Konya
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.29
  • EURO
    34.71
  • ALTIN
    2395.3
  • BIST
    10326.79
  • BTC
    62222.04$

Affet ki Affedilesin!

10 Kasım 2023, Cuma 00:01

İnsan; bu dünya mecrasında hata yapmakla, kalp kırmakla kaim bir varlık. Ancak bunun dozunu biraz kaçırmış olacağız ki kim kimi incitmiş, nasıl kırmış artık o kadar da sorun değil, çünkü elimizde nur topu gibi özrümüz var(!)

Öyle ki, birisini incitip, o kişinin gönül evine zarar verip hatta viraneye çevirmek, bize o kadar alışılagelmiş ki ardından dilenen basit bir özürle hoop her şey eskisi gibi çünkü.

Özrü o kadar kıymetsizleştirdik ki, heybemizde dileyeceğimiz özür kalmadı.

Bize yaptığımız hatalar Hz. Âdem atamızdan miras kaldı. Havva annemizle birlikte yasaklanan yiyecekten yiyince düştü bu dünya arzına. Ayrı düştüler birbirlerinden. Allah’tan af dilemesi gerekiyordu ve ‘O’ tam 40 yıl çıplak ayaklarıyla taşlar üzerinde yürüyerek, yalvararak tövbe etti. Allah’a karşı yaptığı hata nispetinde özür diledi Allah’tan ve affedildi.

Görüyorsunuz değil mi? Şu anda; insanlığın ilk devrini cahil, konuşmayı bilmez vs. olarak tanımlayan insanlara karşılık İlk insan olan Âdem Peygamberimizin dilediği özrü?

Unutmayalım ki hata işlemek bize Hz. Âdem babamızdan miras kaldıysa hata nispetinde af dilemekte ondan miras kaldı.

Bunu bir kıssa ile açıklayacak olursak;

“Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in müezzini olma şerefine nail olmuş Bilâl-i Habeşî (r.a) ile sahabenin önde gelenlerinden Ebû Zer (r.a) bir defasında tartışmışlardı. Ebû Zer (r.a), bu tartışma esnasında Hz. Bilâl’e “Siyah kadının oğlu”  demişti. Yaşanan bu hadiseden haberdar olan Allah Resûlü (s.a.s), Ebû Zer’i şöyle uyardı: “Ebû Zer! Annesinin siyahi olmasından dolayı Bilâl’i küçümsüyor ve ayıplıyor musun? Demek ki sen, kendisinde hâlâ cahiliye izleri olan bir kimsesin. (Müslim, Eymân, 38; Buhârî, Îmân, 22.)

Ebu Zer bu acı uyarı üzerine derhal Bilal-i Habeşinin evinin önüne gelir, Bilal-i Habeşi’yi çağırır ve yere yatar, yanağını yere koyar ve der ki; “ Ya Bilal! Senin o siyah ayağın benim bu beyaz yüzüme basmadıkça buradan kalkmayacağım! Yüzüme bas ve bana hakkını helal et. “

Ne kadar büyük bir şeref hakkıyla özür dileyebilmek! Ne kadar büyük bir onur kırılan kalbi onarabilmek!

Bunun yanı sıra affedici olmak da büyük erdemdir. Bizi kıran, üzen birini affederken aslında kendimizi affederiz. İçimiz huzur dolar. Bilinçaltı öyle bir kayıt merkezi ki yapılan kayıt altına alınıyor ve bilinçaltını ikna edecek şekilde o meseleyi çözemedikçe sürekli arka planda meşgul ediyor beynimizi. İşte bu yüzden kırıldığımız kimseye karşı affedici olmalı ki ruhumuzu, zihnimizi ve beraberinde kalbimizi o bağlardan koparmış rahata erdirmiş olabilelim.

Biz affedelim ki bütün bu duyguları Yaratan da bizi affetsin. Ayeti kerime de buyrulduğu gibi: “…onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Nur Suresi 22)

Kalp kırmamak, özrü hakkıyla dilemek, affedici olmak temennisiyle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.