Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63850.246$

ANLAŞILMAK İÇİN ANLAMAK GEREKİR (2)

16 Haziran 2021, Çarşamba 08:29

Gerek bireysel gerekse halkla ilişkilerde kendini keşfetme maddi ve manevi değer yargılarını öğrenme ve bunlarla bütünleşme bir kimlik ve duruşa işarettir.Bu sebepten     tanınması gereken insan ise,önce kendimizdeki hasletleri bir iyice öğrenip hangi labirentlerden geçtiğimizi bir bir öğrenmeli ve taşlı yollardan çin seddi zorluklardan geçmeli gül ile dikenin bir arada nasıl bulunduğu irdelenmeli ve kısaca psikoloji sosyal psikoloji iletişim tarih dil kültür inanç mozağini iyi belleyip olgun bir insan kişiliği ile basiretli erdemli bir toplumun halkası olmaya çalışmalıyız.Tabi devlet dediğimiz yönetim aygıtınında bilimsel gerçeklerin ışığı altında toplumun kaynaklarını maddi manevi platformda en akılcı nasıl kullanılabileceğini planlamasını yapmasını halkın istek ve ihtiyaçlarını ilmin penceresinden ve insanın istek ve ihtiyaçlarından ele alıp yol haritasını böyle oluşturmasını istemeliyiz.Bunu beklemek hakkımızdır.İnsanın dürüst ve sağlıklı iletişimle beslenmesi ilmin ışığında kaynakların en akılcı ve verimli kullanılması güneş ışığından herkesin istifade ettirilmesi   ve kaynakların adilane dağılımı ve kullanımı hakkaniyet kurallarına riayet edilmesi saygı ile gösterilen hassasiyet ve empati oluşturma işte gerek birey gerekse devlet aygıtı nezdinde en makul davranış ve uygulama şekilleridir.

Bilgi sağlam temellere otursun,ilmin ışığı gözümüzü ve gönlümüzü aydınlatıp doyursun maddi ve manevi kalkınma hamleleri ile bedenimizi ve ruhumuz doysun dürüst sağlıklı ve kimlik sahibi insanlar     ve bunlardan oluşan aile birliği;bunların arasına top güllesi düşse hiç birine hiçbir şey olmaz.Çünkü kopmaz bağlarla ibrişimle bir birine bağlanılan yelkenliği kim batırabilir?

Temelinde iyi niyet ve niyet ve kardeşlik dokusu varsa her şey insanın iyiliği gelişmesi ve ileri gitmesi adilane paylaşımı için ön görülüyorsa işte bu toplumun fertleri aralarında kuvvetli bağlarla yaşarlar.Bu    bağlar geliştirilerek devam ettirilmesi her zorluğun üstesinden gelmede en önemli saç ayağını oluşturur.insanların mutluluğu kendi düşüncelerine ve aynı zamanda isteklerine de bağlıdır.Empati kurabilmeyi becermek dostluk ve kardeşliğin vazgeçilmezidir.Bir düşünceyi ucuza gazozuna diyerek dışlamak o insanı hiçe saymak yok saymaktır.Meseleleri güç kullanmadan medenice konuşarak ön yargıları yıkarak empati kurarak çözme sanatı zihinde tasarlanan kötülüklerin ortadan kaldırılmasını sağlar daha doğrusu böyle kötü despot düşünceler yumağı oluşmaz kolay kolay.

Hele hele hak hukuk adalet iyilik sevgi şefkat ve sadakat olduğu ve yaşatıldığı müddetçe halkın ve toplumun beslenme kaynağı kurutulmadığı korunup beslenildiği müddetçe bu örtüşen güzellikler her yerde destan yazar. Kelimeler kıvama gelir.Hayat ve sanat damarın beslenir.Kaygı ve keder gider.Saadet saffet ve ülfet artar.Sevgi güven hep taze kalır.Roller hep gelişmeyi ve ileriye bakmayı gerekli kılar.Deneyim tecrübe ve öğrenme hevesi artar ve kalıcılığı pekiştiriciliği örnekliği ve kıvamı artarak sürer.

Akıl ve zeka da parlar. Huzur ve mutluluk aramızda kuvvetli bağlara merhaba der.

Demem o ki;Siz akışkanlığını set çekmeyip bir toplumun bir halkın kelime dil inanç ve kültür hazinesini canlı ve diri tutarsanız o toplumu kimse kolay kolay esir alamaz zapt edemez ve güç yetiremez.

Ne zaman ki bir toplumun hayat damarlarını kurutursan insanının arasına husmet edecek kelime ve kavramları sokarsan, aralarına fitne ve düşmanlık edecek anlaşılmaz kavram ve kelimeleri yüklersen onu tarihinden geçmişinden değerlerinden içindeki eserlerinden ve misyonundan zorla çekip koparırsan ondan ne beklersin? Hayır mı şer mi?

Bizi tarihimizden dilimizden değerlerimizden geçmişimizden koparanlara soruyorum.

Bir dil ve bir kültür bir duruş ve kimlik ise; uygarlığın sırları dil ile ifade ediliyorsa bir insanın veya bir toplumun bin yıllık kelamını bir çırpıda hafızaları tıraş eder gibi sıfırlayıp onu bir gecede dil bilmez hale getirmek neyin kavgasıdır? Neyin mücadelesidir? Benim dağarcığımda bir şey yok ise,benim dil ile beraber uygarlık anlayışımda çökertilmiş ve ben kendimden olan eserlere düşman nazarı ile baktırılmışsam, ben içimdeki gurbete sürgün ettirilmişsem,kültür ve uygarlık hayatım diye ortada bir şey bırakılmamış ve iflas ettirilmişsem kim bunun sorumlusu?Gönlüm devre dışı bırakılmışsa yaşama şansım olur mu?Anlama ve anlaşılma duygum yok edilmişse birbirimize hangi pencereden bakacağız? Bizi yüz elli iki yüz yıldır uğraştıran bu meseleleri nasıl çözmeliyiz? Şimdi içimizdeki çölleşmeyi vahaya ve yeşil alana dönüştürme zamanı. Ne ekersen onu biçersin.Onun için hikmet ve öğüt damarımızı kurutmayalım derim.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.