Konya
06 Mayıs, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.29
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2409.3
  • BIST
    10270.25
  • BTC
    65234.07$

İslâm Âleminde Tıp (3)

16 Temmuz 2021, Cuma 08:54

Mukaddes dinimizin yüceliğine bakın ki; Avrupalının iki yüz sene önce keşfettiği bu olayı İslâm; 1500 sene önce dinî bir vecibe olarak emretmiş ve özel haller hariç, günde abdest maksadıyla en az beş defa insanın dış dünyâ ile irtibatlı azalarının yâni ellerinin, yü­zünün, ayaklarının yıkanmasını, yâni abdest almasını emretmiştir. Ayrıca yemeklerden önce ve sonra ellerin ve ağızın yıkanmasını, dişlerin misvaklanmasını (fırçalanmasını) tavsiye etmiştir.

Tuvaletin Avrupa’ya özellikle İngiltere’ye yakın Târihte geldi­ğini, böyle bir temizlik mekânının olduğunu Haçlıların Müslüman­lardan öğrendiklerini Max Kemmerich ve başka yazarlar itiraf edi­yorlar. Haçlılar; insanî ve medenî birçok şeyle berâber bunu da Haçlı se­ferleri esnasında Müslüman­lardan öğrendiklerini rahmetli M. Emin Eminoğlu şöyle dile getiriyor:

“Avrupalıların tuvaleti bile, Müslümanlardan öğren­dik­lerinin birçok delili vardır. Biz bunlardan bir tânesini aktar­makla yetinece­ğiz: “Şam ve Kudüs’te Müslümanlar câmi avlu­sunda veya bir duvar dibinde inşa ettikleri tuvaletlerde mutlaka su bulunduğu için “Bey­tülmay” derlerdi. Mânâsı da “su odası, su evi” demektir. Te­mizlik­ten habersiz olan ve pis olmayı tanrılarına kurbiyyetleri (yakınlık­ları) için gerekli gören Hristiyanlar, Haçlı seferle­rinde bu odaları Şam bölgesinde ve Kudüs’te görmüşler ve aynısını memle­ketlerine yapmışlardır. Bu su odalarına da yaklaşık bu ma­naya gelen “Water Closet” demişler ve bunu kısaltarak W.C hâline getirmişlerdir.”(1)

Avrupa'da 1900’lü yıllarda bile evlerde tuvaletin ve banyonun olmadığını, Cumhuriyet Târihinin ilk yıllarının meşhur gazetecisi A. Emin Yalman, Avrupa gezisini anlattığı hatıralarında dile getiri­yor.(2)

Söylenen ve yazılanların en muknî (ikna edici) delili de; Av­rupa’daki Târihi binaların hiç birinde tuvaletin olmayışıdır. Târihi estetiği bozulmasın diye bugün birçoğuna hâlâ tuvalet yapıl­mamış­tır. Mesela; Paris’teki Versay (Versaille) sarayının 1300 odası vardır ama bir tek tuvaleti yoktur.(3)

Versay Sarayının yapıldığı 1640’lı yıllarda, Osmanlı ordusu se­fere giderken bile temizlik ihmal edil­mez, eğer seferler soğuk gün­lere tesadüf ederse, yine de 3 cm. kalınlığında, soğuk geçirmeyen keçe banyolar ve duşlar sâyesinde illa ki temizlik yapılırmış. Ordu yola çıkma­dan önce bu hamam görevlileri önden giderler, ordunun mola vereceği yerlere bu keçe çadırları (duşları) kurarlar, sularını temin ederler ve asker gelince hepsi temizliğini ya­parmış. Böylece hem sıhhî açıdan elzem olan temizlik yapıl­mış, hem de genç asker­lerden hamamcı olanlar temizlenmiş, cünüp olarak durmaları veya savaşa girmeleri önlenirmiş.(4)

Tuvaletin İngiltere’ye 1810 yılında geldiğini dünyâca ünlü bilim adamları ve yayın organları yazıyorlar. Avrupa krallık Saraylarında ilk banyo dâiresini 18. asrın sonlarında kraliçe Marie Antuanet (1755-1793) yaptırmıştır.

Sigrid Hunke’de konuya şöyle değinir: “Haçlı Seferlerinden önce papazlar nazarında banyo son derece çirkin bir ahlaksızlık sayılır­ken, onlardan asırlar önce Râzî hastalarına sık sık banyo yaptı­rırdı.”(5)

ABD’li Medeniyet Târihi araştırmacılarından birisi olan Will Du­rant (1885- 1981), İbni Sînâ’yı İslâm ilim ve tefekkürünün 5 büyük dâhisi arasında sayar ve şöyle der: “Ortaçağda İbni Sînâ, tıp yazar­larının en büyüğü. Er-Râzî en büyük doktor. Birûnî en büyük astro­nom. İbni Hey­sem en büyük optik âlimi. Câbir her hâlde en büyük kimya­ger idi. Bugün Batı’da pek az kişinin bildiği bu beş isim, o zamanki bilinen dünyânın en meşhurlarıydı. Bundan da Batı târihçi­liğinin ne derece kendi içine kapanık, “köylü” kaldığını anlayabilir­siniz.”(6)

Müslümanlar doktorluğu yalnız öğrenmekle kalmadılar. Tıpta yeni yeni ufuklar açarak birçok dallarını kurdular. Operatörlüğün mûcidi Ebül Kasım Zehravî’dir. Eczacılık ta yine Müslümanlar tara­fından keşfedilmiş, birçok ilacı ilk olarak onlar yapmışlardır.

Sahanın kompetanı olan Prof. Fuat Sezgin; Müslümanların 13. Yüzyıldaki tıp bilgilerine, Batılıların 19. Yüzyılda ancak ulaşabildiklerini, bu gerçeğin birçok Avrupalı ilim adamı tarafından artık inkar edilemediğini kaydeder.(7)

Dipnotlar:

1-  Mehmet Eminoğlu, “Çağımızı Aydınlatan Kur’an Muci­zeleri”, Konya, 3.baskı,s.212. 

2- A. Emin Yalman, “Yakın Târihte Gördüklerim Geçirdik­lerim”, Pera. A.Ş, Yay. 1997. c. 1, s. 268.

3- Sabah Gazetesi, 03. 11. 2011.   

4- Yılmaz Öztuna, “Târih Sohbetleri”, Ötüken Yay. İst. 1988, s. 142;  İbrâhim Refik, “Târih Şuuruna Doğru 3”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 179.

5- Sigrid Hunke, “Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi”, Çev. Servet Sezgin, Bedir Yay. İst. 1972, s. 174.

6- Şaban Döğen, a. g. e, s. 176.

7- Sefer Turan, a. g. e. s. 97, 118, 148, 156, 175.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.