Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.9
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63025.689$

DİNİMİZ AÇISINDAN ORGAN BAĞIŞI VE NAKLİ (3)

30 Kasım 2017, Perşembe 07:23

Nitekim Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 3.3.1980 tarih ve 13 sayılı kararında, aşağıdaki şartlara uyularak, ölenin bütün organ ve dokularının tedavi maksadıyla kullanılmasının caiz olacağı beyan olunmuştur.

Bu şartlar özetle şöyledir.

a)Zaruret halinin bulunması. Yani hastanın hayatını ve hayatî bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çare olmadığının, mesleki ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir hekim tarafından tespit edilmiş olması;

b)Hastalığın bu yoldan tedavisi mümkün olduğu konusunda tabibin galip zannının bulunması;

c)Vericinin, organ veya dokusunun alındığı esnada ölmüş bulunması;

d)Toplum huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından, vericinin sağlığında, buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartı ile yakınlarının rızasının sağlanması;

e)Organ ve doku karşılığında, hiçbir şekilde ücret alınmaması

f) Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine bu naklin yapılmasına razı olması.

İşte bu şartlara uyularak, ölmüş kişilerden tedavi maksadıyla organ ve doku alınıp başkasına nakli caiz görülmüştür.

   Burada bir hususa açıklık getirmekte fayda vardır:

İnsan kendi vücudunun sahibi değildir. Vücut ve sağlık, Allah’ın kendisine bir emaneti olup, kişi onu korumakla görevlidir. Bu itibarla (yani kişi vücudunun ve organlarının sahip ve mâliki olmadığına göre)  bu konuda vasiyet ve izninin, olup olmamasının dini açıdan hiçbir hükmü yoktur. Kişi sağlığında ister izin versin, ister vermesin, ölümünden sonra, gerekirse bazı organları alınıp hastalara nakledilebilir.

Ancak böyle bir uygulama, toplumda huzursuzluğa yol açar. O halde, kişinin sağlığında, organlarını bağışlandığına dair izin ve vasiyetine sadece toplum ve huzur düzeninin korunması bakımından lüzum vardır. Yoksa bir kimsenin izni olmadıkça, ölümünden sonra organının alınmayacağına dair, dini bir hüküm yoktur.

İslâm âlimleri, henüz yaygın bir uygulamanın bulunmadığı dönemlerden itibaren, bu konuyu gündeme getirmişlerdir. Asırlarca önce yazılmış kılasik fıkıh ve fetva kitaplarında, hayvanlardan insana kemik nakli ile ilgili hükümler yer almaktadır.

Ezher Üniversitesi’nin yayın organı olan “Mecelletü’l-Ezher’in 1930’lu yıllardaki bir sayısında Şeyh Yusuf Bedevi’nin Bu konuda geniş bir inceleme yazısı vardır. Mısır eski müftülerinden Şeyh Hasaneyn Mahlüf, “Fetavai Şeriyye” adlı eserinde, keza Ezher Üniversitesi öğretim üyelerinden Ahmet Şerbesinin  “Yeselüneke Ani’d-dini ve’lhayat” adlı 7 ciltlik külliyatında otopsi, kan ve organ nakli konularında ayrı ayrı ve geniş gerekçeli fetvalar bulunmaktadır.

 Asrımız alimlerinden Ezher fetva kurulu başkanı M.Abdullatif es-Sübki,  Ezher eski Rektörü Ali Cadül-Hak, Mısır eski müftülerinden M. Seyyid Tantavi, Bağdat Üniversitesi Öğretim Üyesi Vehbe Zuhaylive Mekke Ümmül-Kura Üniversitesi Öğretim Üyesi A.Fehmi Ebu Sünne... gibi bilginler çeşitli eser ve makalelerinde bu konuda müspet görüş beyan etmişlerdir.

 Kuveyt “Evkaf ve Din İşleri Bakanlığı Fetva Heyeti ninİslâm birliği Genel Sekreterliği’ne bağlı “İslâm Fıkıh Konseyi” (Mecmeul-FıKhı’l İslâm) nin çeşitli toplantılarda otopsi, organ ve doku nakli, organ bağışı konuları tartışılmış, müspet kararlar alınmıştır.

 Ürdün’de münteşir “Hedyü’l-İslâm” adlı derginin 1399/1970 tarihli 9 ve 10’uncu sayısında yayınlanan ”Ürdün Fetva Komisyonu fetvasında konu Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 3 Mart 1980 tarih ve 13 sayılı kararına benzer şeklide ele alınmış ve aynı şartlardan söz edilmiştir. Son yıllarda çeşitli İslam ülkelerinde yayınlanmakta olan İslami Araştırma dergilerinde de konuya sıkça yer verildiği görülmektedir.

Bütün bunlardan, zaruret halinde, belli şartlara uyularak, organ ve doku naklinin ve organ bağışının dinen yasak olmayıp, aksine caiz, hatta gerekli olduğu ifade olunmaktadır.

Bunları özetlemek gerekirse:

  1. Uygulamada insan sağlığını zedeleyen davranışlardan kaçınılmalıdır.

a)İnsan uzvu maddi çıkar ve menfaate âlet edilmemelidir.

b)Ancak ihtiyaç duyulan organın, gerektiği kadar kısmı, sağ insana gösterilmesi gereken itina ile alınarak, herhangi bir sebeple kullanılamayan organ veya parçanın, ne kadar küçük olursa olsun gelişi güzel bir yere atılmayıp, insan saygınlığına uygun şekilde defni sağlanmalıdır. “Zaruretler, memnu olan şeyleri mübah kılar.” (Mecelle, Madde: 21)Ancak, “Zaruretler, kendi miktarlarınca takdir olunur”. (Mecelle, Madde 22)

2.Kan ve deri gibi, zamanla kendiliğinden yenilenen doku ve organlar dışında, zaruret olmadıkça (ölüden temini mümkünse) sağ kişiden organ alınmamalıdır. Kalp, beyin, akciğer gibi, kişinin hayatının devamı için kaçınılmaz olan veya göz, el, dil gibi sağ kalması için kaçınılmaz olmasa bile, vücudun temel görevlerini tamamen veya kısmen aksatacak olan organların sağ kişilerden alınması, zaruret sebebiyle de olsa caiz değildir. Çünkü zarar izale olunur (Mecelle, Madde:20). Ancak bir “zarar, kendi misliyle izale olunamaz.” (Mecelle, Madde:25)

3) Ölüden organ alınabilmesi için, artık hayata dönmesinin mümkün olmadığının, yüzde yüz kesinlikle tıbben tespit edilmiş olması gerekir.

Görüldüğü üzere, organ ve doku nakli için, İslâm hukukçularının ileri sürdüğü şartlar, tıp bilginlerinin söylediklerinden farklı değildir. Dinimizde, tedavi maksadıyla kan, doku ve organ nakli ve bunların bağışlanması caizdir.

Fakat bu konuda halkımız yeterince aydınlatılmadığı için, bunların temininde güçlüklerle karşılaşılmakta ve büyük paralar sarf edilerek, yabancı ülkelerden organ teminine çalışılmaktadır. O halde, bu konuda el birliği ile halkımızı aydınlatmamız gerekmektedir.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.