Konya
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.70
  • ALTIN
    2399.5
  • BIST
    10236.62
  • BTC
    61929.91$

Bana Bir Deve Ver

14 Kasım 2020, Cumartesi 09:40

İslam devletinin başında Hak ve adalet Güneşi Hazret-i Ömer (Radıyallahü Anh) vardı. O Ömer ki, Nebiler Sultanı'nın ifadesiyle "Cennet ehlinin kandilidir." O Ömer ki, İslam'ın kilidi, adalet tahtının eşsiz sultanıydı.

Bir gün onun huzuruna bir bedevî geldi. Denize batmışın yağmurdan haberi olmadığı gibi, bedevînin de devlet işinden haberi yoktu:

- Ey acizlerin mededkârı dedi, ben çöl adamıyım. Devem çölde hastalanıp kaldı, çoluk çocuğumun rızkı da onun üzerinde. Bana bir deve ver de köyüme gideyim!..

Cenab-ı Faruk (Radıyallahu Anh) onu dinledi. Dinledi ama sözüne de inanmadı:

- Sen, dedi, benden deve almak için böyle söylüyorsun. Sana deve yok. Haydi işine!..

Kılı kırk yaran Hazret-i Ömer, her isteyene bir deve verecek olsa, devletin hazinesi ne olur? İşi tetkik etmek, eğriyi, doğruyu bilmek gerekti.

Yol üstünde bir karınca ezilse, Yine Ömer mes'ul, hiç değil kimse!

Hakikati gören insan, birine zulmettiğinde o zulmü aslında kendi nefsine yaptığını bilir de zulümde ısrar etmez.

O garip adam artık Ömer'in ateşinde ısınmak, pınarından su içmek istemedi. Hemen izi üstüne dönüp çölün yolunu tuttu. Hem kızgın taşlar üstünden bir ceylan gibi sekerek gidiyor, hem de gönül gönül titreyerek bir şiir okuyordu. Şiir arabın suyu ekmeğiydi. Ne var ki, adalet tahtının sultanı Cenab-ı Ömer de o garibin peşine düşüvermişti. Güneş gibi mülk elde etmek herkesin karı değildi. Denize dalan her dalgıç hazine bulamaz. Tahta oturup saltanat süren her sultan da adalet terazisini tam tutamaz.

Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh), o basiret nuruna gark olan büyük halife şimdi yolları eline dolamıştı. Belki de bedevî doğru söylemiştir, diyordu onu geriden takip edeyim de yolundaki cefa dikenlerini kaldırayım.

Tabi ki bedevinin Ömer'den haberi yoktu. Fakat gönül yuvasında iman kuşu çırpınıyordu. Halifeye kızacağı yerde acıyor, merhamet ediyor, onun için Cenab-ı Hakk'ın dergahına yüz tutup hıçkırıyordu:

- Ey Allah’ım, ey benim Kerîm Mabudum! Ömer'e müracaat ettim, halimi bildirdim. Ne var ki, o bana inanmadı. Bu hareketinden dolayı günah işledi. Onu bağışla, ona merhamet buyur!

Bedevinin gönül denizi merhamet dalgalarıyla gürül gürül çağlıyor, Ömer için mağfiret talebinde bulunuyordu. Çünkü o bir Asr-ı Saadet müslümanı idi. Aşk-ı İlahinin kokusu gönül toprağına sinmiş, Cenab-ı Muhammed'in havuzundan su içmişti.

Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh), bedevinin gönül deryasından dökülen incileri duyuverince bulut gibi ağlamaya, neyler gibi inlemeye başladı. Sıcak kumlar üstünde nefes nefes koşarak haykırdı:

- Allah’ım, Allah’ım, duasını kabul et!..

O din sultanı, iman ayağım kayar da kötüler defterine kaydolurum diye koşarak gayret kanadını açtı. Yetişip bedevinin eteklerinden tuttu. Sarmaşıkların söğüt dallarını tel tel sıkması gibi onu kucakladı, alnından öptü de dedi ki:

Merhaba ey şeker huylu er, merhaba ey arştan! Şimdicek sana inandım, beni bağışla, bir değil, ihtiyacın kadar deveyi benden al!

İşte müslümanın müslümana merhameti. Merhamet etmeyene merhamet edilir mi?

Ey topraktan yaratılan insan! Kanadı kırık serçenin yarasını sar ki, senin iman kanadına da merhem koyan olsun. Acizlerin duasına mazhar ol ki, onların inleyişi Arş'ı titretir. Suyu kuruyan ırmağın kuğulara bir faydası yoktur. Sen ırmak gibi akamıyorsan da çeşme gibi gözünün yaşını akıt ki, acizler testilerini doldursunlar. Allah için bir boncuk ver, ona mukabil bir avuç inci al.

Ey iki gözünü dünyaya dikmiş, ona gönül bağlamış adam, Allah tarafına meylet ki, dünyalar ardınca sürüklensin.

Zira; Dünya aç gözlülerin paylaşılmaz malıdır, İnsan ondan çok değil, bir miktar almalıdır!

Sizlerle bu hikayeyi paylaştıktan sonra son olarak eklemek istediklerim dünya malının kıymetini ve kıymetsizliğini gözden geçirmemiz. Elbette mal mülk olmalı ama sadece bir miktar… Miktarı gözümüzde büyütür hırsına kapılırsak vay halimize. Ya malı bulur huzuru ararız ya yetecek kadar olan malımıza da muhtaç kalırız. İçimizi hırsa, mala, mülke kaptırırsak ne insanlığımız kalır ne sevgimiz nede saygımız. İşte o vakit biz niye varız…

Yorumlar

  • yorum avatar
    Alaeddin yayla
    04-02-2024 21:28

    Dünya malına insanların çoğu düşkün. Ama kadınların birçoğu daha fazla düşkün.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.