Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.86
  • ALTIN
    2421.9
  • BIST
    10269.93
  • BTC
    61811.6$

TÜRKİYE?DE SEZERYANI ARTIRAN SEBEPLER- 2

20 Ocak 2015, Salı 08:40
      2-Malpraktise bağlı defansif tıp (doktorun ya da sağlık personelinin kendini korumayı ön plana alması) Defansif tıp ;hasta takibinde ya da yapılan bir mudahalede  istenmeyen bir durum olduğunda  gereken her şeyin yapıldığına dair  gerekli gereksiz tüm prosüdürün uygulanması,ya da yüksek riskli durumlarda minimal bir gösterge de bile radikal bir işleme yönelmedir.Bir EMR li(gebenin ağrıları başlamadan önce  sularının gelmesi )hastada  erken gebelik haftalarında  akciğer gelişiminin tamamlanması  için  doğumu mümkün olduğunca geciktirmek gerekir. .Bir takip protokolünde beklenebilir. Takibin titizlikle yapılmasına rağmen enfeksiyon ,emboli ve inutero ex (bebeğin anne karnında kaybedimesi) gelişebir,ve bu komlikasyondur hata değildir.Komplikasyon tıbbi gereklerin yapılmasına rağmen engel olunamayan tıbbi zararlardır.Yıllar içinde yapılan çalışmalar ve klinik deneyimler görünür risk olmadan beklemenin bebeklerin daha çok sayıda yaşadığını ,doğumdan sonraki dönemlerde daha sağlıklı olduğunu göstermiştir.Yani 100 emr li hastayı hemen doğurtmakla bebek kaybı ve doğumdan sonraki bebeğe ait zararalar  daha  çok olacaktır,ama beklemenin de  riskleri vardır.Doktorun daha önceki yaşanmışında  komplikasyon ve hata ayrımı olmaksızın suçlanmışlığı varsa  ya da toplumun algısında komplikasyon hata ayırım  algısı yoksa defansif bir uygulamaya dönmesi  beklenebilir.Bu örnekten de anlaşılabileceği gibi defansif tıbbı uygulamada ki ana sorun hata komplikasyon ayrımında yatmaktadır.Günlük pratiğimizde benzer olayları sıkça yaşamaktayız ;Bize sevk edilmiş diabeti mevcut 34. Haftada inutero ex  (bebeği anne karnında kaybedilmiş) olmuş bir hasta eşi soruyor:’’madem anne karnında ölecekti doktor sezeryan yapsaydı niye yapmadı,küvözde yaşardı,altı aylıklar bile yaşıyor.Ben doktordan şikayetçiyim.’’Şekeri yüksek bir hastayı 34. Haftada sezeryan yapma diye bir tıbbi uygulama yoktur.Şekeri normal olsa da yoktur.  Şekeri normal olduğunda bile diabetli annelerde bebeğin anne karnında kaynedilmesi çok çok nadir olsa da görülebilen bir durumdur.Bugünkü tıbbi uygulamalarla da engellenemeyen bir durumdur..Böyle bir sebepten erken doğum ve sezeryan gerçek bir tıbbi hata olur.Bu olayın hekime ya da hekimlere yansıması  toplumun komplikasyon hata ayrımında hep hatayı düşünmesi olarak algılanacak ve tüm riskli hastaların başka hekimlere ve merkezlere yönlendirilicektir.Bu durun defansif tıbbın başka bir şeklidir.           Başka bir örnek;3200 gr normal doğum.Ağrı süreci normal işliyor,doğum proplemsiz gerçekleşiyor.Ancak doğum sonu bebeğin sol kolunda hareket kaybı söz konusu.Hasta yakını  şikayetçi oluyor niye sezeryan yapmadılar.Sezeryan yapsalardı bu olmazdı diye.Normal seyreden bir doğum sürecinde klasik bilgi  4500 gr ağırlığa kadar  tercih vaginal doğumdur.Doğuma bağlı oluşabilecek hasar öngürülemez.Özellikle makad geliş sezeryan da bile bebeğe oluşabilecek zarar öngörülemez.5 yılllık yargı sürecinin  sonucu tıbbı yoktur.şeklinde sonuçlanıyor.Doğumu yaptıran hekim asistandı  bu sürecin sonunda 1 -2 yıllık uzman.5 yıl kafası tamamen komplikasyon olan ama hata ile suçlanan bir olayla meşgul.Her normal doğumda bu olay belleğinde.Fetal monitörizasyonda bebek kalp atımındaki en ufak bir  değişiklik ya da doğum sürecindeki kısmi bir uzama  doktor için sezeryan sebebi olmaktadır.Buna benzer bir çok olay yaşanmaktadır.Olayların kumülutuf etkisiyle zaman içinde doğumu yaptıran hekim yada sağlık ekibinde defansif tıbba yöneliş artmaktadır.Türkiye’de 2006 yılında yapılan malpraktis  ile ilgili değişiklikten sonra yıllar içinde hekimin ve sağlık personelinin kendini korumayı(defansif tıb) ön plana çıkarması artmıştır.Sezeryan oranlarının artışında önemli faktörlerden biri haline gelmiştir.2006 yılında yapılan değişiklik Avrupa ülkelerinde yapılan uygulamaların benzeridir.Ancak Avrupa ülkerinde sezeryan artış göstermiş olup %35 civarında olsa da  bizim %50 oranında daha iyi bir durumdadır.Bu durum hekimlerin defansif tıbba yönlenmesinde avrupadakinden farklı sebeplerinın de olduğunu göstermektedir.     ABD’de yapılan çalışmalarda %79–92 gibi yüksek oranlar saptanmıştır. Yüksek riskli uzmanlar ile yapılan bir çalışmada ise hekimlerin %93 oranında defansif tıp uyguladıkları belirtilmiştir. Türkiye’de yapılan az sayıdaki çalışmada da benzer oranlar tespit edilmiştir. Konu hakkında güncel tartışmaların devam ettiği bir ortamda defansif tıp uygulaması kavramının hekimler tarafından açık şekilde ifade edildiği görülmektedir. 2005 tarihli bir çalışmada, en çok defansif tıp uygulanan alan %43 ile görüntüleme teknolojilerinin gereği dışında kullanımı olduğu tespit edilmiştir.Görüntüme daha çok ultrasonun sık kullanılması şeklindedir.En azından hastaya ve bebeğe zararı yoktur. Ancak bir defansif tıbbi uygulama sonucu yapılan bir erken doğumda bebeğin tüm hayatını etkileyecek görme ,işitme kaybı ve mental gerilikler beklenebilir.Bunun aileye topluma ve devlete yükü ağırdır.Ağrı ,Gelişme geriliği,olıgıhıdramnıoz(bebeğin suyunun az olması) ve benzeri durumlarda hasta ve hasta yakınları doğumun hemen yapılması sezeryanla yapılması ya da şu kimse şu doktor beklenirse ya da normal doğarsa zarar olur dedi gibi tıbbı gerçeklere uymayan sebeplerle doktoru defansif tıbba zorlamaktadır.Bu durum giderek toplumsal algı yanlışlığı olarak artmaltadır.       Gelecek hafta 3.madde ile devam edeceğim   

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.