Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    63328.248$

Doğa, paçamızdan yakaladı mı?

16 Ağustos 2021, Pazartesi 08:53

Geçen hafta Marmaris’teydik. Ormanlarımızın gözümüzün önünde yok oluşunu ağlayarak izledik. Cumhuriyet tarihinin en büyük yangını olan bu yangınlar, ormanda çekilen bir korku filminin sahneleri gibiydi. Gözlerimize inanamadık. Bir gün önce bakmaya doyamayacağınız yemyeşil ormanlar ertesi gün simsiyah olmuş.

Adeta yeşille siyahın savaşı gibi

Siyahla yaşamın savaşı gibi

Orman yangınlarıyla yok olan binlerce hayvanın içerisinde en önemli grubu ise arılar oluşturuyor. Birçok köylü çam ormanlarının iç kısımlarında konuşlanmış arı kovanlarını kurtaramadı. Marmaris’in İçmeler, Turunç, Osmaniye, Orhaniye, Hisarönü, Bayır, Çiftlik, Turgut gibi çam ormanlarıyla kaplı bölgeleri küle dönerken, balı üreten Marhalina Hellenica türünün çoğunluğu yok oldu. Meydana gelen orman yangınlarının Türkiye arıcılığının 35-40 yıllık çam balı üretimini tehlikeye düşürdüğü uzmanlar tarafından değerlendirilmekte.

 Arılar deyince ilk olarak aklımıza bal geliyor ama dünya gıda üretiminin %90'ını sağlayan 82 bitki türünün %63'ünün tozlaşması için bal arılarına ihtiyaç duyuluyor. Ülkemiz, bitki örtüsü, bitki çeşitliliği, iklimi, coğrafî yapısı ve koloni varlığı bakımından adeta bir arıcılık üssü.

Marmaris ile Köyceğiz birlikte aynı zamanda dünya çam balı üretimi başkenti. Ülkemiz, dünya çam balı üretiminin %90’nını karşılıyor. Türkiye'de bal üretiminin yaklaşık %25'i çam balı niteliğinde olup doğrudan çam orman alanlarından elde ediliyor. 114 bin 471 ton bal üretimiyle ülkemiz, dünyada ikinci sırada yer almakta.

 Marmaris’ten Dalaman Havalimanına giderken Pegasus’tan bir mesaj geldi. Havaalanı civarında çıkan yangın nedeniyle İstanbul’a uçuşumuz 1 saat ertelenmişti. Havalimanında beklerken Recep adlı bir genç arkadaşımızla tanıştık. Sabahattin Zaim Üniversitesi PDR bölümünde yüksek lisans öğrencisiymiş. Bir sivil toplum örgütünün çağrısı üzerine, vatandaşımıza psikolojik destek sağlamak amacıyla hiç düşünmeden Marmaris’e gelmiş. 1 saat boyunca sohbet ettik.

“Orman köylüsünün psikolojik olarak çöktüğünü, “zaten ormanlar bizim malımız değildi, bize emanetti” deyip de olayı kabullenip hafif atlatanından tutun da çoluğu-çocuğu ile konuşmayıp yangının şokunu atlatamayanına kadar” her insanla görüştüğünü, vatandaşların kısa vadeli yardımlar yerine ormanları tekrar büyütecek, geliştirecek projelere ihtiyaç duyduğunu belirtti.

Devlet tüm imkanlarıyla sahada çalışıyor. Değerli hemşehrimiz Bakanımız sayın Murat Kurum, yorulmadan dinlenmeden köy köy dolaşarak vatandaşın taleplerini bizzat kendisi dinliyor. Devletimizin, vatandaşımızın yanında olduğunu tüm hasarların karşılanacağını söyleyerek vatandaşımızı rahatlatmaya çalışıyor.

Diğer taraftan her felakette olduğu gibi yine milletimiz, kadir şinaslığını gösterdi ve yangından etkilenen insanlarımızın yardımına koştu. Gerçekten toplumsal dayanışmamız mükemmel. Burada sadece şunu belirtmek isterim gerek vatandaş gerekse sivil toplum örgütleri tarafından yapılan yardımlar devlet tarafından ve tek merkezden yürütülmeli. Bu konuda AFAD / Kızılay tek yetkili kurumlar olmalı. Bazen ihtiyaç olmayan veya ihtiyaçtan fazla yardım malzemesi gönderiliyor. Bu da milli kaynakların israfına yol açıyor.

Peki, tüm dünyayı kasıp kavuran yangın, sel, kuraklık, fırtına gibi felaketlerin sorumlusu kim? 

Doğa, özellikle son yüzyıl içerisinde vahşice kendini katleden insanoğlundan intikam mı alıyor?

Doğa, paçamızdan mı yakaladı?

Yakaladıysa kurtulma şansımız var mı?

Tüm bu soruların cevapları istatistikler de. Gelin bakalım istatistikler ne diyor?

Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2020 yılı Türkiye İlkim Değerlendirmesi raporuna göre;

2020 yılının kayıtlardaki en sıcak üç yıldan biri olduğu belirtilmiştir. Türkiye 2020 yılı sıcaklık ortalaması 14.9°C olarak gerçekleşmiştir. Bu değer 1981-2010 normalinin (13.5°C) 1.4°C üzerindedir.

Türkiye 2020 yılı alansal yağış ortalaması 500 mm olarak gerçekleşmiştir. Bu değer 1981- 2010 normalinin (574mm) %13 altındadır.

2020 yılı 984 ekstrem olay sayısı ile en fazla ekstrem olay yaşanan yıl olmuştur. 2020'de kaydedilen ekstrem olayların çoğu % 30 ile şiddetli yağış/sel, %27 ile fırtına ve %23 ile dolu olmuştur.

…….

Birleşmiş Milletler, dünya kamuyuna adeta bomba gibi düşen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu’nu açıkladı.

Rapora göre, Gidişatı tersine çevirmek için vaktimiz daralıyor…

……..

1951 – 2010 döneminde küresel sıcaklıklardaki artış, kesin olarak insan etkinliklerinden kaynaklandı.Geçen 30 yıl, küresel ölçekte 1850’den beri kaydedilen en sıcak ardışık 30 yıl, 21’nci yüzyılın ilk 10 yılıysa en sıcak 10 yıldır.

Karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve diazotmonoksit (N2O) gazlarının atmosferik birikimleri bugün itibariyle en azından son 800,000 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye yükseldi. CO2 birikimleri, sanayi öncesi döneme göre % 40 oranında arttı.

Okyanuslar atmosfere salınan insan kaynaklı karbonun yaklaşık %30’unu emmiş ve bu da okyanusların asitlenmesine yol açtı.

Birçok aşırı hava ve iklim olayında 1950’den beri değişiklikler olduğu gözlendi. Küresel ölçekte soğuk gün ve gecelerin sayıları azaldı, sıcak gün ve gecelerin sayısı arttı.

Dünya sıcaklığı, 2050 yılına kadar 1.5º artacağı beklenirken bu tarih 2030 olarak güncellendi.

Kısaca bazı başlıklarını verdiğimiz raporları okudukça insanın içi kararıyor.

Doğa bize sesleniyor ve diyor ki “film daha yeni başladı”

Doğa, kulakları sağır edercesine haykırıyor…

Neden gerekli olan tedbirler alınmıyor? Sorusunun cevabı çok basit “ekonomik sebepler”

Örneğin; Akdeniz, denizle ilişkili faaliyetlerden yılda 450 milyar dolarlık değer ortaya çıkarıyor.

Bu devasa paradan hangi ülke vazgeçer?

Hiçbir ülkenin daha az kazanalım, doğayı koruyalım gibi bir derdi yok.

Doğa; paçamızdan fena yakaladı, yakında felaketlerle bize çökecek.

İnşallah yanılan ben olurum…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.