Kimin Tarafındasınız ?

Ülkemizin en üst düzeydeki temsilcisi olan Cumhurbaşkanımız son günlerde her konuşmasında alenen bir ekonomik saldırı altında olduğumuzu söylüyor. Fakat her ne hikmetse, bu saldırı yâda ekonomik savaşın bizler tarafından yeteri kadar anlaşılamadığını gözlemliyorum. Durumun farkında değiliz.

Bilindiği üzere; her saldırının en az iki tarafı vardır: Saldıran ve saldırıya maruz kalan.

Açık olarak saldıran kısmında Tramp’ı görebiliyoruz. Bahane olarak ise sadece bir terörist değil, terör yapılandırıcısı ve organizatörü olan bir ajanının tutuklanmasını gerekçe gösteriyor.

İşin altında yatan sebepler ise bundan çok daha farklı ve kapsamlı. Dünyanın hâkim gücü konumunu korumak isteyen ABD’nin (ki aslında ABD’yi de kullanan Liberal-Kapitalist Sistem kurucularının plânları dâhilinde gerçekleşen bir süreç; Bu Şeytani yapı dün İngiltere’yi, bugün ABD’yi yarın ise Çin’i kullanabilir. Burası ayrı değinilecek bir konu. Bu konuya ilerleyen günlerde fırsat buldukça değineceğim inşallah)gelecekteki yenidünya düzeninde daha önemli bir konuma sahip olacak ülkemizdeki kontrol gücünü devam ettirmek istemesi asıl sebep.

Peki ABD bizden ne istiyor? Uyguladığı politikalar ile aslında bize ne diyor?

Hava savunma sistemine sahip olmayan tek NATO ülkesi biziz, öyle olmaya devam edin diyor. Bulgaristan ve Yunanistan’ın bile S-300'ü varken; bize, S-400 alamazsınız diyor.

İncirlik üssünü tartışmaya açtık; açamazsınız, İncirlik üssünü istediğimiz gibi kullanırız. İster teröristlere nakil yaparız, istersek FETÖ darbesinde merkez üst yaparız. Şimdiye kadar hesap vermedik, şimdi de vermeyiz diyor.

Suriye ve Irak’taki PKK'yı ağır silahlarla donatırız, “silah ve mühimmat” sağlarız. Teröristleri her yerde, ülkemizde bile besler ve koruruz, iade de etmeyiz. Siz neden lafı uzatıp, habire bu konuları gündemde tutup FETÖ elebaşını isteyip duruyorsunuz? Diyor.

İran, İsrail, Rusya, Çin başta olmak üzere tüm yabancı ülkeler ile ilişkilerinizi bize soracaksınız, kendi başınıza ülke çıkarlarınız doğrultusunda değil, bizim istediğimiz doğrultuda politikalar izleyeceksiniz diyor.

Afrika’da, Güney Amerika’da, Uzakdoğu’da, Orta Asya’da işiniz yok; oralara gitmeyin diyor.

Ve en önemlilerine geliyoruz;

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sahanlığında yeni bulunan doğalgaz rezervlerinden pay istemeyin, buradaki havzaları da Yüz yıl önce Musul ve Kerkük’te olduğu gibi bize bırakın diyor.

Tartışmasız geleceğin en önemli maden kaynağı olarak kabul edilen ve Dünya rezervlerinin bilinen p’ine sahip olan Bor Madenlerimizin işletim haklarını bizim şirketlerimize vereceksiniz diyor.

Biz kutsal saydığımız değerler adına hareket ediyoruz; Vaat edilmiş toprakları Yahudilere ve ütopik Evangelistleri bekledikleri kurtarıcılarına kavuşturmak için Ortadoğu’da yeni kukla devletlere ihtiyacımız var, bunları kuracağız engel olmayacaksınız ve hatta bu politikalarımıza destek olacaksınız diyorlar.

Yani kısacası, kayıtsız şartsız bize itaat etmeye devam edeceksiniz. Kölemizsiniz, bunu kabul edeceksiniz diyorlar.

Eski dönemlerde itaat etmeyen kölelere verilen cezalara benzer bir ceza olarak görüyorlar bize uyguladıkları ekonomik yaptırımları.

Durum tam olarak bu minvalde;

Şimdi biz ne yapıyoruz? Ne yapmalıyız? Cevaplamamız gereken soru bu?

Köleliğe ve kul’a kulluğa devam mı?

Yoksa Allah’ımıza hakiki kulluğa ve yeniden özümüze dönmeye var mıyız?  

Bu soruyu cevaplamalı ve bundan sonraki davranışlarımızı buna göre belirlemeliyiz.

Ey dolar yükseldi diye haksız yere zam yapan esnaf ve zanaatkârlar v.s.!

Kârdan fedakârlık yapmadan, maliyet artışından daha fazlasını vatandaşa yansıtan sanayiciler!

Rabbim Kur’anı Kerimde alenen söylüyor; iki yol var: biri hakkın yolu, diğeri ise şeytanın yolu, bu ikisinden ayrı bir yol yok.

Ben şuradayım, ben buradayım yok. Ama, lâkin, fakat yok.

Tarafınızı seçin. Tramp’tan yana mısınız, yoksa Hak’tan ve halktan yana mı ???