Konya
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.69
  • ALTIN
    2395.7
  • BIST
    10247.75
  • BTC
    62264.85$

SAHİ ÖLÜM BİZE ÇOK MU YAKIN…

15 Ocak 2024, Pazartesi 00:01

       “ÖLÜMÜ NASIL BİLİRSİNİZ?”

       Biz ölümü unutsak da, ölüm bizi unutmuyor…

       Ölümü hayatımızdan çıkarıp, uzaklaştırmaya çalışsak da, aynı hızla hayatımıza avdet ediyor…

       Şehirlerimizin dışına mezarları taşısak da, ölüm şehirlerde kol geziyor…

       Öyle yaşıyoruz ki sanki ölüm yok bu hayatın içinde …

       Aslında ölümün işi, ölmüşlerle değil, ölmemişlerle…

       Ölümün işi, yaşayanlarla, dirilerle. Yani bizlerle…

       Peki, bizim işimiz kiminle ve neyle?

 

       “ÖLÜMÜ NASIL BİLİRSİNİZ?”

       Öyle bir hayat yaşıyoruz ki, ölüm sanki bu hayatın içinde yok gibi.

       Aslında izler taşımalı hayat ölümden…

       Ölümü hatırlatacak her söze ihtiyaç var.

       Bir yerlere yazılmalı ve kazınmalı bu sözler…

       Ölümü bize hatırlatacak her söze ihtiyaç var.

       Salâ sesi dahil, her şey ama her şey, ondan haberci…

       Düşen yaprak ve batan akşam güneşi…

       Günlerin ve mevsimlerin ardı ardına geçişi…

       Her şeyin sonu ve bitişi hep ondan haberci.

 

      “ÖLÜMÜ NASIL BİLİRSİNİZ?”

       Nereye gidersek gidelim, ölüm bizimle beraber…

       Her şeyden kaçan, hatta kendinden kaçan insan, bir gün gelip ölüme yakalanıyor.

       Ölümün işi, ölmüşlerle değil. Ölümün işi, dirilerle…

       Her şey bizden hızla uzaklaşırken, ölüm bütün hızıyla bize yakınlaşıyor.

       Ölüm hız kesmiyor, daha ziyadeleşiyor.

       Aksine ölüm, sür’at peyda ediyor…

       Biz istemesek de, kapımızda ölüm arz-ı endam ediyor.

        “ÖLÜMÜ NASIL BİLİRSİNİZ?”

        Ölüm, istediğimiz zaman bize gelecek ve istemediğimiz zaman uğramayacak bir misafir değildir.

        Yok saymakla, göz kapamakla, ölümü yok edemeyiz.

        Sen işini bitirmeyi düşünürken, o senin işini bitirecek.

        Bir anda çökecek kapının önünde, seni almadan gitmeyecek.

        Ölümün işi bu, görevi gelmek ve götüreceği emaneti alıp gitmektir.

        O zaman, biz gidiyoruz, aldanmakta fayda yok, bizi burada durdurmazlar; sevkiyat var…

        

         “ÖLÜMÜ NASIL BİLİRSİNİZ?”

          Hayatı veren O, hayatı alan, ölümü veren de O…

          Tasarruf O’nun kontrolünde, dünyaya geleni getiren de O, götüren de O…

          Her gün bir koca dünya boşalıyor, giden gelmez gelen gider…

          Sevdalı bir şair bu ölüm hakikatini şöyle mısralara döküyor:

        “Gelenler, gidenler, hep akın akın.

          Ölenlere değil, ölüme bakın

          Uzakta sanırız; ne kadar yakın…

          Gözün az üstünde, kaşıdır ölüm.”

 

          “ÖLÜMÜ NASIL BİLİRSİNİZ?”

          Ölüm, ebetlerden ve ebedi alemden haber vermektedir.

          Ölüm, insanı hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder.

          Ölüm bize der: “Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz.

          Zahmetiniz bitti; rahat ve rahmete gidiyorsunuz.

          Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.”

          Ölüm hakikatinin perde arkasını Necip Fazıl’dan dinleyelim:

         “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…

          Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?”

          “HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR.”

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.