Konya
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.69
  • ALTIN
    2395.7
  • BIST
    10247.75
  • BTC
    62264.85$

YİNE İNSAN DEMEK…

04 Mart 2024, Pazartesi 00:01

       YİNE İNSAN DEMEK...

       İnsan, adeta bütün âlemlerin yaratılış sebebidir. Kâinatın yaratılmasındaki maksat insan olduğundan, Allah, kâinatta her şeyi insana ve onun istifadesine göre terbiye edip tanzim etmiştir.

       Böylece Cenâb-ı Allah, kâinatın nizam ve intizamını insana göre ayarlamıştır. Bu vesileyle insan, bu nimetlerden istifade etsin diye... Adeta bütün varlıklar insana yardım ve hizmet için seferber edilmiş durumda.  

       Gökyüzüne baktığımızda yıldızlarla bezenmiş, yeryüzündeki bütün dağlar, bağlar ve denizler, biz insanların yaşamasına uygun şekilde tanzim edilmiş. Menfaatimiz için yerden sular fışkırmış ve semadan yağmurlar yağdırılmıştır.

       Ve o yağmurlar vasıtasıyla yeryüzünde sayısız bitkiler ve çeşit çeşit meyve veren ağaçlar halk edilmiş. Dağların içleri adeta bir hazineye dönüştürülerek; kıyamete kadar gelebilecek insanoğlu için birer mahzen haline getirilmiştir.

       İşte insanın Allah’ın nazarındaki bu kıymet ve şerefinden dolayıdır ki, dünya ve içindekileri, bizim ihtiyaç ve hizmetimize musahhar kılmıştır. Aynı zamanda ‘ilahi beyanıyla’ ve Peygamberlerin müjdeleriyle cennet ve içindeki bütün nimetleri de bizim için hazırladığını müjdelemiştir…

      

       YİNE İNSAN DEMEK...

        Yeryüzünde istidat ve kabiliyetleri yönünde en donanımlı ve kapasiteli yaratılan tek varlık insandır. Kendisine emanet verilen bütün istidat ve kabiliyetler, kendisini bu dünyada mükemmel bir varlık haline getiren ve her ihtiyacını temin edecek özelliklerdir.

       Böyle istidat ve kabiliyetlerle donanan bir varlık, elbette onun karşılığında ciddi manada imtihana tabi tutulmuştur. Peygamberler dahi, uyarıcı ve rehber olarak gönderilmişler. Diğer mahlukatta ise bu istidatlar olmadığından onlar böyle bir imtihana tabi tutulmamışlar…

       İnsan, siması itibariyle farklı olduğu gibi, zekâsı, duyguları ve iç alemi yönünde de diğer varlıklardan daha donanımlı ve zengindir. Yeryüzü sofralarına baktığımızda en nadide ve kıymetli sofraların biz insanlar için tanzim edildiğini görüyoruz.

       İnsan, bu kadar nimetlere mazhar olmanın karşılığında, bu nimetleri her daim taktir etmeli ve nimetleri bizlere böyle rahatlıkla tevdi edilmesinin altındaki hikmetleri, daima düşünmelidir. Allah’a karşı hamd ve şükrünü artırmalıdır.

      Hatta Allah’a halis bir kul olmak için bu kısa dünyevi hayatı çok dikkatli kullanmalıdır insan. Rabbimizi memnun etmek için, O’na muhabbet etmeli, ömrü boyunca razı olacağı bir kul olma şerefine nail olmak için çok çalışmalıdır. Çünkü insana verilen nimetlerin haddi ve hesabı yok… Bu kadar maddi ve manevi nimeti takdir etmek ve ona göre yaşamak en büyük şereftir.

        YİNE İNSAN DEMEK...

        İnsanoğlu, fıtraten sonsuz aciz, fakir ve eksik olarak yaratılmıştır. Hayata geldiği andan itibaren, ancak iki yıl içerisinde ayağa kalkabilmekte, yürüme kabiliyetini elde edebilmektedir. Ancak düşmanını tanımaktadır.

        İnsan, aciz olarak yaratılmış aciz ve fani bir varlıktır. Ebede kadar uzanış arzu ve istekleri var. Hiçbir şeyle doymayan bir mahlûk, aynı zamanda nihayetsiz ihtiyaçlar içerinde çırpınan ve geleceğinin temini için çalışan sınırlı bir varlık…

        İnsan, garip ve acayip bir mahluktur. Bir yönüyle melekleri geride bırakma potansiyeline sahip, iyilik ve güzellikleri başarmaya namzet iken; diğer taraftan şeytanları Nemrut ve Firavun’ları geride bırakacak kadar kötülüğe müheyya bir varlıktır…

        İnsanın büyüklük ve şerefi, kendisini yaratan ve hayatını idame eden Allah’a karşı kulluğunun şuurunda olup, onu hakkıyla yerine getirmesidir. Böylece, bu kısa dünya hayatında kulluğunun bilincine vararak cennete layık bir kul olur…

        Rabi’miz bu dünyayı, insanın kulluğu için bir okul, talimgâh ve kışla olarak yaratmış. Öyle ise, bu talimgaha ve mektebe gelenler, buradaki kulluk vazifelerini en iyi şekilde tekmil ettikten sonra; cennete layık bir insan olmanın azmi ve gayreti içinde olmalılar...

        Kulluk, Allah’a itaat etmekle olur. İtaat ise, O’nun emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınmakla mümkündür…

        ALLH’A KUL OLMAK NE GÜZEL!..

        ALLAH’A KUL OLAN, BÜTÜN FANİ KULLUKLARADAN KURTULUR…

        VESSELAM…

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.