Konya
28 Nisan, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63885.104$

Din ve Dini Yaşantı (1)

27 Ağustos 2021, Cuma 08:39

Allah’a hamd, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e salât ederim.

Bu konuyu yazmamın sebepleri vardır. Din özelde (İslâm)’la ilgili gündelik hayatta görüp-işittiklerim dinden (İslâm)’dan uzaklaşmanın ıstırapları ile doludur. Din; Hak-Bâtıl din olarak ikiye ayrılır. Hak dinin (Semâvî) dinin kaynağı ilâhî’dir.

İslâm dini, Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in(s.a.v.) Allah tarafından insanlara öğrettiği ilâhî buyruklar ve gösterdiği  “Sırât-ı Müstekîm”dir. Bundan dolayı bu dine İslâm veya Müslümanlık, bu yoldan gidenlere de Müslüman denir. Allah'a şükürler olsun ki hepimiz müslümanız.

Din insanları olgunluğa, saadete ve Allah'a ulaştıran bir yoldur.

İnsan bir yola çıkınca, onun eğrisini büğrüsünü, çıkarını çıkmazını, uzununu kısasını düşünür. Din’ler de bir çeşit yoldur. Peygamberler bu yolun kılavuzlarıdır.

İslâm dini en son dindir. Bu din, insanlara temiz olun, doğru olun, çalışkan olun, ahlâklı olun, faziletli olun; herkese iyilik edin, kötülük yapmayın, buyuruyor. Herkesin hakkını tanıtıyor; bir hizmetçi ile efendi, bir paşa ile bir çobanı “hakk” yönünden bir tutuyor. Herkesi okumaya, hüner sahibi olmaya, çalışıp helalden kazanmaya önem verip özen gösterecektir. Helâlden kazanıp hayatı idame ettirmek farzdır.

“Din, akıl sahiplerini kendi hür iradeleriyle en iyiye, en doğruya ve en güzele ulaştıran ilahi bir kanundur.”

Dinin bu tarifinden şunları öğreniyoruz:

1. Dinin kurucusu Allah’tır. Bu itibarla Allah’tan başka hiç kimsenin din kurma yetkisi yoktur.

2. Dinin muhatabı akıl sahipleridir. Yani dinin hükümleriyle ancak aklı başında olan kimseler yükümlüdür.

3. Din, peygamber tarafından tebliğ edilmiştir. Allah, peygamberlere din ile ilgili hükümleri bildirmiş, onlar da insanlara duyurmuşlardır.

İnsan, fert olarak da, toplum olarak da dine muhtaçtır.

Din, insan için bir ihtiyaçtır.

Maddi yönden ihtiyaçları ne kadar karşılanırsa karşılansın, manevi ve ruhi ihtiyaçları sağlanmamış olan bir insan, hayatta arzuladığı huzuru bulamaz.

İslâm, hayatın yalnız bir parçasını değil, tamamını dolduran bir inançtır. Bu çerçevede İslâm, insanın bütün hayatını kuşatmaktadır. Bunun içindir ki, İslâm âlimleri dini, "Akıl sahibi insanları, kendi hür iradeleri ile peygamberlerin teblîgâtını kabule çağıran, onları dünyada doğruluğa ve iyiliğe, âhirette de kurtuluşa götüren İlâhî buyruklar manzumesi" diye tanımlamışlardır.

K. Kerim’de, sadece İslam’ın insanları doğruya ve kurtuluşa erdireceği, diğer dinlerin ise makbul olmadığı bildirilir.

“Kuşkusuz Allah katında din İslâm'dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur.”(Al-i İmran S. 19.)

” …Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet'i beğendim….” (Maide S. 3.)

Dindar ise, bağlı bulunduğu dinin emir ve yasaklarına hakkıyla uyan, dinine kuvvetle bağlı olup gereklerini yerine getiren kimse demektir. Başka bir ifadeyle dindar, mensubu olduğu dinin inanç, ilke, pratik ve sembollerini içselleştirip bunları tutum ve davranışlarında sergileyen kişidir. Dolayısıyla bir kişinin dindar olduğu vurgulandığında, onun kendi inanç alanı içindeki bireysel gerçeklik durumu hakkında kanaat sahibi olunmaktadır.

Dinin bir takım ilke, kural ve uyulması gereken emirler, yasaklar bütünü; dindarlığın dindarda somutlaşması gereken bir tutum, bir yaklaşım tarzı olduğunu söyleyebiliriz.

Müslümanların ve dini temsil makamında bulunanların olumlu ya da olumsuz davranışlarının doğuracağı sonuçları vardır ve bu sonuçlar sadece kendilerini bağlamaz, kendileriyle sınırlı kalmaz. Sergilenecek olumlu davranışların İslam’a yönelik ön yargıları bertaraf etmekle kalmayıp birçok kişide bu dine dair olumlu kanaatlerin oluşmasına sebep olması mümkündür. Aynı şekilde sergilenecek olumsuz tutum ve davranışların İslam hakkında asılsız, yanlış, subjektif kanaatlerin oluşmasına neden olması da mümkündür. Olumsuz davranışlar ve bunların alışkanlık kazanması yahut ahlak haline gelen negatif eylemler, bir süre sonra bireylerin, din olgusunu, hayat tarzlarını belirleyen bir özne olarak görmesinden öte onu nesneleştirmesine, araç haline getirmesine neden olabilir. Bu durumda din, her türlü dünyevi menfaatin, kapitalin, emperyal eğilimlerin aracı haline gelmiş olur. Dindar, hata yapabilir günah da işleyebilir; ancak olumsuz davranışların artması ve sürekli öncelenmesi, hata ve günahların kişide alışkanlık halini alması, bireyin dindarlık eksenini yitirmesine neden olabilir ki bu telafisi zor belki de imkânsız sonuçlar doğurabilir.

Negatif davranışların, din ve dindarlığı referans aldığımızda, bir dindara yakışmayacağı yeterince açıktır. Amellerimiz böyleyken bunlara yön veren düşüncelerimizin de nasıl ve ne durumda olduğu, üzerinde durulması gereken bir konudur. Başka bir ifadeyle fikir, düşünce, tasavvur ve niyetlerimiz açısından dindar / mü’min olup olmadığımız da oldukça önemlidir.(1)

 Konuya fırsat buldukça devam edeceğim inşallah.

Dinini ehlinden öğrenip sahih şekilde yaşamaya gayret göstermelidir. Çünkü dini muhafaza farzdır.

Dipnot:

1- Din Dindar, Dindarlık: Öz eleştirel Bir Değerlendirme Doç. Dr. Abdülcelil BİL GİN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.