Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.69
  • ALTIN
    2393.6
  • BIST
    10247.75
  • BTC
    62028.3$

DİĞERGÂMLIK

03 Temmuz 2023, Pazartesi 00:01

Bencilliğin, nefsaniyetin ve egoizmanın bütün aşırılığıyla, at koşturduğu ve yeri gelince; kanıksanan, normal ve muteber görülen bir halin yaşandığı bir asrın içinde yaşıyoruz. Maalesef, toplumumuz için en az “veba” kadar tehlikeli sayılan bu hastalık, önüne gelen her değeri altüst ederek ve destek bularak toplumumuzun içinde yayılıyor. Bu illete karşı, eğer şuurlu bir seferberlik, ciddi bir eğitim ve değerlendirme ile karşı çıkılmazsa; ileride doğuracağı sonuçların, günümüze göre muvazene edilemeyecek derecede tahribkâr olacağı; akıldan uzak değil. Bu hastalığın, önüne geçmenin, elbette değerlerimiz içerisinde binlerce yolu ve tarzı vardır. Ben nacizane ‘diğergâmlık’ kelimesinin muhteviyatını genç neslimizle ve halkımızla doğru ve içini doldurup anlatırsak bu vahim durumun önüne bir set olması açısında fayda umuyorum.

Öncelikle Farsça bir kelime olan ‘diğergamlık’ kelimesi, başkasının iyiliğini isteme, başkasına faydalı olma, başkası için özveride bulunma ve daha doğrusu; hodgamlığın zıddı bir kavram. Yani öncelik nefsini değil; arkadaşını, dostunu ve kardeşini nefsine tercih etme ahlakıdır. Allah aşkına söyler misiniz, bu zamanda biz ve neslimiz ne kadar bu lahûtî kelimenin o esrarengiz esintisini yaşıyoruz. Çünkü bu kelimenin, gün geçtikçe aramızda ve toplumumuzda gerçekliğini, önemini kaybetmesi; bizlere, devletimize ve neslimize ciddi bedeller ödetmektedir. Ne olur, bu kelimen bu topraklarda bir zamanlar bütün berraklığıyla yaşandığı gibi tekrar ihyasına çalışalım. Yoksa sadece his ve hevesini düşünen, yeri geldiği zaman nefsi için her türlü değerini hiçe sayan – ve ben bu yazıyı kaleme alırken annesinin kafasını kesip, sokağa fırlatın bir gencin, bütün tv ve internet kanallarına servis edilen haberiyle sarsılıyorduk- bir neslin maalesef onarılamaz manzaralarıyla hep karşılaşırız.

Kıymetli anne ve babalar, elbette ilk aklımıza gelen bu kelimenin acaba icra edilmesi ve benliklerde yer alması, daha doğrusu neslimizin hayatında hayat bulması ve gönüllerde mâkes görmesi nasıl olacak, kim rehberlik edecek ve nasıl kabullendireceğiz..? Elbette, en başta soracağımız önemli hususlar bunlardır. Şüphesiz kolay bir iş değildir. Fakat insanlık tarihine baktığımızda, çözülmemiş bir durumda değildir. Başta, Asr-ı Saadet’e baktığımızda insanlığın en büyük umudu olan Peygamber Efendimiz, bizatihi göstermiş olduğu Kur’anî metotlar ve ahlaki değerlerle adeta insanlıktan yoksun bir milletin, tekrar dirildiğini ve insanlığa rehberlik vazifesini deruhte ettiğini görüyoruz. Aynı şekilde beklediği evlat, ‘kız çocuğu’ oldu diye âr eden ve toplumun içine çıkmayan kişiler Efendimizin boyasıyla boyanınca; o utancından dolayı toprağa gömmek istediği kızın “ ayakları altınca cennet aramaya” koyulmuşlardır. İşte böyle İlahi ve nebevi bir boyaya ihtiyacımız var sanıyorum…

 İsterseniz, bu boyanın tarih sahnesinde, sunuş ve boyanış şeklinde bahsedelim. Elbette bu hakikatler bizim inanç ve değerlerimiz merkezli olmalı. Yoksa başka dinlerin ve değerlerin bizim için önerdikleri libaslar, maalesef endamımıza hiçbir zaman denk düşmeyecektir. Çok denedik ve hüsranla neticelendi. Artık yeter, kendi öz benliğimize ve öz değerlerimize dönmek zorundayız… Allah aşkına söylüyorum: Otuz yıldır liselerde bu nesli eğitiyorum en fena bildiğimiz öğrencimizin dahi mayası tertemiz. Bu neslin asli mayası, bu vatan şehitlerinin hürmetine bozulmamış. İnşallah bu nesil, onların torunu olduğunu tekrar tarih sahnesinde şahlandıracak ve onlara layık olduğunu gösterecektir. Yeter ki, biz anne, babalar ve eğitimciler, bu mayanın bozulmadığına inanalım. Mesela Efendimizin “Müslüman kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe hakiki Müslüman olamayacağı” gerçeği ile, Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de, “ihtiyacına rağmen kardeşini kendine tercih edebilmektir.” hakikatleri ne büyük gerçekler…

 Hayatın bütün devrelerinde baktığımızda, hakiki yaşamanın diğergâmlık üzerine kurulduğunu görürüz. Hayatımızda, diğergâmlığın en büyük kahramanları hiç şüphesiz bütün annelerimizdir. Bu masum duruşun, asıl sebeplerini araştırdığımızda; işin gönülden, severek ve karşılık bellemeden yapılmış olmasında   görüyoruz. Koşulsuz bir fedakarlığın en müstesna temsilcileri olan annelerimizden en iyi örnekleri görebiliyoruz. Bir garip Anadolu şairinin şu ifadeleri konumuza berrak bir açıklama olsa gerek: Sahralarda yaya gezsen ne çıkar/ Sürdürecek izin yoksa arkadaş/ Arz ve sema senin olsa ne çıkar/ Eğer diğergâm değilsen arkadaş…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.