Konya
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.69
  • ALTIN
    2402.6
  • BIST
    10336.5
  • BTC
    62520.24$

TERS TECELLİ

24 Kasım 2023, Cuma 00:01
Bismillah diye başlarız her söze, yapacağımız her işe. Peki, nedir bu besmelenin sırrı? Âlimler, Besmeleyi açıklarken “Kuranın tamamı besmele de toplanmıştır.” demişlerdir. O yüzden biz sadece bir kısmından söz etmeye çalışıp gerisini hakkıyla anlatanlara havale edelim ki haddimizi bilmiş olalım. Besmele b harfi ile başlar. B harfi ise ‘ile’ manasını verir. Öyle yücedir ki bu kelâm, daha söze başlarken muhatap koyar önümüze. Kimdir peki bu muhatap? Abid ile Mabud, Allah ile kul dur. Allah bizleri yaratıp kendimize bırakmamış, hemen kendisiyle ilişkili hale getirmiştir. Biz de her işe başlarken Onunla olan ilişkimizi sözümüzle tescilleriz. Ama razı olacağı her işe… Bir düşünün içki içen bir insan bismillah deyip içebilir mi? Ya da hırsızlık yapacak olan kişi? Demek ki Müslümanın yaşantısı her işinin başında besmele olan bir yaşantıdır. 
Bir muhataptan söz ettik konunun başında, gelin birde Onunla olan ilişkimiz nasıl başlamış ona bakalım. Allah Teâlâ insanları yaratacağı zaman getirilen toprağı şekillendirdikten sonra kendi ruhundan üflemişti. Bu konu Secde suresinde şöyle zikredilir: “Sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (Secde 9) Allah kullarıyla o kadar ilişkili ki bizi yaratırken kendinden yansımalar vermiş. Burada ki geçen ruh ve üfleme kelimelerini “Allah’ın ruhu var” şeklinde anlamamalıyız. Bu ve bunun gibi tabirler Allah Teâlâ’nın kullarını önemsediğinin, onları şerefli kıldığının bir göstergesidir. O zaman diyebiliriz ki Müslümanın davranış ölçütü ve yaşantısı besmeleden ayrılmayacak bir çizgidedir.
Rabbimiz bize kendi ruhundan lütfederek "merhamet" duygusunu vermiştir. Ebu Hureyre (ra) ‘dan rivayet edildiğine göre: “Allah, rahmetini yüz parçaya ayırmıştır. Doksan dokuz parçasını kendi katında alıkoymuş, birini yeryüzüne indirmiştir. İşte varlıklar bu bir parça rahmet sebebiyle birbirlerine acırlar. Hatta hayvanlar, yavrusunun üzerine basacağı endişesiyle ayağını çekip kaldırır.” 
Görüyorsunuz; bizi yaratan bizi bizden çok düşünüp seviyor ki başka duygulardan sıyırıp rahmet duygusunu veriyor kendisinden. O kadar yüce ki, o bir tanecik rahmet ile dönüyor koca âlemin muhabbeti. O rahmet sebebiyle anne evladına merhamet edebiliyor, mahlûkat yavrusuna... Birbirini tanımayan insanlar dahi o merhametle yaklaşıyor birbirine. O kadar yüce bir duygu ki Yüceler Yücesinden bize armağan edilen. Kıymetini bilebilirsek şayet. Çünkü bazen o merhamet duygusu ters tecelli ediyor insanoğlunda. Nasıl mı? Şöyle ki anne evladını namaza çağırmaya gidiyor, bakıyor ki çocuğu çok güzel uyuyor kıyamayıp(!) vazgeçiyor çağırmaktan. Ya da bir yanlış davranış görüyoruz arkadaşımızda, yakınımızda “bize incinir, kalbini kırarız” düşüncesiyle vazgeçiyoruz onu uyarmaktan çünkü merhamet ediyoruz(!) kıyamıyoruz.. Rahmetin ters tecellisi de böyle oluyor işte.
Besmele, Allah ile kul arasındaki ilişkiyi vurgularken ve insanın yaratılışındaki özel anı hatırlatırken, Allah'ın merhametini ve insan üzerindeki lütfunu da dile getirir. İnsanın içindeki merhamet duygusunu, Allah'ın insana olan merhametinin bir yansıması olarak kabul etmek, bu duyguyu başkalarına da yansıtabilme becerisini kuvvetlendirir. Ruhumuz öyle güzel duygu ziynetleri ile süslenmiş ki heba ediyoruz, hakkını veremiyoruz. Öyle güzel donatılmış ki o hislerin bile farkına varmadan yaşayabiliyoruz. Önceliğimiz; içinde âlemlerin Rabbinin ruhundan bir nebze olan ruhumuza hakkını vermek olsun. Duygularımızı ters tecelli ile değil tam manası ne ise o şekilde kullanmak temennisi ile.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.