Konya
03 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.39
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2402.8
  • BIST
    10208.65
  • BTC
    59488.26$

FELAKETTE DE SİYASET

24 Şubat 2023, Cuma 00:01

Deprem felaketinde hayatını kaybedenlerin sayısı 44 bini geçti.

Her yaştan kadın, erkek, çocuk enkazın altında can verdi.

Bu sayı daha da daha da artacağı kesin görünüyor.

100 bin civarında insanımızda yaralı.

Depremde on binlerce konut yıkıldı.

On binlerce de konut kullanılmaz halde.

İşyerleri kullanılamaz halde.

Araçlar enkaz altında.

Ticaret durdu.

Ekonomi tam anlamıyla felç.

Geçim derdi de var haliyle.

13.5 milyon insanın yaşadığı deprem bölgesinde felaketin ötesinde günler yaşanmakta.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından depremin vurduğu 11 ilde bulunan 717 bin binadan, 90 bininin acil yıkılması gerektiğinin tespiti yapıldı. Acil yıkılması gereken binalardaki konut sayısı 300 bini geçiyor. Hasar tespiti yapılamayan bağımsız bölüm sayısı ise 231 bin.

Felaket ki, ne felaket.

Deprem zedelerin yaşadıkları bölgeleri kalıcı terk etmemeleri için 300 bin civarında konutun acil bir biçimde ve mümkün olduğu kadar kısa sürede yapılması gerekiyor.

En kanlı savaşlarda değil birkaç saat içinde aylar ve yıllarca süren savaşlarda dahi bu denli büyük kayıpların yaşanmadığı biliniyor olmalı.

Deprem bölgelerinde kimi hastaneler yıkılırken, kimileri de hasarlı.

Seyyar hastanelerle, sahra hastaneleri ile sağlık hizmetleri verilmeye çalışılıyor deprem bölgelerinin bir çok noktasında.

Çadırlarda tedavi gören deprem zedeleri görüyoruz.

Üniversiteler kapalı.

Her seviyedeki eğitim kurumları kapalı.

Kamu kurumları hizmette sınırlı.

Deprem zedeler bulabildikleri araçlarla akın akın doğdukları, yaşadıkları ata yadigarı yurtlarını terk  ediyor can korkusuyla.

Bu gidişin sebebi belli.

Dönüşü belli değil.

Gitmek mecburiyet, geri dönmek bir ihtimal.

Geri dönmek gerekiyor oysa.

Dönmek de, gitmek kadar önemli ve hızlı olmalı.

Hızlı olsun ki, ata yurtları virane olmasın.

Ata yurtlarına, yurttan olmayanlar gelip konmasın.

Sırf bu sebepten  dolayı  bile tüm  ülke halkının, devletin, siyasetin, cümle alemin farklı siyasi ve dünya görüşüne sahip olsalar da tek yürek olması gerekiyor. Kaldı ki başka sebeplerde var.

Yeni bir ülkü gerekiyor, ülkeye.

O ülkünün tez zamanda ülke insanlarına anlatılması, yaşanması, yaşatılması gerekiyor.

Ülkü toprak olmalı.

Ülkü birlik, beraberlik, dirlik olmalı.

Ülkü deprem bölgelerinde savaşla kazanılan toprakların hiçbir şekilde terk edilmemesi olmalı.

Depremde sürüyor bu arada belli aralıklarla.

Sallanılmayan gün yok, 6 Şubat’tan bu yana.

Binalar çöküyor, seriye bağlanmışçasına.

Binalar çökerken korku iklimi dehşet olup  koca biri ülkenin üstüne abanıyor.

Farklı bölgeler için de deprem uyarıları sıkça yapılmaya başladı.

Türkiye’nin kalbi İstanbul’da, İzmir ve daha başka şehirlerde depremlerin olabileceğini söylüyor, deprem uzmanları.

BU ARADA SİYASET NE YAPIYOR?

Siyaset bu büyük felaket karşısında bile bir araya gelerek  halka örnek olamadığı gibi öfke saçıyor, kin kusuyor.

Seçilen sözler tahrik niteliğinde sözler.

Yüksek perdeden, emirden de ağır sert sözler, felaketin tam da ortasın söylenecek sözler olabilir mi?

Olmamalı.

“Elini çek, sorumlusun, suçlusun, felaketsin” sözlerinin, benzin gibi sözler olduğu düşünülmüyor mu?

Halkın sinir uçlarına dokunmanın sırası mı şimdi?

Kendisini ülkeye akil siyaset adamı gösterme gayretine düşen bazı parti genel başkanlarının olduğu görülüyor. Felaketten siyasi rant beklentisi akıl alacak gibi değil. Siyaset üstü insani anlayışın şart olduğu günler yaşanıyor oysa ülkede.

Geçmişte olağanüstü zor zamanlarda bir araya gelerek yapılabileceklerin konuşulduğu/yapıldığı bir gelenek ve kültürden geldiğimizi de unutmuş görünüyor siyaset.

Deprem ve acılar üzerinden siyasi hesaplaşma akıllı bir strateji mi?

Siyasi alan açma böyle mi olmalı?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.