Konya
02 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.39
  • EURO
    34.73
  • ALTIN
    2398.0
  • BIST
    10207.61
  • BTC
    59200.5$

BAZI KAPILARI KAPATIN!

23 Kasım 2022, Çarşamba 00:00

Herkes kendine göre iyi ve haklı, herkes herkese göre kötü ve haksız. Kötülük ve iyilik kavramlarının anlamları kaybedilince, sınırlar kati olarak ortaya konuyor ve insan da doğal olarak kendini sakınma ve koruma altına alma içgüdüsüyle mesafeler koyuyor. Çünkü güven ortamı da ortadan kalkmış oluyor. Sahiden bu tür davranış işe yarıyor mu diye sorarsanız, buna alacağınız cevaplar da, insandan insana farklı olabiliyor. Bu biraz da, insanın haleti ruhiyesine göre değişiyor. Yani insan, küçük bir iyilik ve mutluluk gördüyse, kapıları sonuna kadar açıyor, bir kırılma veya isteğinin yerine gelmediğini gördüğü zaman da tamamen kapanmayı seçiyor. Farklı insan değil, aynı insandan küçük bir zaman dilimi içerisinde bu değişkenliği görebiliyorsunuz.

Gururunuzdan dolayı değil, artık hayatınıza uygun olmadıkları için” diyor, Paulo Coelho. Biliyorum, bu sözün amacı, tamamen gururdan, kibirden kapıları kapatmak değil, insanın, hayatında olmasını istemediği, hayat görüşüne olumlu katkılarda bulunmayan, bencil, egoist, ayrımcı, huzurdan çok huzursuzluk veren ve yokluğu eksiklik hissettirmeyen insanlar için söylenmiş bir söz. Mesela hep verimkâr olmamayı, hep “evet” demek yerine, bazen de “hayır” demeyi bilmek gerektiğini de bana çağrıştırıyor.

Artık ben de bunu sıkça kullanmaya başladım. Aslında böyle bir davranış şeklinin dar çerçevede yaşamak anlamına geldiğini biliyorum ama gereksiz insanların olmadığı kısıtlı bir çevrenin de, insana zarardan çok fayda verdiğine inanıyorum.

Kimi bu kapıların kapanmasını, kutuplaşmayı çağrıştırdığını söyleyerek belki de sosyal hayatı zedeleyip sosyal yardımlaşmayı yok edeceğini söyleyecek, kimi de huzurun “az insan, çok huzur” diye belli bir kalıp çerçevesinde ki yaşam tarzının huzurunu savunacak.

Ama insanın bu hayat felsefesini, sınırsız olarak herkese uygulaması da, insanın toplumda gün geçtikçe yalnızlaştığını gösteriyor. Yani kapıları kapatmayı, odalara kapanmayı abartıyoruz. Bu kapatma alışkanlık haline geliyor, kimseyi yanımıza almıyor, olumlu şeylere bile olumsuz gibi tavır sergileyebiliyoruz.

İnsanın belli ölçüde bazı kapıları kapatıyor olması, kutuplaşmayı getireceği düşüncesi bence çok saçma. Ona kalırsanız, zaten toplum kutuplaşmayı yeterince oluşturmuş, güce tapıcılar, biatçılar, her söylenene evet diyerek yaşayanlar ve sevilmeyen dobra insanlar, inananlar ve inanmayanlar, konuşanlar ve susanlar, sadece insan olanlar ve insanlığı özümsemiş olanlar, zaten farklılıklarıyla kutuplaşmış oluyorlar, siyasal düşünce farklılıklarını saymıyorum bile.  

Bazı insanlar, bu, “az insan, çok huzur” düşüncesini kullanmayı, kalabalık toplumda yalnızlığı yaşamak yerine, insanlardan kendini tamamen soyutlamadan, dar çerçevede huzur bulacaklarını düşündükleri için kısıtlı yalnızlaşmayı göze alıyorlar. Çünkü bu insanların, kapılarını kapatmasının nedeni, toplumdan veya yanında olduğunu zannettiği insanlardan aldığı darbeler, ötekileştirilmeler, yok sayılmalardır. Ama tamamen kapalı değil, olumlu olumsuz her şeye evet veya hayır demeden, doğruyu tasdik, yanlışı görmezden gelmenin ve seçici olmanın daha yararlı olacağı, insanı mutlu edeceği inancı vardır. Cebinde yüz tane bir lira olacağına bir tane yüz lira olsun, ağırlık ve gürültü yapması yerine, bütünün vereceği mutluluğu yaşatsın isterler.

Eğer insanların bazı kapıları kapatmasını değişti diye yargılıyorsanız, kesinlikle, bugüne kadar biatçı kültürden kaynaklanan çıkarınızın kaybolacağı korkusuyla yaşıyor olduğunuzu ortaya koyuyorsunuz demektir.

Aslında bazı kapıları kapatan insanlar, öz benliklerine kavuşmuş ve kendilerine olması gereken saygıyı keşfetmiş, beklentinin nereden olduğunun farkına varmışlar demektir.  

İnsan bazen kapıları kapatma ve yalnızlaşma düşüncelerine kapılıyor, hatta daha ileri giderek kimsenin kendisine bırakın kötülüğü, iyiliğinin bile dokunmasını istemeyecek kadar da kendine yetmeye çalışıyor. Çünkü bir süre sonra bu iyiliğin lafının edileceğini ve gözüne gözüne sokulacağını biliyor. 

Ama insanların hepsi bu durumda diye kimseye de, kapınızı ve gönlünüzü sonuna kadar kapatmayın. Sadece bazı kriterler oluşturup bazı kapıları kapatın. Samimiyetsizliklere, menfaatperestliklere, dost görünenlere ve kriterlerinize uygun olmayan herkese kapınızı kapatmazsanız da mesafe koymayı öğrenin.

Yanınızda olanların kıymetini bilin. Yanınızda olması gerekenler zaten gönlünüzdedir ve zor zamanlarınızda öğüt veren değil, yardımcı olanlardır. Gerisi mi? Hepsi hikâye.

Size verilen değer neyse sizde aynı değeri verin. Varlığı değer vermeyenin yokluğu ne kaybettirebilir ki? Size değer verilmiyorsa, gitse de bir, kalsa da. Ha varmış, ha yokmuş, ne fark eder ki. Size değer vermeyenin yokluğu, sizin huzurunuz için daha yararlı. Gitmesini istemeyin ama biraz mesafe koymak sizi yaralamaz, sizi mutsuz da etmez. Aksine bir beklentiniz olmadığı için rahat olabilirsiniz. İşte gidene ve kalana açık veya kapalı olan kapı önemli. Gidene kapınızı açın, dönmek isterse kapatın, kalan için de kapınızı açık bıraksanız da o zaten gitmeyecektir.

Kapanacak kapılardan biri de muhtaçlık kapısı. Aslında iyilik bekleme düşüncesi, insanın muhtaçlığından kaynaklanır ama beklentisi hep yanlış yönde ve yanlış kapılardandır. Yanlış yerden beklenti içinde olur, yanlış kapılara yönelir. Oysa insanın ihtiyaçlarında tek beklentisi ve yöneleceği kapı, Hakkın kapısı olmalıdır. Bu hak kapısı dışındaki bütün kapıları kapatın veya kapatmasanız da, bu kapılardan beklenti halinde olmayın.

Allah kimseyi, Kendisinden başkasının kapısına ve iyiliğine muhtaç etmesin…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.