Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    62827.550$

10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ’NÜN HİKAYESİ

10 Ocak 2020, Cuma 08:09

Bugün 10 Ocak 2020.

10 Ocak’ın çalışan gazeteciler için önemi ne?

10 Ocak’tan ne anlıyoruz, bu tarihte ne oldu?

Anlatalım. Belki bir faydası olur.

Bundan 59 yıl önce, 10 Ocak 1961’de dönemin ulusal basında çalışan ünlü gazetecileri önemli bir savaş verdi ve Türk gazeteciliği büyük bir zafer kazandı.     

Bu savaş ibretlik ve ders alınması gereken örnek bir savaştır.

Bugünün gazetecileri için gurur verici bu hikayeyi, bu özel gün nedeniyle yazmak istedim.Günün anlamı, daha iyi anlaşılsın diye.

27 Mayıs 1960’da Türk Silahlı Kuvvetleri darbe yaparak, yönetime el koymuştu. Bu darbe  Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra karşılaştığı il darbeydi.  Darbenin sonuçları da acıtıcı olmuş ve yürekleri sızlatmıştı. Ayrıca darbe demek, bir takım hak ve özgürlüklerin sınırlanması ve hatta insanların elinden alınması demekti. Ne yazık ki her darbenin doğasında var bu son derece otoriter, ceberrut ve antidemokratik uygulamalar. Bizim nesil 12 Eylül 1980 darbesinde gördü bunu.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün fazla bilinmeyen hikayesine dönelim.

1960 darbesini yapan Milli Birlik Komitesi’nde Orhan Kabibay ve Orhan Erkanlı adlı subaylar da vardı. Dönemin ünlü gazetecisi Abdi İpekçi’nin bu iki subayla yakın ilişkileri vardı.  Bu ilişkinin ahbaplık ve  dostluk derecesinde olduğu söylenir. İpekçi, bu  yakınlık ve dostluktan istifade etmek ister. Onlarla bir ara görüşürken Türkiye’de basın özgürlüğünün olması gerektiğini anlatır. Bu çerçevede gazetecilerin çalışma şartlarının düzeltilmesi ve iş güvencelerinin sağlanması için bir  yasa çıkartılmasını önerir. İpekçi, bu iki darbeciyi bir şekilde ikna eder.  Orhan Kabibay ve Orhan Erkanlı, Abdi İpekçi’nin önerisini  Milli Birlik Komitesi’ne götürür ve Komiteden bu yönde olumlu bir karar çıkmasını sağlar.

Milli Birlik Komitesi’nden alınan onaydan sonra basın emekçilerine sosyal haklar kazandıracak olan 212 sayılı Basın Kanunu’nun hazırlıklarına başlanır.  O ara Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği’ni yapan Abdi İpekçi’nin bu çalışmasından, gazetenin patronunun ilk aylarda haberi  olmaz. İpekçi, bunu gazetede yardımcısı olan  Hasan Yılmaer’le paylaşır sadece. Yılmaer, 212 sayılı Basın Kanunu’nun çıkmasında en etkili isimlerden birisi olur.

Basın Kanunu’nun çalışmaları nerde yapılacak?              

Yer yok. Zira, bu çalışmadan kimsenin haberinin olmaması gerekir. Başlangıçta böyle bir prensip vardır. Ya değilse kanunun hazırlanması gazete patronları tarafından önlenecek ve ayrıca farklı müdahaleler de olacaktır. Mesela, bu işin içinde olanları işten atma ve daha başka tehditler gibi.Bu  kaygılardan dolayı kanunun nerde ve nasıl hazırlanacağı konusunda sıkıntılar yaşanır.

Kanun’un nerde hazırlanacağına dair çözüm bulunur.

Kanun, İpekçi’nun yardımcısı olan Hasan Yılmaer’in evinde hazırlanacaktır.

Yer bulunmuştur. Sıra kanun’un hazırlanmasına gelir.

Milli Birlik Komitesi’nden Muzaffer Özdağ’da, Yılmaer’in evine gelir gider ve kanunun hazırlanasına katkı da bulunur. Ayrıca Ömer Sami Çoşar başta olmak üzere bir kaç kişi daha kanunun hazırlanmasına katkıda bulunur. Yapılan çalışmalardan Abdi İpekçi’ye bilgi verilmekte ve fikirleri alınmaktadır. (Muzaffer Özdağ kim? Muzaffer Özdağ, bugün İyi Parti Milletvekili olan ve milliyetçi fikirleri ile tanınan Prof.Dr.Ümit Özdağ’ın babasıdır)

212 Sayılı Kanunun hazırlanmasına daha sonra Milli Birlik Komitesi’nin önemli isimlerinden Ahmet Yıldız, Sami Küçük ve Numan Esin gibi  isimler de katılır. Ama yükün ağırlığı Hasan Yılmaer ve Muzaffer Özdağ’ın üstündedir. Bu çalışmalar bir  müddet sonra Milliyet  Gazetesinin bir odasına taşınır. Bu durum patrona ispiyon edilir ve patron Hasan Yılmaer’i odasına çağırtarak sert bir şekilde uyarır ve fırçalar. Yılmaer’i işten atmakla tehdit eder. Bu durum karşısında kanunun İstanbul’da hazırlanması zorlaşır. Çalışma, Ankara’ya taşınır. Yılmaer, arada bir uçakla  İstanbul’dan Ankara’ya gelir. Ankara’da, Muzaffer Özdağ, Ahmet Yıldız ve Numan Esin’le buluşarak kanunu hazırlamaya çalışırlar.

Yoğun ve yorucu tempo içinde gerçekleşen çalışmalardan sonra, 212 sayılı kanun tamamlanır. Bu kanun  basın emekçilerine o dönemin şartlarına göre önemli haklar getirmişti.

212 Sayılı Basın Kanunu  1961 yılının Ocak ayı’nda yürürlüğe girdi.

Kanun, gazete patronlarının özellikle kıdem tazminatı maddesi yüzünden şimşekleri üzerine çekti. Patronlar bu kanun ile gazetelerini yaşatamayacaklarını iddia etmeye başladı. Sonra bir araya geldiler ve bu kanuna karşı çıkma kararı aldılar. 212 sayılı kanunu protesto amacıyla gazetelerini 3’er gün süreyle kapatacaklarını açıkladılar. Beklenmeyen bu durum gazetecileri endişelendirdi. Ne olacaktı? İşsiz mi kalacaklardı? Gazete sahipleri, gazetecileri eylem yaparlar, ortalığı dağıtırlar  endişesiyle gazetelere sokmuyordu.

O güne kadar İş Kanunu kapsamında değerlendirilen gazeteciler, yeni çıkan 212 Sayılı Kanun’la özel haklar elde etmişti.  Gazete patronlarının,  gazetelerini 3 gün kapatma kararı karşısında gazeteciler de Abdi İpekçi’nin girişimiyle bir araya gelerek “Basın” adlı bir gazete çıkarma kararı aldılar.İpekçi, bu gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendi. Karşılıklı  atışma ve tartışmalar bu şekilde bir  müddet  sürdü. Bu tartışmalar sürerken ilginçtir ama Milli Birlik Komitesi gazetecilerin yanında yer aldı.           

Peki gazete sahipleri ile gazeteciler arasındaki, 212 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden dolayı kaynaklanan anlaşmazlık ve tartışma nasıl sonuçlandı?

10 Ocak 1961 günü uykusuz geçen bir geceden sonra gazetecilerin, patronların bir araya gelerek 3 gün gazete kapatma kararına karşı çıkardıkları  “Basın” adlı gazete, gazete bayilerinde yerini aldı. Patronların gazete kapatma kararı, onları durduramamıştı.

10 Ocak direnişin ve çalışan gazetecilerin zafer tarihi olarak, tarihteki yerini böylece almış oldu.

Neyi, neden kutladığımızı bilmekte fayda var.

Gazetecilerin bu mutlu gününü tebrik eden ve kutlayan zevatın da, 10 Ocak’ı sadece bir tarih olarak görmemesinde fayda var.

10 Ocak, 59 yıl önce gerçekleşen direnişin zafer tarihidir.

10 Ocak kutlu olsun.

Bir de bugüne bakalım.               

Bugün tarafların yani her iki tarafın da yeni haklara ihtiyacı var.             

Şartlar bunu gerektiriyor.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.