsunuz ama bunu başaramayınca da kendinizden de uzaklaştığınızın farkında değilsiniz.

Yalnızlığı tercih etmek, insanın kendi seçimidir ama yalnızlaştırılmak kendi tercihinden öte, tecrit edilmesi, soyutlandırılmasıdır. İnsanların önemsiz gibi görmesinden kaynaklanan mahkumiyettir. Seni bu mahkûmiyete layık görenler, aslında sana yabancı olanlar değil, değer verdiklerin, ama ta ki, ihanet ve vefasızlık hançerini sırtına yiyince anlıyorsun ki, değer verdiklerinin değer vermeyenler olduğunu görüyorsun. Çünkü bıçak beklediğinden elden değil, beklemediğin elden gelmiştir sırtına.

Bir düşüştür yalnızlaştırılmak. Ayağa kalkamamak ve duvar örmek. Ve sonucunda, bu düşüş, yalnızlık tercihi gibi üzerine siniyor ve kurtuluşunuz zor oluyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.