Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2399.8
  • BIST
    10247.75
  • BTC
    61686.18$

KADIM BİR DOST SIYIT ABI MEHMET K. GÜNDOĞDU

31 Ocak 2022, Pazartesi 09:30

Nereden başlamalı, nasıl başlamalı bilmem ki...

Hani o kadar kolay değil Siyit abimi yazıvermek. Kolay değil; çünkü o koskoca Halkadağ (Konya Ovası) kültürünün harman olup savrulduğu, çeç olup tınazlandığını, mübarek taam olup kısmete göre dağıtıldığı Konya gibi bir beldeye folklorun imzasını atabilmiş ender kişilerden biridir. Fuat Hoca (Fuat Önder) ondan söz ederken "Sizin piriniz, üstadınız" der durur hep. Gerçekten de öyledir.

SEYİT KÜÇÜKBEZİRCİ üstadı 1975 yılının bir bahar gününde tanıdım. Doğrusu tanımak da denmezdi buna. Çünkü henüz kim olduğunu bile bilmeden sessiz sedasız dost oluverdik. Ve bu dostluk yıllar yılı sürerek "kadim dostluğa" dönüşüverdi işte.

Onu ilk kez bir partinin il binasında gördüm. İlk görüşümde; deneyimli, görmüş geçirmiş, halktan ve haklıdan yana, kültürlü, eli kalem tutan bir Konya çelebisi olarak algıladım Siyit abimi. Uzun uzun konuştuk. Sanattan, edebiyattan, politikadan bol bol söz ettik... Güzel konuşuyordu doğrusu. Konuştuğu her sözcük beynime nakış olup işleniyordu. Ben ise henüz toy, atak, idealist, gözü yazıda ve edebiyatta olan bir delikanlıcıktım. Taşı sıksak suyunu çıkarırız, uçan kuşu havada tutarız diye övünüp avunduğumuz günlerdi o günler.

Sohbetimiz sırasında bana soruverdi: "Ne iş yapıyorsun?" Henüz liseden yeni ayrılmışım, hiç bir iş yaptığım yok. Ankara'daki bir derginin parasız muhabirliğini yapıyorum. Güya gazeteciyim! "Gazeteciyim" dedim. Sevecen bakışlarıyla şöyle bir süzdü beni. Genellikle beni hep bir şeye benzetemeyenler vardır, ama Siyit abimin bakışları öylesi bakışlar değildi. Takdir okunuyordu, gördüğü bir umudun pırıltıları okunuyordu, o gözlerin, o ayrıcalıklı bakışlarında. "Amacın ne? Şan şöhret peşinde misin, para pul peşinde misin?" Doğrusu bunların hiçbirini sevmiyordum. Hâlâ da sevmem. "Hayır bunların peşinde değilim. Ben yazdıklarımla halkın gözü, kulağı, dert ortağı olmak istiyorum. Bütün amacım bu" dedim. Siyit abim gülüverdi. "Kim okuyacak yazdıklarını? Bizim halk ne okur, ne okuyanı, yazanı adam yerine koyar. En iyisi vazgeç bu işten" Birazcık alındım. Belli ki beni sınava çekmişti.

"Ben de yazarım. Gazetecilik yaptım, gazete çıkardım. Gazeteciliğin her telinde oynadım" İşte o anda karşımda değerli bir kültür adamının olduğunu fark ettim. Ama birbirimize isimlerimizi bile sormayı unutmuştuk. Haftanın en az üç dört gününde birlikte oluyorduk. Hep uzun uzun konuşup dertleşiyorduk. Bu, sohbet ve dertleşmeler bir yıl kadar sürdü. Ama hâlâ isimlerimizi bilmiyoruz.

19 Mayıs 1976 günü Konya'da yeni bir gazete yayına başlıyordu. Ben de kıyıdan köşeden yardımcı olmuştum bu gazetenin çıkışına. Evet, 1983 yılına kadar yayınını sürdürecek olan bu gazete Konya'nın Sesi Gazetesi'ydi. Gerçek bir okul oldu bizlere. Ben de bu gazetede yetişip adımı duyurmayı başardım. Bu gazete yayınına başladıktan birkaç gün sonra, yazı vermek için gazetenin yönetim yerine gittim.

Ama kimseyi tanımıyordum. Büyük odada iki kişi oturuyor. Birisi Siyit abim, diğeri de gazetenin sahibi Ahmet Çobanoğlu'ymuş. İşte o gün öğrendim isimlerini. Siyit abimle uzun yıllar aynı gazetede kalem arkadaşlığı yaptık. Aradan uzun yıllar geçti. Yeni Meram'da Pazartesi Yazıları yazdı uzun süre. Şimdiyse YENİ GAZETE’de Pazartesi Yazıları'nı sürdürüyor. Ve yıllar öncesinden tiryakisi olup çıktım Pazartesi Yazıları'nın. Bir süre KTV'de kültür programları hazırlayıp sunuculuğunu yaptı. Birçok kez TV'lerin kültür ve folklor programlarına konuk edildi.

Siyit abim yazıyı şarap çiğnemesine çiğneyip yazabilmenin ustasıdır. Onun yazıları okunmaz, yaşanır. O, usta yazmaz; satır satır harf harf yaşar yazdıklarını. Bunu en iyi bilen okurlarından birisi de benim.

Yıl 1992 mi yoksa 93 mü? Konya'nın üzerine ölü toprağı serpilmiş sanki. Ne kültür olayı var, ne tiyatro geliyor, ne bir sanat etkinliği var. Gazeteler ha bire okur kaybediyorlar. İşte böyle bir günde Siyit abim ve değerli büyüğüm Rıdvan Bülbül aynı gün birer yazı yazmışlar, ikisi de Konya kültürünün, eski âdet ve geleneklerinin unutulmaya yüz tuttuğundan yakınıyorlardı. Yazılar hoşuma gitti. Kalkıp Siyit abimin bürosuna vardım. Önce yazısından dolayı kutladım. Sonrada ne yapalım, ne edelim bir yol göster diye yakındım. "Git sanat, kültür, folklor sayfası hazırla" dedi. İşte böylece bir başladım, pir başladım. Ve bu gidişle "Dalyan babıç" diyemeyeceğim sanırım.

Evet Siyit abim bana önder oldu. Bana hep destek oldu Konya folkloruna beni âşık etti. Üstad sayesinde Konya'nın kültür, sanat, folklor cevherini keşfettim. Şimdi türkülerle, masallarla, folklorla... Yatıp kalkmaktayım.

Konuyu dağıttım yine biliyorum. Ama baştan dedim ya Siyit abimi yazıvermek o kadar kolay iş değil. Asıl yazmak istediklerimi sona saklamışım. Ama yerimiz doldu. Ama söz, Siyit abimi çok çok yazacağım.

Emeğinize sağlık.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.