Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.69
  • ALTIN
    2396.7
  • BIST
    10244.34
  • BTC
    61182.97$

BİR SORU SORDUM

24 Ağustos 2023, Perşembe 00:01

Gerildiler. Hâlbuki yılların birikimi yaklaşık yüz yıldır aynı değişmeyen bir zihniyetin daha doğrusu ittihat terakki baskın gelenekçi zihniyetin bugünkü alkışçılarının cevap vermesini düşündüğüm bir soru idi. Lakin bu gerilimi yaşayanlar çok uzakta değil benim bildiğim çevreden yakın akraba bildiğimiz kesimden idiler. Dedim ki; Kemalistler niye Osmanlıya karşı böyle düşmanlık besliyorlar niye İngiliz’e yahut Yunan’a değilde Osmanlı’ya alenen düşmanlık içerisindeler dedim. Böyle bir soruyu yöneltmemim sebebi son günlerde facebook sayfasında tanıdığım birkaç yakın kimliğin paylaşımları idi. Öyle okkalı laflar ediyorlardı ki kaplumbağa kabuğundan çıkmışta kabuğunu beğenmemiş misali işkembeden atıp tutmalar kesip biçmeler gırla gidiyordu. Neyse bizde böyle bir soruya cevap bulalım içlerindekileri öğrenelim gayesiyle bildik soruyu gündeme getirince sayfadan rahatsız olanların hemen bodoslama daldıklarına ve taşıyamadıkları ve bir duruş olarak gösteremedikleri kimliklerini Osmanlıya karşı tutuculuklarını dışa vurduklarına şahit olduk. Tabi ben onların beklediği sayfadan değilde bu konuyu yeni bir yazı ile bu sayfadan paylaşmayı uygun gördüğüm için buradan tekrar konuyu gündeme taşıdım.

Şimdi sorduğum sorunun cevabını “belgelerle gerçek tarih” sitesinden alıntıladığım dönemin Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın telefonla katıldığı bir televizyon programında, Osmanlı düşmanlığının aslında Şeriat, yani İslam düşmanlığından kaynaklandığını belirtmesiyle gün yüzüne çıkıyor ki;  her ne kadar bazıları kabullenmek istemese de bu yapılan itiraf mahiyetindeki açıklama Osmanlı tarihi ve şahsiyetlerinin tarihi ve ilmi gerçeklere dayanılarak değil de, bilakis ideolojik ve siyasi kaygılardan dolayı kötülendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Yani bu itiraf, Osmanlı’ya karşı bilerek ve kasten iftira atıldığının en açık delilidir.
Şöyle diyor Kemalist Profesör:

“Osmanlı’yı övmek ve göklere çıkarmak, şeriatı sevimli kılmak anlamına geliyor, şeriat düzenini meşrulaştırmak anlamına geliyor.”

Kısacası; “İslami düzenin gelmemesi için Osmanlı’yı yerin dibine batırmalıyız” diyor.

Şimdi buna yakın bir başka örnekle konuya açıklık getirelim.

Meclise sunulan ve başörtüsüne anayasal bir güvenceyi teklif eden metne karşı 6’lı ganyanın taraflarından olan ve masada güç edinme kaygısıyla birbiriyle sürekli aday çıkarma konusunda yarışan iki baskın ortaktan başbakan olmak isteyen bir tanesinin(unutuyor galiba cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde olduğunu) milli ve mukaddesata bağlılığını beyan eden açıklamaları ve Kayı’nın imgesini parti simgesine dönüştüren zihnin temsilcilerinin bilhassa sunulan bu teklif karşısında “dinî inanç” vurgusunu hazmedemedikleri, rahatsızlıklarını da bu tanımlamanın laiklik ilkesine aykırı olduğunu savunmaları ne derece doğrudur ve oylarına talip oldukları mütedeyyin kesimin düşünce ve tercih yapılarıyla bu düşüncelerini nasıl örtüştürmektedirler bunun cevabını kendilerinin vermeleri lazım.

Tam bir 28 Şubat zihni temayülünün canlı tutulduğunu bu vesileyle öğreniyoruz. Sözde muhafazar ve dini hassasiyetli olacak söz ve propagandalarında bunu dillendirecek lakin iş anayasal metne bu ibare girsin deyince şiddetle karşı çıkacaksın. Olacak şey mi bu şimdi. Aynen İsveç’in yaptığı gibi. Tevrat ve İncil’i yakmak isteyenlere resmi devlet olarak karşı çıkıp engelleyeceksin fakat Kur’an’ın yakılmasına özgürlük diye sessiz kalıp Paludan denen İslam düşmanın yanında yer alacaksın. Demem o ki; bu mücadele hak ve batıl mücadelesidir. Herkesin durduğu yer kimin yanında yer aldığının açıkça hal bulmuş tablosudur. Kimse kimseyi kandırmasın.

Bizim isteğimiz yakın tarihimizin resmi çerçevenin dışında gerçekleriyle ve belgeleriyle tamamen açığa çıkması ve toplumun ortak bir paydaşlıkta milli ve manevi değerlerde can alıcı noktalarda ilanihaye buluşmasıdır. Başkada bir sözümüz yoktur. Gayemiz vatan sathını milli ve manevi değerlerle donatmak ise lafı eğip bükmeden siyasi ve politik kaygılardan uzak sağa sola yalpalamadan nizamı âlem için bunu gerçekleştirmek olmalıdır. Şimdi bâtının argümanları ile birbirimize düşman olmadan aklımızı başımıza almanın zamanı değil mi? Ayrıştırmacı değil, yıkıcılıktan uzak farklı söylemlerin örselenmeden bir arada yaşayabileceğini ve inandırıcılığını ortak bir değer olarak toplumsal paydaşlar nezdinde göstermek/uygulamak zorundayız.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.