Konya
07 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.26
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2400.1
  • BIST
    10322.64
  • BTC
    63776.04$

SONU GELDİ

05 Mart 2018, Pazartesi 08:41

Günümüzde liberal+kapitalist sistemin yani sömürü düzeninin kurucusu (İngiltere) ve uygulayıcısı olan (ABD+AB+NATO) ülkeler; demokrasi, diplomasi, politika, siyaset gibi kavramları sözlük anlamının dışında çok farklı amaçlarını gerçekleştirmek için kullanıyorlar. Bu kelimeler, onların Şeytani Sistemlerini sürdürebilmek için kullandıkları bir maske, bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Tüm Dünyaya bu kavramların sözlük anlamı ile seslenirken, icraatlarına baktığınızda tam bir istismar ve sömürünün var olduğunu görürsünüz.

Bu yapı her nereye demokrasi götürmeyi vaat ettiyse, o bölgeler ya da ülkeler bir daha iflah olmadı. Afrika’nın nerdeyse tüm ülkeleri ile Afganistan, Irak… vs. ve son olarak Suriye, bunun canlı örneği olarak karşımızda duruyor.

Dünya’da böyle bir resim var iken, önce Ortadoğu’ya şimdi de artık yönlerini aleni olarak bize çevirmiş bu sözde demokrasi severler, içimizdeki hainlerle işbirliği yaparak, son plânlarını bizim üzerimizde uygulamaya çalışıyorlar. Bizde demokrasinin olmadığını, dikta rejimi olduğunu, uluslararası medyayı ve sosyal ağları kullanarak yaymaya ve plânlarına zemin hazırlamaya çalışıyorlar.

Ekonomik ve teknolojik olarak bu Şeytani Sistemin öncüleri ile kıyasladığımızda onların gerisinde olsak ta, dertleri bizim İslâm kimliğimiz. Bizim yaşantımızdan pek İslâmi bir yaşantı anlaşılmıyor olsa da, onların gözünde yine de İslam’ın temsilcisi olarak bizi görüyorlar. Bu da bizi her daim onların düşmanı olarak karşılarına çıkarıyor. İster biz kabul edelim, ister etmeyelim. Yani, “Dünyada barış Ülkemizde Barış” desek te, buna fırsat vermiyorlar, vermeyecekler. Yıllarca ülkemizde yaptırdıkları darbeler, ortaya çıkarıp destekledikleri terör örgütleri ve son olarak uyguladıkları etnik kimlik, mezhep ayrımcılığı fitneleri bunun açık bir göstergesi.

Bu plânların karşısında bizim devletimiz ve devlet büyüklerimiz ise demokrasi, diplomasi, politika, siyaset gibi kavramları tam olarak kullanılması gerektiği gibi kullanarak, tüm dünya kamuoyuna, uluslararası hukuktan kaynaklı haklarımızı kullandığımızı, terörle ve teröristler ile haklı mücadelemizi anlatıyor, anlatmaya çalışıyor. Buradaki amaç, (ABD+AB) NATO ülkelerinin yöneticilerini ikna etmek değil, bu ülkelerde yaşayan insanların bu sömürü düzenini, bu köle düzenini görmesini sağlamak. Çünkü, Dünya’da küçük bir mutlu azınlık dışında, ABD ya da AB ülkelerinde yaşayan insanlar da dâhil olmak üzere, bu adaletsiz sömürü düzeni içerisinde ezilmekte ve sömürülmekteler.

Dünya kaynaklarını kontrol eden bu şer odakları ise, buna devam edebilmek için, adil dağılımın çok ötesinde bir seyir izlemekte ve bu adaletsizliği her geçen gün daha da artırmaktadırlar. Lâkin günümüzde, bu durumdan artık kendi ülkelerindeki vatandaşlarının bir kısmı da haberdar ve rahatsız durumdalar.

Bu aşağılık sistemin böyle gitmeyeceği ve her şeyin bir sonu olduğu gibi bu şeytani sistemin sonunun da olacağı ve bu sonun artık yaklaştığı aşikârdır. Bu dengesiz, budalaca kanlı çırpınışlarının açık ve aleni olarak her türlü hukuksuzluğu ve alçaklığı sergilemelerinin sebebi de bu son korkusu olsa gerek.

Örneğin, bunların güdümündeki BM’den; BM’deki adaletsiz temsil sistemine rağmen, ülkemizin öncülüğünde, Kudüs’ün Filistin’in işgali altındaki başkenti olduğu kararı çıkmış ve ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı yok hükmünde sayılmıştır.

ABD, bu karara rağmen Kudüs’e konsolosluğunu taşıyacağını açıklayıp, tarih bile verebiliyor. Ama, aynı ABD, Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekâtını kast ederek, BM’nin Suriye ile ilgili aldığı ateşkes kararını işaret edip, harekâtı durdurmamız gerektiği aymazlığını da gösterebiliyor.

Bu arada aynı Şeytani Sistemin diğer ayağı olan AB üyesi Çekya, terör örgütü liderini serbest bırakıp, hukuktan bahsedebiliyor.

İşte, tüm bu dengesiz ve aleni gerçekleşen olaylar; ülkemizde olduğu gibi dünyada da bir uyanışa vesile olacak gibi görünüyor. Lakin, bizim için öncelik ülkemiz ve İslam coğrafyası olduğu için, önce ülkemizde bu Şeytani Sistemin kuklası olan siyasetçi, iş adamı, gazeteci ve sözde aydınlarını temizlemeli ve en ağır şekilde cezalandırmalıyız. Bunu başardığımızda, hiç şüphesiz temizlenme İslâm âlemine yayılacak, oradan da tüm Dünyaya yayılan bir adil sistemin de doğuşuna vesile olabilecektir. 

Dün Fırat Kalkanı Harekâtı, bugün Zeytin Dalı Harekâtı, hep bu sürecin başlangıcının mihenk taşları olarak gelecekte anılacaktır. Bu vesile ile Şeytani Sistemin son bulması için canlarını veren Şehitlerimize Rabbimden rahmet, ailelerine ve milletimize de başsağlığı diliyorum.

Görene, Körene…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.