Yine virüsten ve virüslü günlerden bahsedeceğim. Konu olarak virüsün dışına çıkamıyorum. Sürekli uyarıcı yazıyorum. Beklentilerimi de duyurmayı ihmal etmiyoruz.
Sağlık Bakanlığı, her akşam Türkiye’de ki virüs tablosunu açıklıyor. Hepimiz merakla bu tabloyu görmek için bekliyoruz.
Biz diyoruz ki, ne olur aynı tabloların, illerin sağlık müdürlükleri kanalıyla il bazında da yayınlayın.
Ben Konya’da yaşayan biri olarak, toplam vaka sayısını, günlük vaka sayısını, şifa bulanları, yoğun bakımda yatanları, entübe olanları bilmeyecek miyim? Hakkım yok mu? Veya çıkın deyin biz il il yayınlarsak, şöyle mahsuru olur diye. İnsan olmak, değer verilmek isteriz.
Benim ilimde durum nedir? Bilelim ki tedbirimizi ona göre alalım. Vaka sayısının az olduğu yerde, hiç değilse insanlar zihnen rahat olacaklar, doğal olarak vaka sayısı fazla ise tedirginlik ve tedbir yoğunluğu olacak. Vaka sayısı az olunca tedbiri elden bırakacağımızı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. İnsan olan her yerde insandır ve vaka sayısına bakılmaksızın tedbirleri alır ve kurallara uyar.
Malum, daha virüs, Mart ayında Türkiye’ye yeni girdiğinde sayısı çok olmasına rağmen kurallara uyduk. Bu bir insanlık görevidir.
Sosyal medyada ki bir vatandaşımız Konya’da ki vaka sayısını sormuş. Bilen, bilmeyen bir sürü yorum yapmış. Bizi kulaktan duyma rakamlara mahkum etmeyin. Biri de efendim niye soruyormuş? Bilmese ne olurmuş. Adam mal olunca yapacak bir şey yok.
Bazen Bakanımızdan sus payı gibi, ucundan bazı rakamların açıklandığını görüyoruz.
17 Haziran günü bakanımız Fahrettin KOCA, Konya’da vaka sayılarını açıklamış. Sadece vaka sayıları. Başka bilgi yok. Herhalde bazı rakamları da siz bulun demek istemiştir.
17 Haziran İtibarıyla…
Son 1 ay ortalaması 41 vaka…
Son 1 hafta ortalaması 73 vaka…
Son 3 gün ortalaması 88 vaka…
Son gün (17 Haziran) 100’e yakın vaka…
1 Haziran da başlayan normalleşme süreciyle, gevşeyen tedbirler, alınmayan tedbirler, uyulmayan kurallar bizi bu noktaya getirmiş.
Konya ve Konyalı olarak suçluyuz. Bu rakamlara bakıp, yani ortalama rakamları ele alırsak, bir hafta için 73x7=511 hasta, son üç gün 88x3=264, son gün 17 Haziran 100 hasta; Toplam:511+264+100=875 yani on günde 875 vaka, eskileri de katarsanız en az 600 kişinin hastanelerde tedavi gördüğünü söyleyebiliriz. Bunun 46’sının yoğun bakım olduğunu Bakanımız açıkladı., Kaçı yoğun bakım içinde entübe Allah bilir. Birde sizler bilirsiniz. Saklayın aman söylemeyin.
BU VİRÜS SİZCE BİTER Mİ?
Hani derler ya, biter biter de Kırşehir’in gülleri biter diye…
Kırşehir’in gülleri biter de bu korona bu şartlar da bitmez.
Her gün binin üzerinde vaka tanısı konulan bir ülke de virüs nasıl bitecek. Bu 1400 kişi bu virüsü kimseye bulaştırmayacak öyle mi? Alında gaçan mı?
Siz istediğiniz kadar, iyileşen hasta sayımız, tanı konan günlük vaka sayısından fazla diye sevinin. Sıfıra indirecek düzeni oturtamadık. Böyle giderse daha çok sıkıntı çekeriz.
Şimdilerde tutturmuşlar, ikinci dalga gelir mi? Diye… Gülüyorum. Birinci dalga bitti mi de ikinci dalga gelsin. Dalga geçmeyin. Hani dalgalandım da duruldum diyorlar ya. Yok öyle bir şey bu dalga daha devam eder durulmaz.
22 Hazirandan itibaren maske takmayanlara veya takıyormuş gibi bir yerlerinde bulunduranlara, ceplerinde taşıyanlara 900 lira ceza geliyormuş. Nihayet… Odunlarda insan kimliğine bürünecekler, maske takacaklar.
Acımayın, acınacak hale geliriz; diye bir söz var ya, inşallah bu konuda, maske konusun da kararlıyızdır.
Ama bir üzüntümü belirteyim, yarın oy kaygısı ile bu para cezaları affedilirse yanarım. Yapanın yanına kar kalır mı göreceğiz…
Bu arada yazıyı yazarken dilime bir şeyler oldu. Elimle kurcaladım. Dilim de tüy bitmiş. Virüsü kaç kez dillendirdiysek, tüy bitmiş dilimizde.
BU ÜSLUP YADIRGANIR…
İçişleri Bakanımız sayın Süleyman SOYLU ’dan bahsedeceğim. Saygı ÖZTÜRK diye bir gazeteci, Trabzon’da beklenmeyen makamsal yükselişteki bir bayan milletvekilinin eşini dillendirmiş. Gazetecidir, elbette ki haber yapacaktır. Bundan rahatsız olmak yerine, anlayışla karşılamak lazım. Süleyman SOYLU Bey Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı iken, bendeniz de Konya yönetimindeydim. Birkaç kez bir araya geldik. Bu kadar nezih insanın ağzından, bu kadar hakaretvari sözlerin çıkacağı aklıma gelmezdi. Yaşça kamil bu gazeteciye, bu sözleri sarf etmek ve onu ağlatmak hiç yakışık almadı.
Sayın Bakanım! Biliyoruz, terör belasıyla uğraşıyorsunuz, uğraşıyoruz. Acaba bu gerginliğin sebebi midir diye de kendi kendime soruyorum.
İstiyorum ki, o gazeteciyi arar ve medyaya yansıyacak şekilde gönlünü alırsanız, bizleri mutlu edersiniz.
Kalp kırmak Kabe’yi Yetmiş kere yıkmak demektir sözü, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimize aittir. Biten ömürlü dünya da dikkatli olalım.
Güzel ülkemde, güzelliklerle dolu bir yaşam sürmek, güzel dil kullanmak evla olmalıdır.
Sağlıcakla kalın.
Yorum Yazın