Konya
03 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.41
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2396.0
  • BIST
    10208.65
  • BTC
    59878.15$

YAKLAŞMAK, YAKINLAŞMAK

07 Aralık 2022, Çarşamba 00:19

Eğer anlayabilirsek, sözden sükûta yolculuk, içimize doğru çekip alır bizi. İçine battığımız ve kaldıramayacağımızı zannettiğimiz yalnızlığın karanlığında, o en muhteşem yakınlığın aydınlığını bulurduk. İşte o zaman, şekil ve madde surlarını yıkıp, mana ve muhabbetin, insanın insanla hemhal olmasının bizi insan yapan ikliminde soluklanır, dinlenir ve gönülden gönüle yol alırdık.

Mesele sukutla anlamak ve hissetmenin ayrıcalığını yaşamak. Aslında bu, insanların ortak bir yolculuğudur. Sukut yoksa idrak yoksa bir latif söz gönüle tesir etmezse, kuşların ürküp kaçtığı, uçup gitmesi gibi bir şeydir, bu yolculuk.

Yaklaşmak ve yakınlaşmak, bazı insanlar vardır, ne kadar yaklaşsanız da yakınlaşamazsınız. Çünkü yaklaşmak, bedensel bir terim ama yakınlaşmak ruhi bir anlam taşır. O yüzden kalben yakınlaşamadığınız insana ne kadar yakınlaşsanız da istediğiniz ülfeti, muhabbeti yakalayamazsınız.

Bedensel yaklaşımlar genelde soğuk olur ama yakınlaşmak, insanlara ayrı bir esinti verir, içini ısıtır. Gönül, sözü hamlıktan kurtarır, gönülde pişirir, demler. En büyük hatamız da, bu işte, hepimiz, bedensel yaklaşımla kendimizi çok konuşarak anlatacağımızı zannederiz. Bu beden diline de yansır. Ama yakınlaşmaktaki gaye, sükût hali, gönülden gönüle yol açan, halden anlayan kalpleri birleştiren daha derinlikli bir anlatım yoludur.

Yaklaşım, bir hasbihali anlatır. Akıp giden zaman içinde kısa bir suskunluk hali insanı tefekküre ulaştırır, gönülden söylediğimiz sözlerin olgunlaşmasını, insanların birbirini anlamasını, yakınlaşmasını sağlar. Yaklaşmaksa, sözler arasında kaybolmayı

Sözden sükûta yolculuk, insanı gönüle, içinin derinliklerine doğru alıp götürür. En onulmaz yalnızlığın karanlığında en muhteşem yakınlığın aydınlığını, sözlerin ve muhatabın halini tefekkürle bulur.

Sukut, şekil ve madde surlarını yıkıp, mana ve muhabbetin anlamını yaşatır insanı insan yapan ikliminde soluklandırır, muhatabını anlamak, hissetmek ayrıcalığını tattırır, sığlıktan, yanlış anlamaktan uzak tutar, samimiyetin doğmasına neden olur. Kişinin kendinden başkasına gaflete yer olmayan, kalbî yaklaşımı sağlar.

Kalbi yaklaşımda öyle bir an gelir ki, bütün hamlığınızı, pişmemişliğinizi, yüzünüze vurur, fakirliğinizi ve acziyetinizi yüzünüze vurur, kibirinizi ayaklar altına almayı sağlar.

Sukut, bir sessizlik oyunudur, halden anlayanlar için ne zevkler tattırır her iki insana. Yeri gelir sen ondan susmayı, sessizliği, gönülden gönüle konuşmayı öğrenirsin o da senden ötelere doğru yürümeyi öğrenir. Eğer susmak sanatsa, ki öyle bir düşünürün dediği gibi “kamburla kamburca konuşmayı bilmekte” en büyük sanattır. Bu da ancak gönül birliğiyle ortaya çıkar.

Sukut halinde olan insan, bağrını bir köy ocağında harlı ateşe tutsa; yüreğindeki donmuş kelimeler o ateşte erise, erise de kımıl kımıl oynaşsa, kaynasa ve sonra dönüp halden anlamayan, konuşmaktan yorulmayan, yakınlaşmayı öncelik tanımayan, meraksız, heyecansız, tasasız, hasretsiz yüreği ürpermeyenlere, hayata dair, insana, insanlığa dair, yakınlaşmaya, hemhal olmaya, aşka ve hüsrana dair neler söylerdi acaba? Bu insanlara dikkat edin, herkesin sabrı tahammülü bir değil. Hani bir söz vardır ya, “kütük kırılır "küt' der, çubuk kırılır "çıt" der” diye. Belki bir kelimesi bile bizim yerden kalkamayacağımız hikmetlerle dolu sözler olur. Belki kaybettiğimiz insanlık erdemlerinin yoksunluğunu vururdu yüzümüze. Bırakın birkaç kelam etmeyi, size öyle bir bakış fırlatır ki; o bakışı saniyeler içinde bilenir, keskin bir bıçak gibi olur. Yüzünü doğrar, nefesi dağ gibi uğuldar. Yüzümüz varsa da ne yüzüne bakabilirdik, ne önümüze düşmüş başımızı yerden kaldırabilirdik. İşte o zaman anlardık, Cahit Zarifoğlu’nun, yıllar önce "Bütün dünya diz çöktüğüm yer kadardır" sözünün anlamını kavrardık.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.