Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.21
  • EURO
    34.67
  • ALTIN
    2390.3
  • BIST
    10204.91
  • BTC
    61144.08$

KİMMİŞ ARAP SEVİCİ

11 Ocak 2024, Perşembe 00:01
İslam’ın en büyük düşmanı cehalet ve Hz. Peygamber’e(a.s.m.) gelen ilk vahiy “oku” emri idi. Günümüzde kafa yapısı batılıların şartsız şurtsuz şablonuna dönüşmüş batıcı şövenist ırkçı bir tutumun ve batı kapitalizminin telkinleriyle kendinden uzaklaşmış goygoycu tipler, İngiliz ve Yahudi söylemlerin tesiri altında, kafa ve beyin yapılarını, Arap düşmanlığına yönelik çirkin ifadeleriyle sanki ihata duvarına dönüştürdüklerinden, geçmişten beri gelen ittihatçı ağzıyla konuşmalarını salya sümük bazı malum medya organlarının da tesiriyle sürdürmekteler, bu arada karın ağrılarını küp gibi dışına sızdırmakta ve Arap düşmanlığı edebiyatıyla çakma fikirlerini süsleyip medyada boy göstermeye çalışmaktadırlar, hatta karşı söylem geliştirenlere de Arap sevici misin? Yaftasıyla saldırılarını maalesef şuursuzca sürdürmektedirler.
Eğer İslam dünyasında toplumu bozucu ve temelinden sarsıcı kafa karıştırıcı eylem ve söylemler dolaşmaya başladıysa, bunun mutlaka altının iyice araştırılması gerekir. Neden araştırılmalı? Bilgi kirliliğinin ve batılı Hristiyan Mason Haçlı Siyonist Yahudi propagandalarının medya gücüne olan kullanım tesirlerini göz ardı etmeden araştırılmalı diyorum, bize ulaşan herhangi bir bilgi mutlaka öfkeye kapılmadan sakince ve suhuletle karşılanmalı ve doğruluğu mutlaka araştırılmalıdır. Bize sunulan ve batının sevk ve idaresinde olan her bilgi kirliliği bizi birbirimize düşürmeye ve düşman etmeye o kadar müsait ki örnekleri etrafımızda ve bilhassa İslam toplumlarında devamlı yaşanmaktadır.
Bugün toplumumuzda bilhassa ırkçılığı ve şovenizmin pençesine düşmüş söylemleri ile geçmişte ittihat terakki partisinin söylemlerini kendisine düstur edinip ortalıkta cirit atanlar o dönemdeki ittihat terakki partisine yön veren, bilhassa üç kafadar üzerinde etkin ve tesiri bulunan zihniyetin kim olduğuna mutlaka bakması lazım.
Bu vesileyle kurulan ittihat ve terakki partisi yöneticileri koyu bir Türkçülük iddiası ile bir darbe yaparak başa geçtiklerinde, bunlara bu üç kafadara tesir eden Mason  ağırlıklı Ermeni Siyonist Yahudi ve Hıristiyan kırması bir zihniyet baskındı. Bunların menfi propaganda ve gayretleri ile, İttihatçıların ayaklanma çıkartma gayreti denebilecek hata ve dahi gerçekleştirdikleri hainlikleri sonucu, Ortadoğu coğrafyası ile aramızda yaşadığımız yüzlerce yıllık kardeşliğimize gölge düşürdüler ve düşmanlıklar körüklendi, hata artarak bugünde devam ettiriliyor. İyi organize olmuş Mason-Yahudi lobisi emelleri için İttihat ve terakki partisini kullanıldı, Türk – Arap ayırımı ile Filistin, Yahudiler için toprak olarak ayarlandı. Sonunda başta Balkanlar olmak üzere birçok topraklarımız bu İttihatçılar yüzünden kaybedildi. Günümüzde de hala, Osmanlı’yı yıkıp Yahudi devletini kurduran zihniyet, o devletin devamı için, eskisi gibi hala Arap düşmanlığını Türkler arasında körüklemeye devam etmektedirler. Ayrıca bizlerde birçok hatayı sürdürdük, Şöyle ki Kıbrıs Barış Harekâtında bize destek olan Kaddafi’yi, ABD bombalayınca, ABD tarafında yer alarak yalnız bıraktık. Hâlbuki Kıbrıs harekâtında ABD bizim karşımızda idi! Cezayir yüz binlerce şehit verir ve Fransa’ya karşı ülkesini istiladan kurtarır, BM’de Cezayir’in tanınması için oylama yapılır ve Türkiye red oyu verir ki bu nedenle Cezayir BM’ye üye olamaz…
Bizler öyle bir propagandanın kurbanıyız ki bugün dahi tesiri devam etmekte batılıların mason ve Yahudi ve İngiliz zihniyetlilerinin ektiği menfi tohumlar meyvesini vermeye devam etmektedir. Lakin okumadığımız için karşımıza kara propaganda olarak çıkan söylemler her geçen gün Orta Doğu coğrafyasının kan gölünü artırmakta birlik olunulamadığı için herkes daha doğrusu Müslümanlar yalnız bırakılmakta üzerimizde artarak sürdürülen eylem ve söylemler de şiddetini artırmaktadır.       Buyurun Cengiz Çandar’ı dinleyelim.
“Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in Hicaz’da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916’da İngilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun ‘askeri açıdan’ tayin edici bir değer taşımadığını bilir. İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği ‘bağımsızlık vaadi’ ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin’in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani ‘asıl cephenin gerisinde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur. ‘Asıl cephe’, önce Süveyş Kanalı ve Kanal Harbi’nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin’de kurulmuştur. ‘Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır.’ Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini ‘arkadan vuran’ herhangi bir olay olmamıştır. Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul’a yani Türkiye’ye sadık kalmıştır. Arabistan Yarımadası’nın Hicaz bölümünden Akabe’ye kadar olan ‘cephe gerisi’ dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.” (Cengiz Çandar, “Sharon’cu Vicdansızlar-Filistin Yalanları”, Yeni Şafak, 5 Nisan 2002)
Merhum Prof.Dr. Erol Güngör hocamız Türk Kültürü ve Milliyetçilik adlı eserinde der ki;” “Bu arada Türkiye ile öbür Ortadoğu memleketleri arasındaki kültürel temasların kurulması ve artırılması şarttır. Unutmayalım ki, Batılı devletlerin Birinci Dünya Harbinden sonra Ortadoğu’ya ekmiş oldukları nifâk tohumları bize de çok tesir etmiştir. Arap denince, yeni Türk nesillerinin aklına daima Türk ordularını arkadan vuran İngiliz maşası bedevî kabileleri gelir; Araplar da Türk deyince en çok İttihatçı Cemal Paşa’nın Suriye’de yaptıklarını hatırlarlar. Her iki tasavvur da yanlıştır, iki tarafı birbirine düşman etmek için İngilizler tarafından uydurulmuştur. Arapların bu yanlış tasavvurdan kurtulmalarını istiyorsak, biz de memleketimizdeki Batı kuklası münevverlerin sistemli bir şekilde yerleştirmeye çalıştığı Arap düşmanlığının bütün izlerini silmeliyiz. Unutmayalım ki, Arap düşmanlığıpropagandasının temelinde İslâm düşmanlığı vardır; İslâm dünyasının yan yana yaşayan iki büyük kitlesini birbirine düşman etmek, böylece her birini tek tek Batılılara esir etmek gayreti vardır. Ortadoğu devletleri arasında ilim, kültür ve sanat münasebetleri dost ile düşmanı ayırt etmekte hepimize yardımcı olacaktır. Bu sahada da Türkiye’nin inisiyatif kullanması sağlam bir dış politikanın gereği sayılmalıdır.”
Şimdi soruyorum facebook’taki bay aklı evvele” senin kafan Erol Güngör hocadan daha mı fazla çalışıyor?” Yoksa siz hala “Moiz Kohen” aşığı ve  sevici misiniz?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.