Konya
06 Mayıs, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.26
  • EURO
    34.79
  • ALTIN
    2411.3
  • BIST
    10267.09
  • BTC
    62975.81$

Ramazan ayı ve oruç

15 Şubat 2024, Perşembe 00:01
Ramazan ayına sayılı günler kaldı. 3 hafta sonra onbir ayın sultanı Ramazan’ın ilk teravih, ilk sahur ve iftarını yapacağız. Peki bedenimiz ve beynimiz Ramazan ayına hazır mı?
Diyanet Ramazan ayı ilgili bakın neler söylüyor!
Ramazan ayı Müslümanların mübarek aylarından bir aydır ve bu ay on bir ayın sultanı olarak bilinir. Onu diğer aylardan ayıran ve faziletli kılan pek çok şey vardır. Zira bu ay aynı zamanda rahmet, merhamet ve günahlardan bağışlanmaya vesile olmaktadır. Bir başka açıdan da o, yılın dinî bakımdan en yoğun olarak yaşandığı ve bir muhasebenin yapıldığı aydır. Dolayısıyla bir fırsatlar ve imkânlar ayı olarak da düşünülebilir. Ramazan ayı, Kur’an’ın inmeye başlaması, orucun bu ayda tutulması, Hz. Peygamber’in Kur’an’ı Cebraille karşılıklı okuması, teravih namazlarının kılınması, zekâtların bu ayda verilmesinin tercih edilmesi, sadaka ve fitrelerin verilmesi gibi önemli ibadetleri içermektedir. Bütün bunlar dinî hayat açısından bireysel ve toplumsal anlam ve önem ifade etmektedirler. Zaten din, söz konusu bu unsurlarla yaşanmakta ve hayata geçirilmektedir. Bu anlamda ramazan ayı, Kur’an’ın en fazla okunduğu, namazların en fazla kılındığı, ay boyu orucun tutulduğu, hayır ve hasenatın yapıldığı güzellikler ve faziletler ayı olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla ramazan ayı rahmet ve bereket ayı olarak değerlendirilebilir.
Ramazan ayını diğer aylardan ayıran en önemli özelliği oruç ayı olmasıdır. Zira oruç ibadeti, bu ayın en temel ibadeti olarak yaşanmaktadır. Aslında oruç ibadeti İslam’ın şartlarından birisidir. Onun tutulduğu ay da ramazan ayıdır. Bu gerçeklik Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı…). (Bakara, 183-184) Ayetlerden de anlaşıldığı üzere ramazan ayı denildiğinde ilk akla gelen, oruç ibadeti olmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) de “Bir kimse, ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını umarak oruç tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Savm, 6; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 175) Yine bir başka hadislerinde Hz. Peygamber (s.a.s.), “Her kim inanarak ve ecrini yalnız Allah’tan umarak ramazan ayını ibadetle geçirirse, geçmiş günahları mağfiret olunur” buyurmuşlardır. (Buhârî, Îmân, 27; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 173)
Ramazan ayında yaşanan güzelliklerden birisi de sahura kalkmak ve iftar etmektir. Sahur vakti uykunun en tatlı olduğu bir zaman dilimidir. İnsanın böyle bir zamanda kalkması her ne kadar zor olsa da manevi anlamda bir coşku meydana getirmektedir. Yine sahura kalkmak, aynı zamanda sabah namazını vaktinde kılabilmek açısından da önemlidir. Bu duyguları yaşayan bir insan, zihin ve gönül dünyasında huzurlu olacağı gibi sosyal hayatında da diğer insanlarla sağlıklı iletişim ve etkileşimlerde bulunur. Zira bu duygu onun ruh dünyası üzerinde olumlu bir etki meydana getirir.
Ramazan ayında yapılan iftarlar ayrı bir güzellik ve coşku kaynağıdır. İftarlar, hem bireysel hem ailesel hem de toplumsal açıdan birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının yaşandığı önemli anlardır. Bireysel açıdan, insanın diğer insanlarla aynı duyguları yaşamasına; ailevî açıdan, aile bireyleri arasında sevgi, neşe ve coşkunun gelişmesine; toplumsal açıdan da birlik, beraberlik ve bütünlük duygularının oluşmasına vesile olur. Öyle ki fakir bir insanın zengin bir insanın evinde bir akşam iftar etmesi, ona karşı olan duygu ve düşüncelerinin olumlu anlamda gelişmesine ve onu kardeş olarak görmesine neden olur. Bu, aslında karşılıklı bir duygu etkileşimidir. Bu bağlamda verilen iftar yemeği, kardeşliğin ve samimiyetin artmasını ve olumlu duygu ve düşüncelerinin gelişmesini sağlar. Çünkü oruç tutan bir insan diğer insanlarla aynı duygu ve düşünceleri paylaşır. Zira ikisinin de ortak noktası gün boyu Allah rızası için aç kalmak ve ibadet etmektir. Dolayısıyla aç kalan bir insan açlığın ve yokluğun ne anlama geldiğini böylelikle daha iyi anlar. Bu anlayış da diğer insanlara karşı daha hoşgörülü ve merhametli olmayı beraberinde getirir. Böylece karşılıklı ortak şuur oluşur. Ortak duygu ve düşüncelerin artması da toplumsal huzuru artırır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.