Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.66
  • ALTIN
    2396.0
  • BIST
    10233.79
  • BTC
    60967$

JİNEKOLOJİK KANSERLERDE TARAMA (1)

10 Kasım 2015, Salı 00:00

Jinekolojik kanserler, tüm kadınlarda görülen kanserlerin, %15’ini oluştururlar. Bazı Orta ve Güney Amerika ülkelerinde, serviks kanseri(rahim ağzı) kadınlarda en sık görülen kanserdir. Türkiye’de geçen yıllarda servks kanseri ilk sırada görülürken günümüzde endometrium(rahim içi) kanseri ilk sıradadır.

Vulva, Vajen ve Anus kanseri:

 Alt genital bölgede, serviks kanseri dışında kalan, skuamöz hücreli neoplazmları taramaya yönelik metodlar ve bunların sonuçları pek iyi belirlenememiştir. Bunun en büyük sebebi, muhtemelen, bu kanserlerin nispeten daha nadiren görülmesidir. Ancak, servikalpreinvazif veya invazif lezyon hikayesi bulunan hastalar farklı bir grup oluşturur. Vulvar veya vajinal kanser hastalarına bakıldığında, bu hastalarda ortalama %10 oranında, geçmişlerinde serviks kanseri hikayesi olduğu görülür. Dolayısıyla, bu grupta yıllık, sitolojik tarama önerilmektedir.

Serviks Kanseri:

 Yaklaşık 50 yıl önce, serviks kanseri tarama yöntemi olarak Papsmear testi kullanılmaya başlandıktan sonra, serviks kanseri insidans ve mortalitesi yaklaşık olarak % 40 – 80  oranında azaltılmıştır. Bununla birlikte, aynı dönemde, preinvazif hastalık ve erken evre serviks kanserlerinde bir artış söz konusu olmuştur.

Serviks kanseri taraması, üç esas varsayıma dayanmaktadır.

1. Serviks kanserinin, uzun bir preinvazif dönem sonunda geliştiği, ve preinvazif hastalıkların tedavisi oldukça etkili olduğu, 2. Servikal sitolojinin kesinlik oranının yüksek olduğu, ve 3. yüksek risk altındaki tüm hastaların tarama yaptıracağı. Ancak, serviks kanseri taraması ile ilgili, sıkıntı veren iki önemli durum: daha önceden Papsmear testleri normal olan hastalardaki serviks kanseri sıklığı, ve yüksek-risk altındaki kesimin, yetersiz taranmasıdır. Normal test sonucu ve invazif lezyon arasında geçen sürenin, kısalmış olmasının çeşitli açıklamaları vardır:

Pap testlerin, yanlış negatiflik oranı yaklaşık %20’dir.Negatif Papsmear testlerinin retrospektif incelenmesinde, yanlış teşhis oranı yüksektir.Normal testi takip eden 3 yıl içerisinde, serviks kanseri tanısı alan hastalarda, daha çok skuamöz olmayan kanser tipleri (Pap test ile tespiti daha zordur) hakimdir.Bazı skuamöz kanserler, 3-5 yıl içerisinde, sitolojik olarak normal epitelden köken alır.

1980’lerin sonunda, Papsmear kesinliğini ve yararlığını artırmak amacıyla bir dizi yenilikler yapıldı. Servikal sitoloji sonuçlarının raporlanmasında, ilk olarak 1988 yılında Bethesda sistemi uygulamaya geçti. Halen kullanılmakta olan bu sistem, 1992 yılında revize edildikten sonra, en son 2001 yılında tekrar revize edilmiştir. Bu, Standard raporlama sistemine ek olarak, servikal sitoloji spesimenlerinin yorumlanmasında yardımcı olacak yeni metodlar geliştirilmiştir. Anormal hücrelerin, bilgisayar yardımıyla seçildiği, otomatize test makineleri, kullanıma girmiştir. Sıvı bazlı sitoloji testlerinde, (Thin-prep gibi) servikal örnek bir sıvı medyumun içine konur ve laboratuarda işlemden geçirilerek tek tabaka halinde, hücrelerin lama yayılması ile hazırlanır. Bu teknikle, , servikaldisplazilerin yakalanma oranı yükselmiştir. Ayrıca, yüksek riskli HPV tiplerine bakılan HPV DNA testleri, ve altın Standard olarak uygulanan Kolposkopik muayene de servikal kanser taramasında kullanılan ek yardımcı yöntemlerdendir. Bütün bu yardımcı teknikler gerçekten de, serviks kanseri taranmasında, sensitivite ve spesifiteyi artırsa da, asıl sıkıntı, bu testlerin getirdiği ekstra maliyetin, rutin Papsmear testlerini bile karşılayamayan, yüksek risk grubundaki hastalar açısından yarattığı durumdur.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.