Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.76
  • ALTIN
    2417.8
  • BIST
    10267.25
  • BTC
    61334.47$

MEKTEP MEDRESE

05 Ekim 2023, Perşembe 00:00
Ben ilkokula giderken mektebe gidiyoruz derdik. Hatta büyüklerimiz mektebe yazdırdın mı? Derlerdi. Daha sonraki dönemlerde daha sıkça okul kelimesi dilimizde kullanılmaya başlandı. İngilizce School kelimesi bize okul olarak yer aldı. Okul-Ekol-Mektep vs. hangi şekilde dilimizde olursa olsun eğitim hayatımızın en önemli parçası hatta düzenleyicisi olduğu muhakkaktır.
Diyanet İslam Ansiklopedisinde Mektep için:” İslâm ülkelerinde ve özellikle Osmanlılarda çocuklara temel eğitimin verildiği yer. “Olarak açıklanmaktadır. Ders müfredatında genellikle okuma yazma, gramer, Kur’an, hadis, şiir ve matematik bulunur, program daha çok Kur’an etrafında şekillendirilirdi. Mekteplerin eğitim tarihi açısından erken sayılacak bir dönemde çok ileri birtakım metotlar geliştirdiği görülmektedir. Meselâ günümüzdeki zekâ testi sonuçlarına göre eğitim verilmesi gibi öğrencilere zekâ ve kabiliyetlerine göre ders veriliyor, öğrenciyi henüz tahsil hayatının başında iken bıkkınlığa ve ümitsizliğe düşürmemeye gayret gösteriliyordu. Başarılı olan öğrencilere caddelerde resmigeçit yaptırılır ve üzerlerine badem vb. atılarak öğrenciler ödüllendirilirdi. “ Diye ansiklopedik bilgiler bulunmaktadır.
Yine araştırdığım bilgilere göre, Osmanlı medreseleri, asırlarca memur, din adamı ve hukukçu yetiştirdi. 1924 yılında kapatılana kadar, ilim hayatına hizmet etmiş müesseseler olarak tarihe geçtiler. Osmanlılar, Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün kurduğu Nizamiye Medreselerini numune alarak medreseler kurdu. Medreselerde ağırlıklı olarak Kuran, kıyas, icma, fıkıh, kelam gibi dini dersler okutulurken, Nizamiye medreselerinde hem pozitif bilimler hem de dini bilimler birlikte okutulmuştur.
Şimdi insanımızı hem çağın gereklerine göre yetiştirmek hem de dinini diyanetini ilmi ahlakı ve tüm insani değerleri öğrenmesini sağlamak toplumsal paydaşlığı kuvvetlendirmek gelecek nesillere güçlü ve saygın bir kültür birikimi aktarmak nesillere tüm kötülüklerden ve şerlerden korumak düzgün bir hayat akıl ve iradeyi seküler anlayışın bataklıklarına göre değil İslami ahlakın kurtarıcılığı noktasında alan açarak sürdürülebilirliği sağlayabilmek ve ahiret inancını nesillerde toplumun her kesiminde sağlam ve kavi bir iman bilinciyle güçlü kılabilmek ancak İslami çıkış kaynaklı bir eğitimle mümkündür. Yani hareket merkezi İslam’ın insanlık anlayışı ve bakışı olmalıdır. Toplumların ve coğrafyanın korunması tarihin ve tüm birikimlerin aktarılması muazzam bir toplumsal kimlik kazandırılması hem dünya hem de ahiretin kazanılması konusunda hassas olacak duyarlı nesillerin yetiştirilmesi böyle bir eğitim sistemi ile donanım kazandırılması kurtuluş ve medeniyet açısından oldukça kıymetlidir. Kıymetli Yazar Ferman Karaçam Bey bir yazısında; ”Eğer, insanımıza, “İnsanî- Fıtrî” bir iksir olan “İslam inancını” ulaştırabilir, ruhları güçlü, dayanıklı bu zırh ve uhrevi unsurlar ile donatmayı başarırsak, hiç şüphesiz, yıkıcı olan değişim ve dönüşümlere karşı bir direnç ve sonunda mutlak bir başarı elde edebiliriz.
Varlığı Var Edenin bütün çağlara karşı değişmez ve değiştirilemez kıldığı kaynak Kur’an ve Peygamberimizin (as) yaşantısıdır.
Bu durumda, “Türkiye, tüm bu değişimleri dikkate alarak insanımızı bu zırha büründürecek adımları atıyor mu?” sorusu önem kazanıyor.”Demektedir.
Tüm bunları yazarken hep güzel ülkemizin kurtuluş ve selamete ulaşması kendi düşünce ekseninden yola çıkarak ortaya koymaya çalıştığım gerçeklerdir kendimce tabi. Başkaları elbette bu satırları beğenmeyecek eleştirecek hatta ağzına geleni belki de saydırıp söyleyecektir. Lakin ben inandığım ve insanımızın reçetesi olarak açıklamaya çalıştığım bu gerçeklerin ağaç yaş iken eğilir atasözünden ve geçmişte harfiyen uyulduğunda sağlam bir kimlik ve duruş sergilediğimiz unutulmadan ve insani medeniyete olan katkımızın tüm insanlığa barış getirdiği inancından hareketle, düşüncelerimi net ifade ediyorum ki, yeniden ruhumuzun aydınlatılması ve kendimizi bulmamızın yolunun böyle bir çabanın ve uygulamanın müfredata kazanımı ile mümkün olabileceğine gönülden inanıyorum.
Büyük bir kültürel erozyon ve yozlaşmanın sirayet ettiği toplumumuzda taklitçiliğin ve batıcılığın kurtarıcı olarak görüldüğü, kedi köpek gezdirmenin artık bebek arabalarına terfi ettirildiği ve hele lgbt gibi bir sapıklığın ehlileştirilmeye, normalmiş gibi sunulmaya çalışıldığı bir dünyada insanımızı ve insanlığı sapıklıktan ve sapkınlıklardan korumanın yolu “İslami bir şuur ve İslami bir ahlakı yerleştirerek hayat standardı yapmak gerçeğini kabullenerek, bugünkü eğitim sistem ve modelini yeniden gözden geçirmeli ve köklü bir çözüm üretmeliyiz. Sizce insanı, kaybettiği insanlık özellikleri ile yeniden buluşturmak kötü bir şey mi?
        

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.