Konya
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.70
  • ALTIN
    2400.9
  • BIST
    10247.75
  • BTC
    62553.9$

KİME ÖLÜM? KİME DÜĞÜN?

08 Aralık 2023, Cuma 00:01
İnsan-ı mahlûkat doğar, yaşar ve ölür. Hayatın döngüsü budur. Kimisi daha kabre konulduğu an unutulup giderken kimisi de arkasında izler bırakır, unutamaz geride kalanlar. Sevmeyi bırakmazlar asırlar geçse bile… Unutturmaz Yaradan sevdiği kulunu, kullarına. Öyle diyor çünkü hadisi şerifte; “Allah Teâlâ bir kulu sevdiği zaman Cebrail’e:
“Allah filanı seviyor, onu sen de sev!” diye emreder. Cebrail de o kulu sever, sonra gök halkına:
-  Allah filanı gerçekten seviyor; onu siz de sevin! Diye  hitap eder.
Göktekiler de o kimseyi severler. Sonra da yeryüzündekilerin gönlünde o kimseye karşı bir sevgi uyanır.” (Buhari)
Hz. Mevlana da öyledir işte. Allah sevmiş ve yeryüzündeki kullarının kalbine sevgisini koymuştur, o yüzdendir ki; yaz, kış fark etmeksizin dünyanın dört bir tarafından gelir ziyaretçiler.
Peki, nasıl oldu bu iş? Nasıl bu makama yükseldi, Mübarek? Bir medresede hocalık yapar iken nasıl Allah aşkıyla dolup ölüm gününü, düğün günü olarak nitelendirdi?
O, dönemin en büyük âlimlerindendi. Hz. Mevlana’ya herkes saygı gösterir, fetva sorar ve Ona güvenirlerdi. Babası Bahaeddin Veled de ‘Sultan-ul Ulema’ olarak anılan bir zat idi. Rivayet odur ki; tasavvuf düşüncesinin büyüklerinden İbn Arabî’nin, Bahaeddin Veled’in ardından giden Mevlânâ için “bir ırmağın arkasından bir derya gidiyor!” dediği rivayet edilir. İlmi çoktu ama manevi yönden ihlâsı tam olmalıydı ki ancak öyle aşk ile yanabilirdi. Kendi tabiriyle henüz ‘Ham’dı. Bunu ona hissettiren ise dostu, hocası Hz. Şemsi Tebriz-i oldu. Yarım kalan taraf Şems de saklıydı. Sırrı onda gizlemişti Allah Teâlâ. Etrafı kalabalıktı Hz. Mevlana’nın ama Allah ile vuslatına vesile olacak dostu yoktu. Samimi dost lazımdır insana bu dünya yolculuğunda. Önümüzdeki en güzel örneği yine Rasulullah (sav) verir bize; Hz. Ebu Bekir’in dostluğu ile. Ama herkese nasip olmaz öyle dost bulmak, sahip çıkmak. Allah, Hz. Mevlana’ya tattırdı bu hissi. Alâeddin tepesine sırtınızı verdiğinizde, suyun aktığı merdivenlerden bakınca bir dikili taş görürsünüz. Orasıdır iki deryanın kavuştuğu yer. İki büyük Âlemin birleştiği yer. Öyle dost oldular ki dostlukları Allah’a uzanan ip oldu. İlme sahip olan Hz. Mevlana, ihlas ile birleştirdi, amelini. Duyguları iman etti, Zikrullaha çevirdi yüreğini. Yanma vakti yaklaşınca, yalnızlık sevdirildi kalbine. Uzlete çekildi sık sık. Tefekküre daldı ve Âlemin dönmesinden payını alıp dönmeye başladı büyük Pir. Öyle ya! her şey dönüyordu. Kâinattaki en küçük parçadan, en büyüğüne kadar; atomlar, elektronlar, gezgenler, galaksiler, Kâbe’nin etrafında insanlar. Dönerek yanıyorlardı. Mumun etrafında dönen pervane gibi… Sağ elini sema ya kaldırmış sol elini yeryüzüne çevirmiş, Hak’tan alıp Halka vermeye başlamıştı artık. Yine Onun diliyle ‘pişmişti’ ney sesiyle. Nefesin derinden çekilip verilmesiyle çıkan sesti, ney sesi. ‘Hû’ sesiydi. İçinde, Allah’ın ismi celâli gizliydi. Sesi işittikçe döndü; döndükçe ‘yandı’. Ve arkasında nicelerinin iman ile şereflenmesine, aşk ile yanmasına vesile olan bir hayat bıraktı. İşte böyle bir hayat ancak düğüne çevirebilir, ölümü. Böyle bir dost, aşka ulaştırabilir yoldaşını. Gelin bu sene farklı bakalım Şeb-i Arus‘a. Önce Hz. Şems’i ziyaret edelim. Dostluğundan dost isteyelim. Sonra çevirelim yönümüzü Hz. Mevlana’ya. Ve semazenleri izlerken bu yıl, aşklarına şahit olalım. Allah’ın isteyene kendisine ulaştıracak dost vermesi temennisiyle. Cenazesi, ölüm olana da Fatiha, düğün olana da.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.