Son günlerin en gözde kelimelerinden bir tanesi Z kuşağı… Hem siyasilerin hem de halkın dilinden düşmüyor…

Z kuşak, bazıları tarafından “en yalnız nesil” olarak tanımlanıyor.

Z Kuşak, bilginin hemen erişilebilir olduğu ve sosyal medyanın giderek her yerde bulunduğu, teknolojik yeniliklerin doruk noktasına ulaştığı bir dünyada doğdu. Bu teknolojik ilerlemelerin Z kuşak üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri oldu.

Aynı zamanda dikkat çeken bir olguya da değinmek istiyorum; 1995 ve 2010 yılları arasında doğan Z kuşağı çocukları, dünyadaki işgücünün% 20’sini oluşturur durumda…

Peki Z kuşağı olarak adlandırılan bu yaş aralığındaki bireyler ne istiyor?

Kendimden biliyorum, Z Kuşağı aslında istediklerine ulaşma konusunda sıkıntı yaşıyor diyebilirim. Gerek son zamanlarda yaşanan ekonomik sorunlar, gerekse toplumun dayattığı bazı psikolojik olaylar onları etkiliyor. Sosyal mecralarında ön planda tutulmasıyla bu yaş aralığındaki bireyler sosyallik adı altında gerçek dünyaya kendini kapatıyor.

Tüm bunların yanı sıra Z kuşağıyla ilgili yapılan esprilerde sosyal medyada gündem olmuş durumda. Her ne kadar tüm bunlara maruz kalmış olsalar da bu gençlik, 'Bizim zamanımızda' ile başlayan 'Ben senin yaşındayken' ile devam eden kıyaslamalar yapılmasını istemiyor.

Tüm bunlarla savaşan bu kuşak bir sonuçtur. Bunun mizahı ve eleştirisini yapmak kendi hatalarımızı örtbas etmektir.

Doğan Cüceloğlu’nun da dediği gibi “Kıyaslama sevgisizliktir; kıyaslanan çocuğun ruhu zehirlenir.”