Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    62827.550$

BU SEÇİM ZOR GEÇECEK (1)

02 Mayıs 2018, Çarşamba 07:37

Türkiye kadar seçim heyecanı yaşayan ve vatandaşlarının kendi seviye üslup ve bakış açılarında değerlendirdiği ve tartışmaların sert bir şekilde yaşandığı başka bir ülke tasavvur edemiyorum yoktur daha doğrusu.

Zihinlerde odak noktası bilinçaltına yerleşen ve çoğu kez tartılmadan veya derinliğine nüfuz edilmeden öğrenilenlerin ki çoğu da kulaktan duyma bağıntılar olunca kürsü sahibi prof. undan sürülerini güden çobana varıncaya kadar her kes reyini hararetle tartışabiliyor gözlerini kısarak yumruklarını sıkarak çoğu kez tahammülsüzlük girdabında savrulabiliyor.

Neden bizim ülkemizde hala bu sorun aşılamadı? Bunun nedeni şudur. Ülkemizde siyasi partiler amaç olarak peşinden gidilen ve medeniyetler savaşının yaşandığı bir iklimdir. Batıda ise medeniyet savaşı ve kaygısı yoktur, onlarda siyaset araç olarak kullanılan bir vasıtadır çünkü onlarda var olan içlerindeki medeniyetlerini kendi usul yöntem ve tekniklerle daha ileriye götürme mücadelesi vardır ve çoğu kez bunlarda eğitime bağlı endekslenen bir anlayışla fazla kırıp dökmeden yerine getirilir.

Hâlbuki medeniyet savaşlarının olabildiğince yaşandığı bizim gibi toplumlarda insanlar arasında siyasi partiler nezdinde korkunç bir ayrışma kızgınlık ve kıskançlık krizi ve çekememezlik kırmızı dalgası vardır. İşte bu kriterler bizdeki toplumsal mücadelenin ne denli zor bir sınav yüklediğine alamettir.

Partilerinde kendi batılı kavramların özge ikliminde şekil bulan medeniyetlerini ileri götürme yarışında tüzük yönetmelik ilke usul yöntem gibi yarış alanları olanlarla, ülkesinde henüz nasıl bir medeniyet

İnşasına dair ortak kaygı yakalanamayan dahası medeniyet çatışmasına zemin hazırlayan ve fikir birliği olamayan ortak paydasız medeniyet şekillenmesinde taraflar kendi kültürlerine dayanma değer verme yerine batılı kavramların hazırlopçuluğuna iltica edip kendi değerlerine sırt çevirme istidadını gösterdiklerinde işte bu noktada yüzlerce yıldır tükenmeyen ve batılılarında fitne hareketleriyle körükledikleri bir iç mücadele alanı oldukça yıpratıcı ve zayıflatıcı boyutlarda hatta sindirici güçleri devreye sokarak susturma mekanizmalarını dahi devreye sokabilmektedirler. Ülkemizde her on yılda bir sanki gelenekselleşmiş bir kimliğe erişen darbe ihtilal söylentileri ve verilen sert mesajlar tonundan da anlaşılacağı üzere bizim hangi kulvarda dans ettiğimizi ve bariz bir medeniyet çatışmasının arızasını ortaya çıkarır.

Bizim henüz batılı toplumlar gibi milli değerlerimizi ayrıştırmadan ortak bir payda da sunum yaptığımız ve zenginlik çeşitlilik gibi adlandırdığımız lüksümüz devreye sokulamadı. Hem eğitim meselesi ve hem de kimlik arayışı olan toplumlarda bu zafiyet her şeyde sanki kör bir nokta gibi vuruş yapmaktadır. Bakış açılarında ortak bir çerçeve yoksa ne barıştan söz edilebilir nede toplumsal birlikten dem vurulabilir.

Düşünün dünya da hangi başka toplumda bizdeki tarih anlayışı ve bakış açısı ortaya koyma açısından tamamen birbirine zıt ve farklı ve çekişmeli bir anlayış söz konusudur. Okullarda okutulan bir resmi tarih çerçevesi vardır, anlatılanlar yazılanlar tamamen belli bir çizgi ve çerçeve de  resmi ideolojiye dayalı ve asla eleştiri kabul etmeyen ve koruma kanunu ile insanların eleştirisine kapalı tutulan bir tarih perspektifi söz konusu bir de bu yazılanların dışında gerçeği bulmaya amaçlı etki altında dikte edilen değil kendi kök ve kültürel değerlerine sadık kalmaya çalışıp ilmi tarih perspektifinden bir pencere yakalamaya çalışan ve geçmişe yapılan hakaret ve sövmeleri asla kabullenemeyen gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem diyen bir anlayan kültürel değerlerine alt yapı oluşturduğu bir medeniyet inşası ve tarihi bakış açısı vardır. İşte bu bizim toplumuzda batılıların bize bıraktıkları bizim bir araya gelmememiz için oluşturdukları kavram kargaşalığı emanet kavgası ülkemizde batıcılar İslamcılar diye iki farklı kutbunda ortaya çıkmasına ve iç kavgaya dayalı çekişmelerin bitmemesine zemin hazırlamıştır.

Cemil Meriç üstat bu konuya dair değerlendirmesinde;”Haçlıların en büyük zaferi Tarih Kitaplarımızdır” ve yine aynı meyanda bir başka değerlendirmesinde de” aydınların aydınlatamadığı bir toplumu soytarılar aydınlatır” diyerek net bir üslupla konuya yaklaşımını belirtmiştir.Anlayacağınız bizdeki kavganın fitili asla bitmeyecek sönmeyecek ve batılılar devamlı bunu ateşleyeceklerdir.

Siyasetin araç değil amaç kavgasında toplumlar devamlı birbirleriyle uğraşırlar. Siyasi zeminleri serttir. Birbirlerine olmadı ve galiz laflar ederler. Acımasızlık vardır. Ortak bir kaygı vatan deseler de yeri gelir bunu bile gözleri görmez ve tam bir batılı müstemleke valisi ağzıyla onlarla işbirliği yapmaktan bile geri durmazlar. Toplumsal savaş alt gelir guruplarında sağ sol alevi sunni Kürt Türk laik anti laik vs. gibi argümanlarla lidere sıkı sıkıya bağlılık ve sözünden dönmeme şeklinde varoş ikliminde sürdürülürken üst seviyeler de daha çok lükse gark olma menfaat yarışı ve batılı devletlerin dikte ettikleri kavramları uygulamaya koyma ve viski yudumlama ve daha iyi gelir elde etme ve yağdanlık tarzında hayatı benimseme olarak algılanır ve daima elde tutulma objektiflere uğrama ve tanınma tarzında sürdürülür.

Bir zamanların sağ sol kavgasını Türkiye şartlarında görenlerdenim yaşım gereği. İki büyük siyasi partinin genel başkanları Amerikan eğitim burs ve terbiyesi altında yetiştirilip ayrı ayrı sözde fikirlerin savunuculuğunu dil otu yemiş üsluplarıyla ve kavgacı inatçı dışlayıcı kelimeleriyle yaparlarken bunlara inanan gençlik ise temelsiz ayrıştırmaların hazin kurbanları olarak genç yaşlarda bağırlarını toprakla doyuruyorlardı. Şimdi ise bunlar gördüğünüz gibi ben söylemiyorum aynı yolun yolcusu olarak al takke ver gülüm misali birbirlerine milletvekili transfer edip paslaşıyorlar.

Ortak payda bir medeniyet inşasının ortak kaygısıdır. Osmanlı’da ortak payda vardı ve adı da “İSLAM”DI. Peki şimdi bizde ortak payda ve kaygı var mı? Bana göre kocaman bir sıfır yani yok. Evet, yok gerçekten. Eğer olsaydı toplumsal kimlik önce kendine döner kendine yoğunlaşır kendini tanımaya çalışır ve kendini öğüterek daha faydalı olurdu.(devam edecek)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.