Konya
07 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.26
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2398.0
  • BIST
    10205.05
  • BTC
    63650.24$

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”

12 Kasım 2018, Pazartesi 08:22

Şüphesiz, devletler nezdinde öncelik her zaman kendi milletinin çıkarları olmuştur. Olması da en doğal olanıdır. Ama bu çıkarları korurken, normal hayatta insanlardan beklediğimiz gibi, ülkelerinde verdikleri taahhütleri ve sözleri tutmaları beklenir.

Günümüzde ülkeler arası ilişkilere baktığımızda ise bunun artık hiçbir öneminin kalmadığını görebiliyoruz.

Her ülke kendi çıkarları doğrultusunda önceden yapmış olduğu antlaşmaları ve taahhütleri bozup, kendi lehine değiştirebilmektedirler.

ABD, bunun en büyük örneği olarak görünse de, AB ülkelerinin de geri kalır bir yönü yok. Aslında gelişmiş ülkeler olarak adlandırdığımız ülkelerin tamamı ekonomik ve askeri üstünlükleri nispetinde bu sözleri kendi lehlerine değiştirip duruyorlar.

Tüm Dünyada insanlar arasında kutsal sayılan doğruluk, adalet ve eşitlik gibi kutsal değerlerden ise bu ülkeler için söz etmek dahi mümkün değil.

Onun için uluslararası insani kuruluşlar olarak nitelendirdiğimiz tüm kuruluşlar da, bu güçlü ülkeler ve bu ülkelerin dünya halklarına uyguladıkları zulümler karşısında, sesiz ve onların güdümünde olmaya da devam etmektedirler.

Bu süreç, Liberal-Kapitalist Sistem dediğimiz Şeytani Sistemin başlangıcından bu yana, yaklaşık 250-300 yıldır devam etmekte ve bu sistem hayat buldukça devam edecek gibi görünmektedir.

Konuyu ülkemiz açısından değerlendirmek gerekirse de durumun bundan farklı olmadığını görürüz.

Örneğin; sözde müttefikimiz ABD’nin son yıllarda yaptıklarına bakacak olursak, bun net olarak görebiliriz.

Irak’ın işgali ile başlayan Ortadoğu planında, İsrail için yapmadığını bırakmayan ve bugün sınırımızın dibinde bir Terör Devleti kurdurmak için elinden geleni yapan bir müttefik ABD.

Devletimizin resmi bankasının Genel Müdür Yardımcısını, yaptığı bankacılık faaliyetinden dolayı tutuklayarak yargılayan bir ABD.

Yine bu devletin kurulmasına direndiğimiz için sözde din adamı olan terörist ajanını bahane ederek ülkemize ekonomik savaş açan bir ABD.

Bu ABD’ye sormak lazım; Ülkemizdeki en büyük kanun kaçağı olan FETÖ’nün elebaşı neden sende ve halâ bize vermiyorsun?

Yine AB’nin kelek kesen ülkesi Almanya’ya sormak lazım; bu PKK-PYD’nin üst düzey yöneticileri ve özellikle Salih Müslüm denen teröristi neden iade etmiyorsun? Neden besliyorsun?

Yine, Fransa, İtalya ve İngiliz’in akıllanmaz maşası Yunanistan, hepsi bizden giden hainlerin meskeni olmuş durumda.

Tabi öncelikli konumuz Salih Müslüm konusu; bu adam, şimdi nasıl ve ne şekilde kullanılmak için hazırlanıyor?

ABD ve AB ülkelerinin ortak kanaati ile ALMANYA’da bu adama neler öğretiliyor? Neye hazırlıyorlar?

Fırat’ın Doğusu da Fırat’ın Batısı kadar bizim için önemli derken, biz hangi mesajları veriyoruz?

Suriye’de hangi isim altında olursa olsun Kuzey Irak’taki Barzani bölgesi gibi özerk veya bağımsız bir bölgeye asla izin vermeyeceğimizi her aşamada ve her kademede neden bu sıralar çokça dile getiriyoruz?

Bu soruların yanıtları, aslında sorular farklı gibi gözükse de, ortak bir sonuca götürüyor.

Cumhurbaşkanımızın Almanya’ya ilk Resmi Devlet ziyaretini gerçekleştirmesi yâda ABD başkanı Trump ile Fransa’da akşam yemeğinde sohbeti, bunların hiçbir önemi yok.

Önemli olan ülkelerin kameralar karşısında ne söylediklerinden ziyade, kapalı kapılar ardında ne söyleyip, nasıl bir uygulama içerisinde olduklarıdır.

Artık gizli saklı bir şeyin kalmadığı bir dönemi yaşıyoruz ve bu dönemin şartlarına hazır olmalıyız.

Ne yazık ki, bizim topraklarımızdan bu güne kadar çok hain çıktı.

Bizden gibi görünüp, bize en çok zarar verenler de hep onlar oldu.

Demem o ki, haine ve hainlere merhamet etmek, mazluma ve mazlumlara zulümdür.

HER KADEMEDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİN VE HAİNLERİN ARTIK HÜKMÜ VERİLMELİDİR.

Ne ülkelerin, ne de hainlerin artık sözlerine değil; icraatlarına bakma zamanı gelmiştir.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.